"YANGIN'DAN SON ON DÖRT."

223 57 69
                                    

Çağan Şengül - Kırlangıç

🌹

Yangın'dan son on dört.

Fısıltılarımın arasından.

Öylece hece hece yanıyoruz.

Kalbim, içinde odalar dolu bir ev. Biliyor musun? Sen orada uyumuyorsun. Pencerinin önüne çıkıyorsun başını dışarıya doğru uzatıyorsun. Sevgilim düşeceksin diye çok korkuyorum. Kalbim atmayı bırakıyor. Bunu yapmam ile birlikte duvarların sıkıştığını görüyorum. Derin bir nefes alıyorsun bilmeden. Senin bir daha nefes alamayacağını düşünüp, tekrar nefesleniyorum. "Sen," diyorum. "Sen hep orada kal. Sen kalbimde yaşarken, ben çok güzelim."

Parmaklarımı yüzünde dolaştırıyorum. Seni izliyorum. Çok uykun var. Dün gece çizimlerime kahve döktüğün için sabaha kadar uyumadın. Tekrar çizdin. Ağlayarak. "Sen çizdiğinde daha güzel oldu." Dedim. İnanmadın. O an bir kere daha ağladın. Ateşin sönmekten utandığını hissettim o an. Sonra göz çukurunda yaşlar birikti. Sen uyuyakaldın. Bana aldığın Örgülü mendil ile sildim yaşlarını sonra yerine bıraktım. Kalbimin üzerine. Sevgilim sen dizlerimde uyuyakaldın.

İki bin yüz yirmi bir kez nefes aldın. Saydım. Sen nefes alırken, ben aldığın nefesleri geri verdim. Sana. Benim için sana senin için bana. bu gece hiç sabah olmadı. Çünkü biz istedik. Ay vardı bu gece senin yüzünde doğdu. Ay, senin yüzünde bir emareydi. Uyuduğunun tam ikinci saatindeyiz. Sen kımıldamaya başladın. Ben hiç uyumadım. Çünkü sen uyudun. Bu bize yeterliydi. Sen bendin ben sen. Birbirimize bağlanmış, kör bir düğümdük.

Başını dizlerimde hareket ettiriyorsun. Bakışlarını bana çevirerek anlamaya çalışıyorsun. Gözlerin kırmızı, altları morarmış. Parmak uçlarımı değdiriyorum. Sen yine gözlerini kapatıyorsun. Yutkunduğunu görüyorum. "Uyumadın mı," diye soruyorsun. "Hayır." Diyorum başımı iki yana sallayarak. Gözlerinde bir küskünlük beliriyor. Küçük bir çocuğa benzetiyorum seni. Dayanamıyorum. gözlerinden öpüyorum. Ağrıdığı yerden. İlk önce gözlerinin altını öpüyorum. Orada çok yorgunsun. Sonra gözlerinin üstünü. Orada çok küskünsün. Sonra kirpiklerinden öpüyorum. İşte tam orada çok kırgınsın.

O an gülümsediğini görüyorum. Ben uzaklaşmadan avuçlarımı tutuyorsun. İlk önce parmaklarımı öpüyorsun tek tek. "Burada çok güzelsin." Diyorsun. Sen Beni beğendiğin için daha da güzelleşiyorum. Sonra avuç içimi öpüyorsun. Oraya nefesini üflüyorsun. "Venefâhtü." Diye mırıldanıyorsun. Ne dediğini anlamıyorum. Söylemiyorsun.

"Sana yemek yapacağım." Diyorsun. Bunu dediğinde izin alır gibi gözlerime bakıyorsun. Yorulmanı istemiyorum. Ama öyle bir bakıyorsun ki hayır diyemiyorum. Ayağa kalkıyorsun. Tam kalkarken, dizlerimi öpüyorsun. Beni de yanında götürüyorsun. Parke o an gıcırdıyor evimizde ayak seslerimizin sesi duyuluyor en çok senin. En güzeli bu diyorum. Melodilerin en güzeli bu.

Küçük mutfağa bakıyorsun. Gözlerine beraber topladığımız çilekler ilişiyor. Gülümsüyorsun. Çiçekleri tek tek yıkıyorsun. Bunu yaparken ben senin önündeyim. Senin avuçların suyun altında benim avuçlarımda çilek var. Beraber yıkıyoruz. Sonra onları kesiyorsun. "Ben yapmak istiyorum." Diyorum. Parmaklarını keseceğinden deli gibi korkarak. "Hayır," diyerek şakaca kızıyorsun bana. "Parmakların acır. Sen acıma." Diyorsun. O an gülümsüyorsun. Bana gülümsüyorsun. Saklıyorum onu.

Ateşi yakıyorsun. Yamuk yumuk kestiğin çilekleri uygun bir kaba bırakıp pişirmeye başlıyorsun. Ellerin titriyor Bunu yaparken. Ateşten beni uzak tutuyorsun. Sonra bekliyoruz. Bunu beklerken, bir şeyler anlatıyorsun bana. Sonra benim sana şarkı söylememi istiyorsun. Söylüyorum. "Melekler," diyorsun. "Sesine yanmış." Sesimden öpüyorsun.

Gülümsüyorum. Bir an da bir şey aklıma geliyor söylüyorum. "Saçlarımı keselim." Diyorum. O an bir şey oluyor. Aniden bana dönüyorsün sen bana dönerken, beraber topladığımız çilekler dökülüyor. O sıcak çilekler biraz üzerine dökülüyor. Bedenimde hissediyorum. Yanıyorsun. Yanıyorum.

"Neden," diyorsun. Asla yanığı umursamayarak. Seni dinlemiyorum. "Yanıyorsun." Diyorum. Ayağa kalkıp içeri gitmeyi istiyorum. Bırakmıyorsun. Aklımı kaçırmış gibi iki yana sallanıyorum. "İzin ver." Diyorum. "Canım acıyor. Benim canım sensin. Canıma kıyıyorsun."

"Çok mu öptüm onları," diye mırıldanıyorsun. Kahretsin yine ağlıyorsun. "Belki çok kırdım. Hem avuçlarım kül kokar benim. Çok mu yandı? Düşünemedim ben ama affet." Diyorsun. "Hayır," diye mırıldanıyorum. Acele ediyorum bunu yaparken, beni yanlış anladığını düşünüp Ağlıyorum. "Rüyam da Bir çocuk gördüm. Saçlarını kesiyordu." Diyorum. Beni dinliyorsun. "Çok ağlıyordu. Belki acısını alırım. Birazcık." Sözlerim bittiğin de kollarını bana sarıyorsun. Omuzlarımda bir ıslaklık seziyorum. "Hayır hayır," diyorsun. "O çocuk sensin."

Nefesimi göğsünde söndürüyorum. Bir şehir yanıyor hissediyorum. "Gerçekten mi." Diyorum. Başını sallıyorsun. "Evet," diyorsun. "Ben o çocuğu büyüttüğüm de saçları kısaydı. Tek tek kül ekerek büyüttüm. Sevgilim, tek tek yangın işledim ben sana. Günahkâr bir adamım ama sana yanıyorum külüm sendeyken, ben sana yanıyorum."

Avuçlarımı kaburgana götürüyorum. Biraz elimi bırakıyorum üzerine. Kaburganın çıkıntılı yüzeyini hissediyorum. Yandıgın için acıdığından deli gibi korkuyorum. Avuçlarımı avucumda bir merhem varmış gibi oraya sürüyorum. "Orada," diyorsun. "Orada sen varsın."

O an anlıyorum. Ben senin evindeyken, sen benim evimdesin. Birbirimizin bedenlerinde buluşuyoruz.

"Sevgilim biz hep mi kimsesizdik." Diye soruyorum. Başını iyice göğsüme yasladığını hissediyorum. "Bilmiyorum ki," diyorsun. Elini kaburgama iyice işliyorsun. "Burası," diyorsun. "Benim evim hep kimsesizdi."

Sevgilim burası bizim. Yaramızı sarıp, yaramıza yara oluyoruz. Bunu yaparken, gülümsüyoruz.

Biz yangınımızı, yaramıza çiçek gibi ekiyoruz. Orada büyüyoruz.

Biliyor musun? Kimsesizler de büyür.

Eskiden bir kaldırımdan geçerken bir kadının çiçeği büyüdüğü için saksısını değiştirdiğini gördüm.

Sevgilim Gönlümde çiçek gibi büyorsun. İşin garip yanı, çiçeğim büyüdüğünde olduğu yeri hiç değiştirmiyorum. Sen hep kalbime sığabiliyorsun.

Sen beni, ben seni büyüttüğümde birbirimiz oluyoruz. Sevgilim, bak tekrar soruyorum.

Şimdi biz hep mi kimsesizdik?

🌹

Siz hep kimsesizken, herkesten çoksunuz.

Dediğim gibi işte böyle. Bağımsız ve bir mantığa dayalı değil.

Venefâhtü - Ona ruhumdan üfledim.

Çünkü burası bizim gezegenimiz.♥

KÜL'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin