17 | randevumsu

940 110 36
                                    

"Ee, bu ne şimdi?" 

Telefonu kendime doğru çevirip doğru fotoğrafı gösterip göstermediğime baktım. "Jungkook, aptal mısın?" dedim homurdanarak. "Randevu için sence nasıl bir yer diye fikir almaya çalışıyorum." Sorduğum kişinin son randevusu klasiğin klasiğiydi aslında. Ama arkadaş çevrem sadece Jungkook'tan ibaretti.

Oflayarak koltuğa daha çok yayıldığında, "Normal insanlar gibi sinemaya gidin." demişti. Omuz silktim ve tekrar telefonumu ona gösterdim, bir süre bana baktı ve, "Ekranın kapalı," dedi. Göz devirerek açarken homurdanıyordu. Aslında bir yandan da haklıydı. Jungkook'a yaklaşık üç saat önce yeni bir oyun aldım diye mesaj atmıştım ve bizim eve çağırmıştım ve geldiğinden beri randevu yerini kararlaştırmaya çalışıyorduk. Sıkılmasını mantıklı buluyordum ama oyunu ona verecektim.

"Bence bunlar boş," dedi esnerken. Yataktan kalkıp buraya geldiğini bildiğimden buna yorum yapmadım. Sanırım o kadar çok sıkılmıştı ki uykusu tekrar geliyordu. "Yoongi'ye gel balkona çıkalım desen de randevu sayılır, pek mekanla ilgilendiği yok onun." Bu düşünce duraklatmıştı ama ben yine de özel olmasını istiyordum. 

"Bak şimdi, bu çocuğun zaten arabası var. Senin de ehliyetin var. Çek arabayı sahil kenarına ne halt yerseniz yiyin. Ben eve gitmek istiyorum, Hoseok. Yeter." Kafamı geriye yatırdım, üç saat sandalyede oturarak Jungkook'a laf anlatmak yorucuydu. Fazla yorucuydu hem de. "Oyun ilk çekmecede, kur da bir el atalım." Geldiğinden beri en canlı halini sözüm bitince görmüştüm.

-

"Yoongi, hadi kalk." 

Burnumu beyaz boynuna sürdüğümde iki üç mırıldanmış ve karşılık vermeden uyumaya devam etmişti. Kalkması gerekiyordu, aslında saat daha ikiydi ve neredeyse üç saat uyumuştu. Ama aklımda Jungkook ile konuştuklarımız vardı. Güzel bir şeyler yapmak istiyordum, planımsı bir şeyim hazırdı zaten. Gerçi her şey doğaçlama olacaktı çünkü bana itiraf yapması bile -bence- doğaçlamaydı. Tanışmamız, yaşadıklarımız falan hepsi anın getirisiydi. 

Daha güzeldik öyle, sadece samimiydik.

"Kalkmak istemiyorum, daha yeni yatmadık mı zaten? Ah eğer böyle değilse cidden uykumu alamamışım." Burnumu tekrardan güzel boynuna sürttüm. Aslında biraz daha uğraşırsam ve o da kalkmazsa daha fazla zorlayamazdım sanırım. Pozisyonumuzu sevmiştim, kolumla göğsüm arasında uyuyordu ve dudakları kafamı boynundan kaldırdığımda bana fazlasıyla davetkar ve yakın kalıyordu. 

Şu an fark ediyordum da, canım pek kalkmak istemiyordu. "Uykunu alacağın üzerine söz versem, şimdilik kalkar mısın? Senin için bir şeyler yapmaya çalışıyorum." Boynuna öpücük koyup kafamı oradan çektiğimde yüzünü tamamen görebiliyordum. "İstemiyorum," diyerek kafasını bu defa boynuma gömen taraf o oldu. Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırıyordum. Aşırı mutluydum ve bunun tek sebebi uyurken, bilinçsiz bir haldeyken bana sokulup uyuyan küçüğümdü, sevgilimdi. 

Sadece yapılan basit bir hareket Yoongi tarafından yapılınca gözümde kat kat değeri oluyordu. Yine aynısı oluyordu, onu kaldırmaya çalışırken öylesine yaptığı bir harekete elimden bir şey gelmiyordu ve ben küt diye küçüğüme düşüyordum, sayısız defa.

"Tanrım bana biraz daha dayanma gücü ver, sanırım uyuması için elimden geleni yapacağım," diye fısıldadığımda dudaklarını boynuma bastırmıştı. "Ne yapıyorsun ya?" diye homurdandım. Ben şimdi nasıl bu yataktan kalkacaktım? O dudakların oradan geri geçilmesini istemiyordum ki. 

"Hadi," dedim son defa. "Lütfen, biraz daha çabalayabileceğimi düşünmüyorum."

Homurdana homurdana yatakta oturur pozisyona geçti, bacakları hala benim bacağımın üstündeydi. "Tıraş olmayacağım," boş duvarı inceliyordu ve sanırım hala uykudaydı. Ben onun karşısında değil, arkasındaydım. "Şortumu da değiştirmeyeceğim, sadece üstüme tişört giyecek ve maskeyle şapka takacağım." Gülmemek için yine dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu aşama benden nefret ettiğini söylediği aşamaydı. Bunu genelde pazar sabahları ya da erken kaldırdığım günlerde, rahatını bozduğum anlarda bana şiir okurmuş gibi sıralıyordu. 

my little | sopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin