BÖLÜM 139

3.8K 299 29
                                    

Jago ardı ardına attığı su toplarıyla mavi kediyi sırılsıklam etmişti.

"Ha aha ahaa , yeter bu kadaar"

Jago ona dik dik bakan öfkeli kediye su topu atmayı kesti.

Kedinin vücudundan bir anda buhar çıktı ve kürkü kurumaya başladı.

Jago şaşkınlığını gizleyemedi.

"Ateş elementine mi sahipsin??"

Kedi gözlerini devirdi ve patilerini yalamaya başladı.

"Sana bi isim bulsak fena olmaz ha??"

Kedi umursamaz bir ifadeyle patilerini yalamaya devam ediyordu.

Jago elini çenesine attı ve bir süre düşündü.

"Minnoş' a ne dersin??"

Kedi sert bir bakış atarak Jagoya döndü, ismi beğenmediği belli oluyordu.

Jago sırıtarak çenesini kaşımaya devam etti.

"Maviş olur mu?? Hem renginde soluk mavi"

"Miavvv!!!"

Kedi sinirli bir ifadeyle Jagonun işaret parmağını kaptı ve zarar vermeye başladı.

"Ha aha haa, tamaaam taaammaam"

Jago elini kurtarmaya çalışırken gülüyordu.

"Şimdilik bi ismin olmasın o zaman"

"Daha sonra düşünürüz"

Kedi , genç adamın parmağını bıraktı ve yere indi.

Jago kedinin kuyruğundan tuttu ve havaya kaldırdı.

"Bana bak pire torbası, şimdi ben eve gidiyorum sende buralarda takıl biraz"

"Miaavvvv-----"

Kedi öfkeli bir şekilde pençe atmaya çalışıyordu.

"Evim farklı bir gezegende olduğu için oraya gelemezsin"

Kedinin suratında alaycı bir gülümseme oluştu.

Jagonun elinden kurtulduğu gibi boyutsal yüzüğe dokundu ve ortadan kayboldu.

Jago şaşkınlıkla yüzüğüne baktı.

"Siktiiir!! Yüzüğemi girdin"

Jago gözünü kapattı ve yüzüğün içine baktı. Gördüğü manzara düşündüğüyle aynı çıkmıştı.

Mavi kedi, yüzüğün içindeki bir kumaşın arasına girmiş uyuyordu.

Jago, kediyi yüzükten çıkarmaya çalıştı ama yüzükten çıkaramıyordu.

"Nası olur ama , cansız bir varlık değil ki"

Jago yüzüğün içindeki, kumaşın arasında tatlı tatlı uyuyan kediye anlamsız bakışlar attı.

"Neyse , başka zaman araştırırım"

Genç adam ayağa kalktı ve toz bulutuna dönüşerek gezegenden ayrıldı.

Bu esnada Jagonun ayrıldığı mağaraya orta yaşlı güçlü bir figür geldi.

Eline aldığı tablet benzeri yapıya tuhafça baktı.

"Burda olmalıydı"

Yüzüğünden çıkardığı bir rozete enerjisini aktardı ve konuşmaya başladı.

"Efendim!! Jago Skyfall' un yerini kaybettim"

"Cihaz arzalanmış olmalı"

Rozetin içinden öfkeli bir kadın sesi yükseldi.

"Bu aptal loncayı başlarına yıkıcam, takip cihazları bile bi halta yaramıyor"

"Şimdilik üsse dön çavuş!! Tekrar ortaya çıkınca onu bulursun"

Çavuş kafasını salladı ve saygılı bir üslupla konuştu.

"Emredersiniz efendim"

Rozete gönderdiği enerjiyi durdurdu ve konuşmayı sonlandırdı.

Krallığın batısında bulunan Baltık denizi isimli bir deniz vardı. Tamamı canavarlarla kaplı olan ve soğukluğu dehşet verici bu deniz hiçbir gemi tarafından kullanılamıyordu.

Denizin birkaç bin kilometre ötesinde büyük bir ada vardı, Adada aktif bir yanardağ bulunuyordu.

Büyük bir formasyonla korunan bu adada dehşet verici yoğunlukta auralar vardı.

Burası Kıyamet ordularının gizli üssüydü.

Gösterişli bir binanın içine doğru bir kadın ilerliyordu. Yüzündeki korku belli oluyordu.

Kapının önüne gelince hizmetliler saygıyla yol verdi, kadın içeriye geçti ve üst katın girişindeki büyük çalışma kapısının önünde durdu.

Elini kaldırıp tam kapıyı çalacağı sırada gür bir ses duyuldu.

"Gir içeriye Hazel"

Kadın utana sıkıla içeriye girdi ve diz çöktü.

"Bana neden morâlinin kötü olduğunu söyle "

Kadın saygılı üslubuyla anlatmaya başladı.

"Çavuş Henry , Jago denen kişinin izini kaybetmiş efendim"

Adam öldürme arzusunu yayarak kadına baktı.

"O aptal nasıl birisinin izini kaybedebilir!!!"

Hazel korkuyla birkaç adım geri çekildi.

"Efendim , hepsi takip cihazının suçu"

"Çavuş bizzat takip altında değildi"

Adam öfkeyle konuştu.

"O siktimin cihazını aldığınız loncaya git!!"

Kadın korkuyla ona verilen emri dinliyordu.

"Ve oranın liderinin kafasını bana getir!!"

Kadın titrek bir ses tonuyla yanıtladı.

"Ee..mrede..rsinizz.. efendim"

Hızla arkasını döndü ve odadan çıktı.

Binadan koşar adım ayrıldıktan sonra, adanın belli bir noktasına doğru ilerlemeye başladı.

20 tane sıralı evin olduğu kısma gelince gür bir sesle bağırdı.

"7. Tugay!!! Derhal hazırlanın"

Binaların kapısı hızla açıldı ve içerden 20 silahlı , figür fırladı.

Sanki bu anı bekliyorlarmış gibilerdi.

Digerlerinden daha güçlü görünen biri öne çıktı ve Hazele ciddi bir şekilde soru sordu.

Bu kişi 7. Tugayın çavuşuydu.

"Bi sorun mu var efendim"

Kadın kafasını salladı ve hızlı bir şekilde konuştu.

"Oykot loncasını ortadan kaldırmaya gidiyoruz"

Bu konuşmayı sıradan biri duysa gülmekten kendinden geçerdi.

Oykot loncası, köklü bir loncaydı, bu kuruluş koca bir ticaret ağına sahipti ve büyü teknolojisinde dev atılımlar gerçekleştirmişti.

Koskoca loncayı yıkmak sıradan halk ve askerler için imkansız gibi görülsede, kıyamet ordularının bir generali için hiçbir sorun teşkil etmiyordu.

Tugay, sert ve disiplinli adımlarla ışınlanma formasyonunun olduğu binaya doğru ilerliyordu.

ANDREA Where stories live. Discover now