Bölüm 4

9.7K 705 291
                                    

Bu saçma tesadüfü mantık terazimde tartmaya çalıştığım sırada, evrenin bir oyunu olduğuna karar verip ağır ama kendinden emin adımlarımla eliyle işaret etmiş olduğu sandalyeye doğru ilerledim.

Alex'in yüzüme diktiği gözlere benimkiler her çarptığında, gözlerimi kaçırmadan edemedim. Odayı incelemeye koyuldum. Odanın içi gri ve beyaz renginin ahengiyle dizayn edilmişti. Kapının yanlarında bulunan dolaplarda çeşitli dosyalar duruyordu. Bir taraf tamamen pencereydi ve şehre tepeden bakılıyordu. Diğer tarafsa rengarenk tabloların asılı olduğu bir duvardı. Gri ve Beyaz renginin hakim olduğu odaya değişik bir hava katmıştı bu renk cümbüşü. Masanın arkasında yer alan raflarda bir takım okuma kitapları ve ödüller duruyordu.

Odada gezdirmiş olduğum gözlerim en sonunda onunkilerle buluştuğunda yüzüme tepkisizce bakıyordu. "Konuşmayacak mısınız?" diye sorduğunda Türkçe konuşmayacağımızı anladım.

Daha önce hiç karşılaşmamışız gibi davranıyordu. O halde bende öyle davranacaktım.

"Kusura bakmayın, odanızın güzelliğine kaptırdım kendimi." dedim ve gülümseyerek önüme düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına attım.

"Beğenmenize sevindim. Hazırsanız kendinizi tanıtmakla başlayabilirsiniz." dedi.

"Pekala." dedim ve omurgamı dikleştirip vücudumu ona doğru yönelttim. Ne anlatacaktım? Daha öncesinde hiçbir yerde çalışmamıştım ki ben. "İsmim Devin. Yirmi üç yaşındayım. Türkiyeliyim. Lise eğitimimi burada tamamladım. Onun dışında küçük bir kızım var." dedim.

Diyebileceklerim bu kadardı.

Alya'dan bahsettiğimde saniyelik bir tebessüm etti. "Üniversite eğitiminizi nerede tamamladınız?" dediğinde işi kaybedeceğimi anlamıştım.

"Okumadım." dedim.

"Sebebini sorabilir miyim?" dedi.

"Özel sebepler diyelim." dedim.

"Anlıyorum." Dudaklarını birbirine bastırarak, "Daha önce çalışmış olduğunuz yerlerde ne konumda çalışıyordunuz?" dedi.

"Daha önce hiç çalışmadım." dedim. Gözlerimi kırpmadan ona bakıyordum artık. Kimsenin lise mezunu, iş ahlakını bilmeyen birini sağ kolu olarak işe alacağını düşünememiştim.

"Peki bu konumda çalışmak istemenizin sebebi nedir?" dedi.

"Kızım ve ben, buraya taşındık ve bir işe girip geçinmemiz gerekiyor." dedim.

"Çocuğunuz varken işe adapte olabilecek misiniz? Sonuçta ciddi bir konum." dedi.

"Önceliğim tabi ki kızım, fakat elimden geldiğince işe sarılabileceğimin sözünü verebilirim." dedim. Hâlâ çırpınıyordum. Soru sormaya devam etmesinin sebebi tamamen prosedür gereğiydi, buna emindim. İş başvurum rezilikten başka bir şey değildi.

"Üniversite eğitiminiz yok, çalışma geçmişiniz yok, çocuğunuz var ki bu büyük bir sorumlulukken ekstra büyük bir sorumluluk altına girmek istiyorsunuz. Sizi neden işe alalım Devin Hanım?" dedi. Normalde bu laflar karşısında ağlayarak buradan uzaklaşırdım fakat ses tonu aşağılar gibi değil, aksine meraklıydı.

"Lise eğitimimi birincilikle tamamladım. Türkçe, Almanca ve Çok az Korece konuşabiliyorum. Evet, çalışma geçmişim yok ve ilk deneyimim için riskli bir pozisyon, bunun farkındayım. Ama önceliklerim arasında yorucu bir iş olabilir, çocuğumun olması ekstra yorulacağım anlamına gelir fakat onun sayesinde yorgunluk nedir anlamıyorum bile." dedim gülümseyerek.

"Uluslararası bir şirket olduğumuz için birden fazla yabancı dilinizin olması oldukça hoş." dedi. İngiliz aksanı ile 'hoş' demesi, rahatlatıcı bir melodi gibi ulaşmıştı kulağıma. "Bilgisayar kullanmayı biliyor musunuz?"

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin