BEŞİNCİ BÖLÜM: "GİZEMLİ PALŞİN KASABASI"

175 27 275
                                    

Her şey olmadan önce...

****

Palşin soğuk bir kış gününü daha selamlarken ufukta bir çiçek gibi açan yıldız ve etrafındaki kümecikleri yeryüzünün ısınmasına pek bir fayda sağlamasa da, yine de görüntüsü iştah açıcıydı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Palşin soğuk bir kış gününü daha selamlarken ufukta bir çiçek gibi açan yıldız ve etrafındaki kümecikleri yeryüzünün ısınmasına pek bir fayda sağlamasa da, yine de görüntüsü iştah açıcıydı. Bulutların arasında tıpkı kasabanın nehri Ru'nun içinde yüzen küçük deniz canlılarını andırıyordu. Küçük, rengarenk ve ilgi çekici.

Sessiz, soğuk kasabanın içinde ölmüş zaman, yılan derisi gibi bir günü daha eskitmek için uyanmıştı. 

Gezegenin miladından önce bu kasaba ticaret için uğrak bir mekandı. Her tüccar buradan mal alır veyahut mal verirdi. Burası insanları ve güzel pazarlarıyla yaşam doluydu. Canlıların nabzı bir zamanlar bu pis ve yalnız kasabanın çiçek açtığı vakitlerde, kemikleri kırılırcasına katledilmeden önce bu şekildeydi, zamanın bile öldürüldüğü Palşin kasabası. Palşin, adını gezegenin laneti olan büyücü Palşin'den alıyordu. Bu isim bir zamanlar saygıyla anılırken artık lanetli sayıldığından ağızlara alınması yasak ve korkutucu gelen bir sözcük olmuştu. 

Her şey iyiyken kasabanın kurucusu Palşin, gezegenin hükümdarı Aleno ile konuşmak ve kudretli topraklarını genişletmek istiyordu. Aleno, Palşin'in kendisinin huzuruna gelmesinden hoşnut olsada bencilliğini konuşturarak Palşin'e olumlu bir yanıt vermemişti. Palşin, simsiyah teni ve bembeyaz göz bebekleriyle bir büyücü olduğunu o kadar çok belli ediyordu ki... Aleno içten içe ona kin duyuyor ve meziyetlerini kindar hisleriyle kıskanıyordu. 

Kıskançlığı öyle bir büyümüştü, katlanmıştı ki kalbi, simsiyah bir uçurumdu ve kalbinin dikenlerinden sarkan hislerini o uçurumdan korkmadan aşağıya sarkıttı. Palşin'i kendine bağımlı kılacaktı. Yoksa, Palşin'i korkmadan yok edecekti. Bu fikri çok düşündü. Emrindeki en iyi elçileriyle bunu konuştu. Hepsi buna destek veriyordu. 

Fakat kalbi, yeni doğmuş ceylan yavrusu gibi tir tir titriyordu. İsteksizin bir korku, göğsünün damardan düğmelerini ayıklamıştı. Bir büyücüyü yok etmeye kalkışmak akıl işi değildi. Zira o kasabada ona destek verecek başka büyücülerinde olacak olması muhtemeldi ve hükümdar Aleno'nun tahtı kemiksiz bir beden gibi büzüşür, sallanırdı. Ne yapmalıydı? Hangi vakitlerde onu yakalamalıydı? 

Ansızın bir vakitte,  diye fısıldadı içindeki kindar ses. 

Ansızın bir gece vakti. Ruhların, yarı ölüm uykusuna batıp, karanlık denizlerde boğulduğu bir vakitte. Gecenin koynunda. Kendini dinleyen hükümdar Aleno bir gece bunu gerçekleştirdi. Palşin'in kasabasına, onun evine gizlice girdi. Tedbiri elden bırakmayarak kasabanın her yerini askerleri ile doldurmuştu. O gece, gecenin koynunda uyuyan büyücüyü uykusunda kellesinden etmişti zalim hükümdar. Bununla yetinmemiş, bütün büyücüleri öldürmüştü.

Buna inanmıştı lakin kaderin oyunu peşini bırakmamıştı. 

Bir çocuk, küçük ve siyah tenli, göz bebeği bembeyaz olan o çocuk, hislerine güvenerek kaçmış, saklanmıştı.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin