Bölüm Otuz Bir - Bağ

363K 21.5K 57.8K
                                    




Merhabalar!

Yine uzun ve doyurucu bir bölümle geldim. Anncak, geçen bölüm oy sayımız ve yorum sayımız düşmüş. Bu beni üzer...

Hedef için koyduğum 3000 oy dolmadığı halde paylaşıyorum bölümü hep derim bitirince paylaşırım, benim için esasen o sayıların bir önemi yok diye ama insan üzülüyormuş. :D

Neyse ajitasyon yapmayacağım merak etmeyin, ama bu bölüm çok yorum okumak istiyorum hani sevinirim yani...

Yeni bölüm için oy hedefi: +3000

Yorum hedefi koymuyorum bu sefer çünkü sırf hedef geçilsin diye güzel yorumların üzerine geçen alfabeleri, emojileri görmek istemiyorum. Gönlünüzden geçenleri yazmanızı diliyorum, gereksiz yere zahmete girmenizi istemiyorum elbette, haksızlık bu.

Paragrafların boş kalmaması dileğiyle.

Atacağım kesitler için takip edebileceğiniz instagram hesabım: sulisindunyasi

Sizi seviyorum, mutlu okumalar, mutlu günler.

-Bu bölüm geçen iki bölüme yaptığı güzel yorumları sebebiyle @yaymuyy isimli Karanlık Veliahta ithaf edilmiştir.-

Bölüm Şarkısı: Agnes Obel - The Curse

Bölüm Otuz Bir - Bağ

Karşısında açılan gözlerim ve şaşkın ifademle durduğum Bay Lefter'e ilk birkaç saniye cevap vermedim. Bu sırada yanımda duran Mehsa'dan şaşkın bir ''Ne?'' kelimesinin çıktığını duymuştum. Benim vereceğim tepkiyi o vermişti.

''Teklif, hoşuna gitti mi?'' Sorusuyla beraber hayret dolu ifademden kurtulmak amacıyla kendi kendime kafamı salladım. Ne diyeceğimi bilemiyordum, ben böyle bir şeyin üstesinden nasıl gelebilirdim ki? Bir profesör benden asistanı olmamı istiyordu ve ben daha doğru düzgün büyü bile yapamıyordum. Bu çılgınca olurdu, böyle bir şeye girişmemem gerekirdi. Bay Lefter bir kez daha sesini duyurdu. ''Efsan?''

Düşüncelerimden arınıp nihayet konuşmayı akıl edebildim. ''Bay Lefter,'' dedim tereddüt dolu sesimle. ''Ben, böyle bir şeyin üstesinden gelebileceğimden emin değilim.''

Büyü yapsın yahut yapmasın, bu şehrin yerlisi olsun yahut olmasın, herhangi birinin böyle bir görevin üstesinden kolay kolay gelebileceğini sanmıyordum. Mehsa'nın da buna yanıtının ''Evet'' olacağını sanmıyordum.

Bay Lefter'in yüzündeki gülümseme silinmedi fakat biraz küçüldü. Omuzumda var olan elinin hareket ettirip sıvazladı. ''Hemen cevap vermene gerek yok, biraz düşün. Bu sana büyü kariyerin açısından da oldukça faydalı olur.''

Tebessüm etmeye çalışıp başımı aşağı yukarı hareket ettirdim. ''Fikrimin değişeceğini ummuyorum ama, teşekkür ederim.''

Gözlerini kırptı. ''Cevabını bekleyeceğim.''

Sonrasında Mehsa'ya baktı ve ona da aynı şekilde gülümsedi. Mehsa, profesöre dişlerinin görünmediği bir gülümsemeyle karşılık verdi ve profesör dik yürüyüşüyle sınıfı terk etmek adına yürümeye başladı.

O derslikten çıkar çıkmaz Mehsa hemen ağzını açtı. ''O da neydi öyle!''

Omuz silktim. ''Hiçbir şey anlamadım.''

''Asistan da neymiş?'' dedi sinir olmuş gibi. ''Bu da yeni çıktı. Ay Efsan, sakın kabul edeyim deme. İç içe olunca çok zor olur.''

Neyin çok zor olacağını biliyordum, ''buradan olmadığımı gizlemek''. Ve zaten ben de bunu kabul edemezdim, başıma bir de onu eklemek istemiyordum, Bay Lefter'in bu konuda üstelememesi hakkında elimden geldiğince dua etmeli, bir daha kesinlikle onun derslerinde önlere oturmamalı, belki de Barın'ın yaptığı gibi kafamı sıraya gömüp uyumalıydım. Evet, bunları kesinlikle yapmalıydım.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin