13.Bölüm - 2

18.9K 1.4K 37
                                    

Talha'nın babası Nuh Bahremoğlu'na ait olan yalı bir saraydan farksızdı. Şatafatlı görüntüsüne gözlerimi devirdim. Evin görüntüsünden çok etrafta kaç koruma olduğuna, nerelerde durduklarına dikkat ettiğimi fark ettiğimde kendime şaşırdım. Ciddi anlamda Talha'nın yanında durdukça ona benzediğimin kanıtıydı bu. İnsanın sevdiğine benzediğinin kanıtı. Bunun beni üzmesi elbette kaçınılmazdı. Lakin yine de bazı duyguların ilk kez yüzüme vurulması beni sarsıyordu. Yazık ki masallarda değildik ve Talha asla bana benzemeyecekti, ben ona benzeyecektim.

İçimden bir istiğfar okurken yalının büyük salonuna çoktan girmiştik. Talha bizi yalnız bıraktığında Leyla bana rehberlik ederek evi gezdirmeye başladı. En çok kütüphanesini beğendim. Bir eve oranla oldukça büyük bir kütüphaneydi. Leyla Nuh beyin kitap okumayı çok sevdiğini söylemişti. Her ne kadar okumayı seven bir insan da olsa bir ömür de verse bu kadar çok kitabı okuyamayacağı aşikardı. İçim acıdı bir an raflarda usulca bana göz kırpan kitaplara baktığımda. Hepsini avuçlayıp bağrıma basmak istedim. Burada boyunları bükük yatmak yerine ellerde dolaşmalı keşiflerine izin verilmeliydi. Hebaydı. Uzun bir süre kütüphanede oyalandıktan sonra Leyla son olarak burada bulunan odasının kapılarını açtı bana. Evimizde ki odasına oranla çok sade ve düzenliydi. Leyla dudağını bükerek açıkladı:

"Annemin zevki. Bir hanımefendi gibi sade, şık ve asil durmalıymışım."

"Neyse ki Talha bu kontesçilik oyunlarından oynatmıyor." dedim yüzümü ekşiterek. Leyla güldü. Ardından yorulmuş gibi kendini hemen yatağa atıp uzandı. Odayı adımlarken sordum:

"Ne kadar kalacağız burada?"

"Zeyd abiyi bulursa biz de Berzah gibi de hür kalırız." dedi Talha'nın boyundurluğuna atıfta bulunarak.

"Arkadaşlarını çok seviyor."

"Onlarda abimi çok seviyor. Umarım Zeyd abi çabucak ortaya çıkar. Berzah abi de kurtulur?"

"İnşallah. Leyla... Bunlar... Yani... Berzah suçsuz yere hapiste diyorsunuz... ve Zeyd başkası tarafından alıkoyuluyor... Bunlar yani..." söyleyemeyeceğim sözcüklerin yerine ne kadar nezaketli bir kelime arasam da bulamadım. Belki de anlatamadığım bir duyguydu içimde ki ama şükür ki Leyla anlıyordu:

"Çok mu fazla geliyor? Ya da şaka gibi mi?""

"Evet." Leyla gülümsedi. Sanki o da ne cevap vereceğini bilemiyor gibiydi. Başını yastığa gömerken yavaşça mırıldandı:

"Abim sana mümkün olduğunca az bilgi vermem için beni tembihliyor ama imkan bırakmıyorsun."

"Bundan daha kötüsü ne olabilir ki?" Kaşlarım çatık ondan bir cevap beklerken kollarımı göğsümde kavuşturdum. Leyla başka bir alemde gibiydi:

"Eğer bir gün iyileşirsem... Yani gerçekten bir imkanım olsaydı tüm bunlardan kaçmak isterdim."

"Bu imkansız değil güzelim." dedim. Yavaşça tıpkı onun gibi mırıldanarak. Leyla yorgunluğuna kapılırken bende önüme dönüp pencerenin sunduğu manzaraya daldım. Çok olmadı, düşüncelerimden sıyrılıp bir çay ve kitap isteği içimde baş göstermişti ki bahçe kapısından iki kişinin girdiğini gördüm. Dikkatli bir şekilde baktığımda gelenlerden kadın olanın Hare olduğunu fark ettim. Yanında yaşlıca ama dinç bir adam vardı:

"Leyla, Hare geldi." aynı anda Leyla ayağa fırlayarak yanımda bitti. Benimle beraber aşağıya baktığında şaşırdı. Hare ve yanında ki adamı Talha kapıda karşıladı. Adamın elini sıktı. Önemli biriydi anlaşılan. Gülümseyerek bir şeyler mırıldandı ama karşı taraf her ne dediyse yüzü asıldı. Leyla:

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin