LÂCİVERT | GİRİŞ

177K 7.7K 2.4K
                                    

19 Ocak 2004 / Çanakkale

"Anne,"

"Karnemin hepsi pek iyi!"

"Anne neredesin?"

Ayağında babasının karne hediyesi olarak aldığı yeni botlarıyla karları ezerek avludan içeriye girmişti. Babası uzun yol şoförü olduğundan hediyesini önceden vermişti. Tahta kapının paslanmış demir kulpunu saf bir heyecanla indirdi. Aralanan kapıyı içeriye ittirdi.

Siyah, kısa topuklarında hâlâ kar olan botlarını bir çırpıda ayaklarından sıyırdı. Bunu yaparken karnesini soğuktan pembeliğini yitirip mor renge çalan ince dudaklarının arasına kıstırmıştı. Elini taş duvara yaslayarak oradan destek aldı.

"Bak öğretmenim derslerimin hepsi pek iyi olduğundan bana kitap hediye etti."

Holdeki eski siyah ve kırmızı desenleri olan halının üzerinden sekerek geçti. Bir an önce hasta yatağında kendisini bekleyen annesine karnesini göstermek istiyordu.

Soba yanan odaya girer girmez kapıyı kapattı. Tenini yalayıp geçen sıcak oda üşüyen bedenine iyi gelmişti. Üç göz olan pencerenin hemen önündeki sedirde yatan annesine doğru seğirtti.

Annesi sırt üstü uzanıyordu ancak başı diğer tarafa dönüktü. Saf heyecanla karnesini ona göstermek ve aferin almak istiyordu.

Tıpkı koridordaki gibi kırmızı ve siyah desenleri olan büyük halı da bu odadaydı. Salonun bir köşesinde yanan soba ve hemen bitişiğinde yere sıralanan minderler vardı. İki sedir L şeklinde pencere ve duvar arasında kalmıştı.

Kapı girişinin duvarında bir de vitrin vardı. Televizyonun bulunduğu vitrinde özel bir misafir geldiğinde çıkarılan porselen tabaklar, kaliteli cam bardaklar ve bir sürü resim çerçevesi vardı.

Annesinin baş ucuna varınca üşüyen parmaklarını uzatıp yastığa dökülen kır saçlara dokundu. Annesi çok genç yaşta bu hastalığa tutulmuştu. Berceste, daha dört yaşındayken bu merete yakalanmıştı genç kadın. Küçük kız annesini hep bu yatakta hayal edecekti. Oldum olası buraya bağlıydı kadın.

"Anne baksana, bir sürü pek iyim var!"

Gülen yüzü asıldı. Oysa şimdiye kadar annesi zayıf ve bakımsız elleriyle o karneyi almış olmalıydı.

"Anne," dedi parmaklarıyla omzunu dürterek. Annesinden tek bir tepki alamadı. Yeniden seslendi, sesindeki korku hissedilir olmuştu.

"Anne, uyuyor musun?"

Omuzları düştü. Biraz önce kızaran elleri şimdi beyaz renge bürünmüştü. Kirpikleri kapanıp açıldı. Çatlak dudakları solgun bir nefesle birbirinden ayrıldı. Tombul yanaklarına sıcacık damlalar düştü. 

"Anne," dedi hıçkırarak. Karne elinden düşerek gıcırdayan tahta parkelerle buluştu.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin