21. BÖLÜM

368 132 29
                                    

O günden sonra birkaç gün daha geçti. Duyduklarının yankısı halen Hevi'nin kulaklarında çınlamaktaydı. Evde köye gitmek için hazırlıklar yapılıyordu. Stajına birkaç gün kalmış olan Hevi de yardım ediyordu bu hazırlıklara. Yade, Bapir, annesi, Murat ve Ali birkaç gün sonra, Hevi ve babası ise onlardan bir ay kadar sonra gideceklerdi köye. Babası, Yade ve Bapir'i alışveriş yapmaları için Ulus'a götürmüştü. Karnesini yeni almış olan Murat mahalledeki çocuklarla birlikte dışarıda top oynuyor, Hevi ve annesi ise eşyaları toparlıyorlardı. Götürmeleri gereken bazı eşyaların kolilenmesi gerekiyordu. Ama evde hiç koli yoktu.

 Annesi dükkanda bolca bulunan kolilerden birkaç tanesini getirmesi için dükkana yolladı Hevi'yi. Hevi son birkaç aydır kuşlara yuva yaptığı kalbiyle yürüdüğü bu yolu, şimdi tüm bedenini onlara teslim etmiş gibi yürüyordu ağır ağır. Ayakları yere basmıyor gibiydi. Beran'ın birkaç gün önce söyledikleri vardı aklında. O dükkana girdiğinde Yunus ve Beran müşterilerle ilgileniyorlardı. Beran Hevi'yi  görünce yok olmak istermiş gibi eğdi kafasını. Hevi ise Yunus'a selam verip depoya gitti. 

O, görünmez olmaktan ziyade görmemezlikten gelmeye çalışıyordu. Depoya gidince dükkandan  çabuk çıkabilmek için mümkün olduğunca hızlı davrandı. Eline geçen birkaç kutuyu alıp, depodan çıktı. Yunus gitmişti. Beran ise iki müşteriyle birden ilgileniyordu. Tam bu sırada bir anne ve oğlu da girdi dükkana. Hevi etrafına bakmış, Beran'la gözgöze gelmişti. Beran;

- Yunus geç gelir, diye cevapladı, sanki onu duyarmış gibi.

Müşteriye gören Hevi elindeki kutuları bir köşeye bırakıp anne ve oğlunun yanına gitti. Kadın birkaç dakikalık bu bekleyişten rahatsız olmuş bir şekilde, yarım ağızla beğendiği gerdanlıkları çıkarttırıyordu Hevi'ye. Hali vakti yerinde, kibirli, şişman bir kadındı. Üzerine giydiği pahalı, şaşalı kıyafetler, tavırları, ne kadar saklamak istese onu ele veren bozuk anadolu aksanı ve insanlarla küçümser gibi konuşması gizleyememiş, iflah olmaz bir sonradan görme olduğunu ele vermişti. 

Kadın gerdanlıkları incelerken, oğlu da rahatsız edici, şımarık tavırlarla Hevi'ye bakıyordu. Hevi çok görmüştü onun gibileri. El yüz düzgünlüğüne bir de para eklenince böyle tavırları kendine hak gören şımarık adamlar topluluğundandı o. Üzerinde durulmaması gereken biriydi. Hevi onlarla ilgilenirken kadının telefonu çaldı. İçerideki kalabalıktan dolayı rahat konuşamayınca dışarı çıktı kadın. Hevi tezgahın arkasında duruyor, kadının oğlu da az önceki bakışlarıyla Hevi'ye bakmaya devam ediyordu. Hevi daha fazla dayanamayıp, kafasını 'ne bakıyorsun' diyerek salladı iki yana doğru. Genç adam konuşmaya başladı;

- İnsan gerçekten gözünü alamıyor...

- Anlamadım..?

- Çok, çok güzelsin...

Hevi kaşlarını çatıp sinirli bir şekilde baktı genç adama. Ardından dişlerini sıkıp tezgahın arkasından eğilerek ona doğru yaklaştı;

- Tersim, çok pistir, dikkat et, seni bulmasın, dedi tane tane. 

Bu sırada müşteriyle ilgilenmekte olan Beran ise olan biteni izliyor, anlamlandırmaya çalışıyordu. Genç adam birdenbire Hevi'nin tezgahın üzerinde duran elini tuttu;

-  Sakin ol, hep böyle sinirli misin.., dedi pişkin bir gülümsemeyle. 

Hevi elini çekmeye çalışıyordu ki, karşısındaki genç adam bu kez de bileğinden tutup, çekiştirmeye başladı onu. Bunu gören Beran ise çoktan fırlamıştı tezgahın arkasından. Genç adamın boğazına yapışıp dışarı çıkardı. Ardından yumrukları ardarda sıralayıp, tek seferde yere serdi onu. Üzerine çullanıp yumruklarına devam etmek üzereydi ki etraftaki esnaf, Hevi ve diğer insanlar araya girip, çekip aldılar Beran'ı. Genç adam ve annesi birkaç serzenişten sonra çekip gittiler. 

HEVİ (TAMAMLANDI) #WATTYS2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin