yardım.

3.1K 243 7
                                    

Zoraki yutkundum ve gözlerimi sıkıca kapatırken telefonu da elimden düşürmüştüm. Vücudum ise deli gibi titriyordu. Sonra beni birazda olsa rahatlatacak tanıdık bir ses işittim kulaklarımda. "Hey, dostum sen iyi misin?" Anında arkamı dönüğümde karşımdaki bambam'den başkası değildi. O anda ona birden sıkıca sarılmıştım.

Şaşırmış olmalıydı ki öylece duruyordu. Sonunda derin bir nefes vermeyi başarıp çekinerek kollarımı ondan ayırdım ve ensemi ovuşladım. "Şey, üzgünüm ben sadece..." diye başladığım cümleyi bitirmek adına gülümsedim ve devam ettim "gel hadi oturalım."

Birlikte en yakın banka doğru ilerleyip karşılıklı olarak oturduğumuzda hala daha endişeli bakışları üzerimdeydi.

"Sen gerçekten iyi misin? Her şey...yolunda mı?"
Ona sahte bir gülüş daha sundum "Merak etme hiçbir problem yok. Ben iyiyim."

"İyi o zaman." Dedi gülümsemeyle karşılık verirken.

"Aslında...sana borcum olan parayı henüz kazanamadım yani, bugün sana ödeyemeyeceğim üzgünüm."

"Hayır..hiç sorun değil, yani ben bunun için buluşalım dememiştim zaten."

"Ha, ne için peki?"

"Aslında o gün sen gittikten sonra birisi senin arkadan aceleyle çıkmıştı."

Duyduğum şey ile zorla yutkundum ve dinlemeye devam ettim.

"Şey, yani sanırım sana ulaşamamıştı ve bu yüzden geri dönüp bana seni sordu. Ben ise seninle henüz tanıştığımı ve hakkında fazla bir bilgim olmadığını söyledim. Bunun üzerine o aslında ünlü bir reklam ajansında ceo olduğunu ve senin belki bir ihtimal onlarla iş yapıp yapamayacağını sormamı istedi." Diyerek bana kartı uzattı. "Yani, ben kesin birşey söyleyemeyeceğimi söyledim, fakat eğer bir işe ihtiyacın var ise bence bu fırsatı değerlendir derim. Hem tam olarak marka yüzü olabilecek bir yüze sahip olduğunu da ekledi. Bu kartta onun numarası var ve bende bu yüzden fazla bekletmeden derhal seninle buluşmamın işe yarayacağını düşündüm."

Birsüre bana uzattığı kartı alıp incelemeye başladım, fakat yalnızca numaraları anlıyordum. Diğer yandan ise bir işe ihtiyaç duyduğum ve bunun bir fırsat olduğu düşüncesiyle değerlendimeyi düşündüm.

"Teşekkür ederim, yani sırft benim için buraya kadar geldiğin için. Çok minettarım."

"Sorun değil, işin şurasında arkadaş değil miyiz sonuçta?"

"Doğru..."

"Neyse, sen nereden geliyordun böyle? Sanki spordan çıkmışsın fakat üzerini değiştirmeyi unutmuş gibi bir halin var."

"Aslında..doğruluk payı var ama uzun hikaye. Ben üzgünüm seni buralara kadar yormuş oldum ama gitsem iyi olacak sanki hem üzerimi değiştiririm."

"Hayır, üzgün olmana gerek yok hiç sorun değil. Ama bir sonraki buluşmamızda daha uzun kalacağın sözünü verirsen."

"Tabiki, yani bana uyar."

"Sözünü de aldığıma göre, tamam o halde sana eşlik etmemi ister misin?"

"Hayır, yani seni buraya kadar yordum zaten biraz daha yorulmanı istemiyorum." Dedim gülümseyerek ve ayaklandım.

"Aslında sorun yok, yani yorulmam ben." Dedi o da benimle birlikte ayaklanmıştı.

"Hayır, gerçekten hiç gerek yok hem oldukça yakın zaten. Daha sonra görüşürüz." Dedim ve evin yolunu tutarak ona son kez el sallıyarak yürümeye başladım.

Biryandan elimi çabuk tutarken diğer yandan jungkook'un sakinleşmiş olmasını diliyordum.
Aklımdaki birçok düşünce ile yürümeye devam ederken eve geldiğimi dahi fark edememiştim.
Taa ki, apartmandan çıkan birisi bana seslenene kadar. Duyduğum ses ile arkamı dönmem bir olurken karşımdaki Yugyeom'du.

"Hey, sen ne düşünüyorsun böyle?"

"Ha, hiçbirşeyi."

"Hiçbirşey oldukça kafanı karıştırıyor olmalı ha." Dedi alaycı şekilde gülerken. "Herneyse, sen nerelerdeydin? Yani Jungkook'u da evde bulamadım. Siz tartıştınız mı?"

"O evde yok mu?"

"Hayır....hadi şöyle yapalım." Diyerek elini omuzuma attı. "Bana ne olduğunu anlat."

En başında tereddüt etmiştim fakat sonuçta o Jungkook'un kardeşiydi ve muhtemelen onu en iyi tanıyan kişiydi.

"Şey biz spor yapmak için biryere gitmiştik. Yani birnevi depo gibi biryerdi aslında. Sonra ise işimiz bittiğinde üzerimizi değiştirmek adına giyinme odasına benzer biryer vardı ve oraya girdik."

"Madem kabine girdin o halde neden hala daha bu kıyafetlerlesin?"

"İşte sorun orada ya, benim hiçbirşeyden haberim olmadığı için yanımda yedek birşeyler götürmedim ve orada bulduğum bir dolabı açıp içerisinden bir kıyafet çıkarmıştım." Duyduğu şey ile şaşkınlıkla bana bakarken ben devam etmek üzere dudaklarımı araladığımda ise benden önce davranmıştı.

"O kıyafet neye benziyordu? Yani rengi? Veya desen gibi özelliklerini diyorum."

"Aslında yalnızca tşört kısmı elimdeydi rengi sarıydı ve siyah çizgileri vardı. Üzerinde ise 19 rakamı vardı. Fakat onu elimde görünce Jungkook'un ilk defa bu denli sinirine şahit oldum."

"Olamaz. Bu o olmalı."

"N...nasıl yani?"

"Yani bu Jungkook'un 1 yıl önce ölen sevgilisine ait. Ve büyük ihtimalle o depo da bana bile asla yerini söylemediği ama birçok zamanlarını orada geçirdikleri mekandı. Yalnızca onlara özel bir mabed gibi yada ev olarak adlandırdıkları tek yer."

O anda herşeyin yerine oturduğunu fark ettim. Jungkook'un siniri ölen sevgilisi yüzündendi. Onu unutamıyor ve kendisine bu yüzden zarar veriyor.

"Ben üzgünüm, yani bilseydim gerçekten hiç dokunmazdım bile."

"Hayır kendini suçlama sonuçta sen birşey yapmadın. Bilemezdin."

"Peki onu nasıl bulacağız?"

"Onu defalarca aradım fakat açmadı. Yalnızca eve dönmesini beklemekten başka bir şansımız yok."

"Peki, ya dönmezse?"

"Merak etme dönecektir, sen endişelenme. Birsonraki nöbetim'e hala daha 2 saar var eğer tek başına korkacaksan seninle kalabilirim."

"Şey, hayır seni meşgul etmek istemiyorum. Hem eminim en kısa zamanda dönecektir."

Onu onayladığımda arkasını dönüp gitmek üzere ilerlemeye başlamıştı tam o sırada aklıma bambam'in bana verdiği kertın gelmesiyle onun kolundan tutarak durdurduğumda bana döndü.

"Ne oldu?"

"Aslında..."diyerek kartı ona uzattım ve o da anında aldı. "Şey benim çalışmam gerek ve sanırım burası bir teklif sunmuş bana, yani aslında arkadaşım vasıtasıyla elime geçti ama oraya nasıl giderim bilmiyorum belki sen biliyorsundur diye sana sormak istedim bende."

Beni dinlerken aynı zamanda gülümseyerek kartı inceliyordu.

"Aslında fazla uzak değil, ama sana istersen mesaj atarım ve böylece komutlarıma göre ilerlersin hmm?"

"Olabilirdi, ama ben okuyamıyorum. Yani bu yüzden bana anlatsan daha iyi olacaktır."

"Nasıl yani? Peki okuyamadığın halde yolları nasıl aklında tutuyorsun? O gün hastaneye nasıl geldin?"

"Bilmiyorum, sadece hastaneye önceden geldiğimden dolayı aklımda kalmıştı ama diğer konularda yalnızca rüzgarı ve iç güdülerimi takip ediyorum."

"Vay canına, sen bence dahi olmalısın. Yani bu kadar kısa süre içerisinde yolları ezberliyor oluşun. O halde ben sana şimdi anlatsam akşında tutabilir misin? Hem eğer kafan karışacak olursa beni anında arayabilirsin."

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil. O halde ben gidiyorum ve Jungkook eve döndüğünde bana haber verirsen sevinirim."

"Tamamdır." Diyerek gülümsedim ve arkasından el sallayarak arabasına binmesinin bekledim ve ardından eve döndüm.

Dilfiruz |kookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin