Üç bacaklı Bayan Tina ile çenesinde bir adet daha gözü bulunan Bay Paul'un yaşadığı çevre, sosyal statülerden oluşuyordu ve aile üçüncü sınıfa mensuptu. Üçüncü sınıf ailelerin yetenekleri daha çok vücutlarında taşıdıkları bazı özellikler sonucu gelişirdi. Mesela üç bacaklı Bayan Tina, çok hızlı koşabiliyor, bacaklarının her biriyle taşınması güç nesneleri taşıyabiliyordu. Bay Paul ise çenesinde bulunan üçüncü gözüyle...
Bir elimle alnıma vurarak sinirle bir nefes aldım. Yazdığım saçmalığa gülsem mi, ağlasam mı bilemiyordum. Kalemi bir süre kâğıdın üzerinde hayal meyal gezdirdim.
...İnsanları hipnotize edebiliyordu! Evet. Bu yüzden onu bir mağazada satış görevlisi olarak çalıştırıyorlardı. Böylece insanları iflas ettirene kadar mal satabiliyorlardı!
"Hey."
Hemen arkamda işittiğim ses beni irkiltirken, refleks olarak ellerimle yazdığım yazıyı kapatmıştım. Kalp atışlarım her zaman olduğu gibi, mümkün olabilecek en yüksek seviyeye doğru tırmanışa geçerek gelen kişiyi müjdelemişlerdi. Buğra. Gülümseyerek yanıma bir sandalye çekti ve oturdu. Ben ise kocaman olmuş gözlerle ona bakıyordum.
Buğra. Az. Önce. Yanıma. Oturmuştu.
"Ne yazıyorsun?" diye sordu ilgili bir sesle elimin altında kalan not defterime bir göz atarak.
"H-hiçbir şey," dedim çabucak not defterimi kapatmaya girişerek. Ama o benden daha hızlı davranarak henüz sıkıca kavrayamadığım defteri parmaklarımın arasından çekti ve ben şok olmuş bir şekilde ona bakarken yazdıklarımı okumaya başladı.
Gerçek beynimde saniyeler sonra yankılandı. Az önce yazdığım saçmalığı okuyordu!
"Ah," dedim deftere uzanarak. "Bence... Sen... Yani gerçekten... Okumak istemezsin."
Buğra yüzünde git gide büyüyen bir gülümsemeyle yazdıklarımı okurken çaresizce deftere tekrar uzandım ama bir eliyle parmaklarımı tutarak bana engel oldu. Gözlerimi kırpıştırarak ellerimize baktım. Üç parmağımı ucundan sıkıca tutmuştu ve dikkatle okuyordu. Elimi tutmuştu. Beni engellemek için bile olsa, eli elime değmişti.
Nefesim kesildi. Tam anlamıyla, neye uğradığımı şaşırarak ona bakakaldım.
"Bir mağaza çalışanı mı?" diye sordu kahkaha atarak. O kadar keyifli çıkmıştı ki kahkahası, elimde olmadan ben de utangaçça gülümsedim. Evet, rezil olmama değer bir anı yaşıyordum şu anda.
"B-ben..."
Parmaklarımı bırakarak bana döndü ve not defterini uzatarak yeniden kahkaha attı.
"Bu bilim kurgu projesi için mi?" diye sordu beni daha da kızartarak. Bir kez daha düşündüm de, belki de elimi tutması pahasına da olsa şu anı yaşamayı istemezdim...
"Öylesine bir şey işte, eğleniyordum," dedim gözlerimi kaçırarak.
"Bence çok yaratıcı."
Buğra'nın sesi şimdi alaydan çok uzaktı. Bana samimiyetle bakıyordu. Ne yani, cidden yaratıcı falan olduğumu düşünmüyordu değil mi?
"Ben-"
"Aman tanrım bu kızı kim kırmızıya çevirmiş böyle?"
Serhat'ın cümlesi, cümlemi bölerken ikimiz de anın etkisinden sıyrılarak ona doğru dönmüştük. Bir sandalyeyi yanıma çekerek yakınıma oturdu ve yanağımdan bir makas aldı. İster istemez başımı öne eğdim. Serhat'ın çok samimi bir çocuk olduğunu biliyordum ve bana yakın davranması hoşuma gidiyordu ama hala alışamamıştım bu samimiyete. Birkaç gün önce onlarla konuşmak benim için güzel bir rüyaydı. Şimdiyse aynı masada oturuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...