Bölüm 2

12.4K 878 607
                                    

Son kez arkama baktığım kapıdan dışarı çıktığımda mantıklı düşünemiyordum. Son on dakika içerisinde yaşadıklarım aklımın her köşesinde tekrarlanırken kızımın sesi kendime gelmeme sebep oldu.

"Anne canımı yakıyorsun."

O an kucağımda taşıdığım kızımı istemsizce sıktığımı fark ettim. Bir an önce buradan kaçıp gitmemiz, bir yerlerde saklanmamız gerekiyordu. "Özür dilerim bebeğim." dedim ve kolumu gevşeterek alnına bir öpücük kondurdum.

Adımlarımı hızlandırdığımda esen rüzgar tenimi ısırıyordu. Soğuk, beni diri tutardı ve sağlıklı düşünmemi sağlardı. Murat'ın durumunu bilmiyordum ama Korhan'ın öldüğünden emindim. İşin kötü yanı, vicdanım çok rahattı. Ya da rahat olduğunu düşünmek istiyordum. Korkuyordum ama kızım için korkuyordum. Bu yüzden tabanları yağlamanın vaktiydi.

Araziden çıktığımızda kapıda farları yanan bir araba duruyordu. Farlar yanıp söndüğünde bu arabanın şöförümüz Ahmet Abi'nin olduğunu fark ettim. Ne yapacaktım şimdi? Bu saatte elimde valiz, kucağımda Alya nereye gittiğimi sorgulayacaktı.

Olduğum yerde durup birkaç saniye Ahmet Abi'nin gözlerine baktım. İçimde nükseden koşarak kaçma isteği, bana seslenmesiyle yerle bir oldu.

"Hadi kızım, hızlı ol." dedi.

O an tek çaremin o olduğunun farkına vardım. Arabaya bindiğimde hiçbir şey sormadan sürmeye başladı. Klimadan esen sıcak hava, korkmuş ve yorgun düşmüş minik bebeğimin uyumasını sağlamıştı.

Alya uyuduktan sonra tüm cesaretimi toplayarak Ahmet Abi'ye, "Nereye diye sormayacak mısın?" dedim.

"Ne sorayım kızım? Sesleri işitir işitmez bir şeyler olduğunu anladım. Anlatma, istemem. Yıllardır çektiğin yetti bu adamdan. Al yavrucağını kaçın gidin uzaklara. Yeni bir sayfa aç kendine. Kızını düşün ve sakın arkana bakma. Buradan git ve burayı tamamen unut." dedi.

Son beş senedir neler çektiğimi en yakından o biliyordu. Karşısına morarmış bir gözle, patlak bir dudakla çıktığım sayılı insanlar arasındaydı Ahmet Abi. Bu yardımından ötürü ona minnettardım.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım. Dakikalardır tutmuş olduğum göz yaşlarım sessizce akmaya başladığında yolu seyretmeye başladım ve olabildiğince aklımı temizlemeye çalıştım. Ama nafileydi. Gözlerimi ne zaman kırpsam, Korhan'ın kanlar içinde yerde yatan görüntüsü zihnimde beliriyordu.

Bir süre sonra Ahmet Abi arabayı durdurdu. Yolda sadece karanlık asfaltı seyrettiğimden dolayı nereye geldiğimizi başımı kaldırdığım vakit anladım. Havaalanına gelmiştik.

"Vakit kaybetmeden inin kızım. Bir daha sakın buralara dönme."

"Ahmet Abi, ya sen?" diye sordum. Eğer kameralara bakılırsa onun da başı belaya girecekti.

"Beni merak etme şimdi, bakarım ben bir hâl çaresine. Sen minik kuşuma dikkat et ve iyi bir anne olmaya devam et." dedi ve uyuyan Alya'nın yanağını okşadı.

"Çok, çok teşekkür ederim abi. Hakkını ödeyemem." dedim ve tekrar çenem titredi.

"Bana bak bakayım." dedi. Sesi sert çıkmıştı. "Sakın, sakın o göz yaşlarını heba etmeyeceksin, anlaştık mı? Kimse için."

O an omurgamı dikleştirdim ve dolmuş gözlerimi arabanın tavanına bakarak normale çevirdim. Haklıydı. Bu duygusal destek, cesaretimi körükledi ve ona bakarak başımı salladım.

"Söz." dedim.

Arabadan indiğimde Alya huysuzlanarak mırıldanmaya başladı. Havaalanına giriş yapabilmemiz için uyanması gerekiyordu bu yüzden onu sakince uyandırdım.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin