sessizlik

19.5K 1K 101
                                    

Köşkün zilini ikinci çalışımda kapı sonuna kadar açılmıştı. Beyaz önlüklü kadına göz ucuyla bakarken ne yapmasını biliyor gibi geri çekilip hoş geldin demişti. Bende karşılık olarak en küçük dahi olsun mimiğimi oynatmadan ezbere bildiğim yeri geçerek salonun girişinde durdum. Bu babam bu defa beni görünce hiç şaşırmadan karşısında oturan baş işareti yaparak gitmesini işaret etti. Karısı da her akşam olduğu gibi hoş geldin oğlum diyerek salondan dışarıya çıkmıştı.

"Geç oğlum otur." Babam elindeki kahvesini bırakıp oturmamı istedi. Bende söylediğini yaparak oturdum. İki dakikalık suskunluğun ardında önüme kahve konulmuştu. Tam iki haftadır önüme kahve konuluyor ve ben o kahveyi her seferinde içmiyordum.

"Oğlum iki hatadır her akşam buraya geliyor suskunluğunla geldiğin gibi geri gidiyorsun artık derdin neyse anlat. Derdini anlatmayan derman bulamaz."

Ben buraya susmaya kendimi dinlemeye geliyordum. Muhabbet etmeye değil. Arkama yaslandığımda babam sesli şekilde nefes alarak "Geçen geldiğinde karın kaybolmuştu. O sefer sadece bir gün gelip yine susarak gitmiştin. Bu defa iki haftadır geliyorsun ve senden tek bir çıt çıkmıyor... Bunu rahatsız olduğum için dile getirmiyorum her zaman söylediğim gibi bu ev seninle kızımın..."

Babam konuşurken tekrar başımı öne eğerek ellerimi önümde birleştirdim. Şua tam bir bok çukurunun içindeydim ve ben tek çare olarak her gün gelip baba nasihatleri dinliyordum. "Bora, peki ayrılık haberleri doğru mu karından boşanacak mısın?"diye sorduğunda bu defa gözlerinin içine bakarak başımı salladım bu ona ilk tepkimdi.

"Kızgınsın, kırgınsın, gözlerinde kin görüyorum. Geçen seferde karının kaybolduğunda gözlerinde sadece kaybetme korkusu vardı. Sadece kaybetmekten korkuyordun. Bu defa başka etrafına nefretle bakıyorsun. Söyle ne oldu?" Sana aldatıldığımı ve bütün kadınların aynı bok olduğunu söylemeyeceğim.

"İyi o halde ben sana bir şey anlatacağım. Annenle nasıl tanıştığımı biliyor musun?"diye sorduğunda bu defa da başımı olumsuz anlamda salladım. Sadece görücü usulü bir evlilik olduğunu biliyordum.

"Annenle lise de tanıştım. O zaman ben zeki piçin tekiydim. Hem köpek gibi çalışır hem de okurdum. Annense kendi halinde sessiz biriydi. Onu ilk gördüğümde gözüme kestirdim. Aklım sıra beni olacak diyordum. Tabi annen gel git zaman git zaman bana karşılık değil yüzüme bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Sevginin kadınları şımarttığını ben o zamanlar anladım. Bir gün annenin yolunu kestim seni seviyorum lan dedim benimle evlen..."

Anlattıkları epey ilgimi çekmişti de aynı zaman da sevginin kadınları şımarttığı fikrine yüzde yüz katılıyordum. Babam durup bir saniye gülünce "Annende bastı tokadı bende ertesi gün elime çiçek alıp okulun kapısında beklemeye koyuldum aklı sıra özür dileyecektim. Bununda dallama bir kuzeni vardı. Tabi o zamanda bunu bilmiyorum. O gün epey bir hırpaladım dallamayı ertesi günde o ve kuzenleri beni epey ayakaltına aldı söyleyebilirdim."

Babamın dayak yediği sahne gözümün önüne gelince dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. "Gülme o günden sonra yemin ettim annenin yüzüne bir daha bakmayacağım. Sonra kendime okulun en güzel kızını ayarladım. Kız güzeldi güzel olmasına da annenin masumluğunun yakında benim için bir hiçti. Sonra bir duydum ki bizim masum hatun okulun en güzel kızına kafa tutmuş. Bunu öğrenen ben durur muyum geçtim karşısına ona ne söyledim biliyor musun? Ya benimle evlen ya da sevgilimden uzak dur..."

Annemin ne cevap verdiği aşikardı. Bir an için bütün dertlerimden sıyrılıp gülümsedim. "Dur daha bitmedi. Biz evlendik. Kısa sürede annen sana hamile kaldı. O günlerde yok böyle bir başına çekirdek aile gibi yaşamalar. Biz o zamanlar annenle annemlerin yanında yaşıyoruz. Bir gün eve geldim çok da çalışmışım yorgunluktan ölüyorum. Sende doğacağın için bir heyecan ekstra çalışıp çok para kazanacağım. O gün bir eve geldim. Annem karşıma aldı beni bir doldur bir doldurdu. Görsen öyle sinirlendim ki anneni neredeyse öldürecektim. Neymiş benim karı sokakta elin herifiyle konuşmuş. Bana hamile kalmadan önce de biriyle gördüm demesin bir hışımla içeriye girdim. O gün ömrü hayatım da ilk kez Annene vurdum."

Babam anlatırken gözümün önüne Bahar'ın savruluşu gelmiş o an dişlerimi sıkmıştım. Ben adi herifin tekiydim. "Sinirlenme öyle annen sana hamile ama bir görsen incecik çıtı pıtı bir kadın bir tokadımla yatağa düşünce kan beynime sıçradı. Hemen tutup sarıldım. Lan dedim. Karımla biriyle konuştuysa ne var. Çocuk benden olmasa ne var. Ben bu kadını deli gibi sevmiyor muyum? O gün tuttum annenin elini o evi terk edip buraya İstanbul'a geldim."

Bunları bende biliyordum da bu şekilde değildi. Başka tür bir anlatımla... "Başta bu şehir büyük geldi. Bazen illallah edip geri dönmek istedim. O zamanlar da annen gözümün önüne durdu. Bende çok çalıştım didindim. Gecemi gündüzüme katıp şuan ki konumuma geldim. Sen biraz babadan şanslıydın. Benim kadar çok çalışmadan koca bir saltanata kondun... Oğlum ben buraya kolay gelmedim. Benim yanımda ki ilk sadık dostum can dostum kimdi biliyor musun? Emre'nin babası Vedat Amcan sen dosta bile hazır kondun. Şimdi nankörlük yapma elindekilerin değerini bil."

"Bana karın seni aldatmış olsa da affet mi diyorsun?" diye sorduğumda yıllar sonra babama sarf ettiğim sözlerin bu denli can yakacağını bilmezdim.

"Gözünle gördün mü?" Gözümle mi? Görmediğim halde neler yaptım görsem ne yapardım hiç bilmiyorum. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Senden boşanmak istediğini duydum belki canını yakmak istiyordur belki de senden böylece daha kolay kurtulacağını sanıyordur. Düşün sen benden daha zekisin benden daha çok aldım. Benim kadar tecrüben olmasa da zehir gibi kafan var."

"Peki, kardeşim..."

"Kızıma ne yaptın lan! Bak Bora, kızımı ben sana emanet ettim. Ben yokken kızıma iyi bak onun varlığına alış diye uzun süre kızımdan ayrı kaldım. Eğer canını yakarsan oğlum bende senin canını yakarım. Şimdi git kızımın gönlünü al. Yoksa ne dilimden ne elimden kurtulabilirsin."

Benden bu kadar der gibi ayaklandığımda "Bora, kalbinle değil aklına hareket et. Kalp bazen aldatırda akıl aldatmaz."dediğinde başımı olumlu anlamda sallayarak arkamı dönüp gidecektim ki "Oğlum aklınla değil kalbinle hareket et. Akıl yanıltırda kalp yalan söylemez..." Babama dönüp baktığımda sözünü idrak edemezsem de "Eyvallah!" diyerek evden çıkmıştım.

Köşkün kapısına geldiğimde durdum. Belki de babam önce aklınla sonra da kalbinle hareket ediyordu. O halde ilk olarak aklımla hareket edecektim. Önce hepsini dize getireceğim. Bakın bakalım Bora size neler yapıyor. İlk olarak Emre'yi aradım. İki haftadır canımı sıktığından konuşmamıştım bile. Telefon çalmış çalmış açan olmamıştı.

"Ah Emre!"derken yanımda birinin varlığını hissederek başımı çevirdim.

"Bora, oğlum!" Bu Vedat Amcaydı. Emre'nin babası... "Nasılsın Vedat Amca iyi misin?" diye sorduğumda başını sallayıp "Bora oğlum kaç gündür seninle konuşmak için fırsat kollarımda fırtına gibi gelip fırtına gibi gidiyorsun. Bir sorun olduğu aşikârda sorun nedir? Emre ile ilgili mi?"

Babam anlatır demek istesemde ona olan saygım sonsuzdu. "Biraz öyle biraz da değil. Vedat amca belki duymuştursun Emre'yi kısa süreliğine yurt dışına gönderdim. Amacım hem biraz çevre yapsın hem işleri biraz daha kavrasın diye. Ama orada hiç tasvip etmeyeceğim bir kızla birlikte..."

"Nasıl olur oğlum bir başkasını severken... Bora seni hiçbir zaman öz oğlumdan ayırmadım Eda, sen Emre üçünüz gözümün önüne büyüdünüz nasıl söylenir bilmiyorum ama oğlum küçükten bu yana kardeşine Eda'ya aşık. Ben sırf bu yüzden bizi bırakıp seninle yaşamasına müsaade ettim. Her ne kadar Emre resti çekip gitmiş olsa da bunca yıl... Ne bileyim oğlum düne kadar sırılsıklam aşıktı bu oğlan oraya gidip değişmiş olamaz."

"Keşke öyle olsa Vedat amca keşke öyle gözüm kapalı kardeşimi oğluna verirdim... Neyse sen hiç güzel canını sıkma ben bir hal çaresine bakacağım. Ben hepsini adama edeceğim."






...






KIZIL  👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin