Bölüm Kırk Bir - Zarf

370K 21.8K 35.3K
                                    

Herkese merhabalar, yeni bölüm geldi! Tam yeni yıl öncesi...

Az önce bir sorun oluştuğu için sildim, şimdi tekrar paylaşıyorum umarım herkes açabilir.

Artık bölümler için gün vermeyeceğim, çünkü hem sizin için hem benim için sıkıntı oluyor uyamadığım takdirde fakat zaten çok geç paylaşmıyorum biliyorsunuz ki...

Evet, sizi çok fazla tutmayayım.

Bilginize artık bölümlere sınır koyuyorum, çünkü her bölüm otuz binden fazla okunma alıyor ama oy sayıları yerlerde... Siz nasıl yeni bölümleri takip ediyorsanız ben de oy ve yorumları takip ediyorum.

Bu nedenle artık sınır koyuyorum. Bir sonraki bölümün gelmesi için oy hedefimiz: +4500 oy. 30 bin okunma sayısına göre hiç uçuk bir rakam değil, bence her okuyan yıldıza bassa çok kolay geçilir.

Anlayışınızı rica ediyorum, lütfen olumsuz fikirlerle hevesimi kırmayın.

Keyifle okuyun, bol bol yorum bekliyorum. Satır aralarımızın boş kalmaması dileğiyle!

Bu arada ilk göz ağrım Ateşin Oğlu serisinin final kitabı Lav şimdi kitap365.com sitesinde ön satışta.

11 Ocak Cumartesi günü saat 13:00'da Adana Çukurova Tüyap Kitap Fuarı'nda olacağım Ateşin Oğlu  serisi imzası için inşallah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

11 Ocak Cumartesi günü saat 13:00'da Adana Çukurova Tüyap Kitap Fuarı'nda olacağım Ateşin Oğlu serisi imzası için inşallah. Elbette Karanlığın Şehri okuyucuları da gelebilir! Hepinizi bekliyorum sarılmaya.

İnstragram: sulisindunyasi

Bölüm Kırk Bir - Zarf

Karanlık bir ormanın içindeyim. Yağmur yağıyor. Ah, hayır buna yağmur demek az kalır. Büyük bir okyanus göğe taşmış ve sularını yeryüzüne akıtıyor... Soğuk, sisli ve karanlık. En sevmediğim gibi... Üzerimde siyah bir elbise var, kolları salaş ve ellerimin üzerine kadar iniyor. Elbise uzun, ayak bileklerimi kapatıyor ve ayaklarım çıplak. Üzerinde gölcüklerin oluştuğu çamurlu yere basıyorum. Ellerim havaya kalkıyor ve gözlerimi kapatıyorum. Dudaklarım anlamını bilmediğim yabancı kelimeleri dile döküyor, ne söylüyorum?

Hiçbir fikrim yok.

Ne yapıyorum?

Emin değilim.

Sesim oldukça tiz ve kısık çıkıyor. Hoş bir şarkı da değil söylediklerim ama bir ezgi var içinde. Ellerim titremeye başlıyor, şiddetle sarsılıyorum lakin dudaklarımdaki ezgi durmuyor. Birden ince bir kız çığlığı duyuyorum ve o sayede gözlerimi açıyorum. İki elim de öne doğru uzatılmış; avuçlarım yerde yatan bir kıza dönük. Dilimdeki yabancı cümlelerin elime yaydığı enerji yerde yatan kıza aktarılıyor ve kız acıyla kıvranıyor.

Bir şimşek çakıyor, kızın yüzü aydınlanıyor.

O an, tanıdık olduğunu fark ediyorum. Yerde yatan kız, arkadaşım Mehsa'dan başkası değil. Ben, Mehsa'ya büyü yapıyorum. Mehsa'yı büyüleyen benim, dudaklarımdan dökülen kelimeler, avucumdan yayılan güçle birleşiyor ve arkadaşıma acı veriyor.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin