Bölüm 6.2

8.5K 626 388
                                    

Hastaneden çıktıktan sonra Çağlar'ın arabasına bindik ve eve doğru harekete geçtik. Arka koltuktan Alya ile uyuklarken ön tarafta oturan arkadaşım Nalan'ın radyodan yavaş ritime sahip bir şarkı açtığını duydum. Gözlerim kaplıyken müziğin sesi ruhumu dinlendiriyordu.

Geçirdiğim şoktan sonra bu kadar hızlı toparlanabileceğimi düşünmüyordum. Gerçi şaşmamak gerekti. Sonuçta ben, kocasını öldürüp başka bir ülkeye yeni bir hayat için koşarak kaçmış bir kadındım. Her kötülükte iyi bir taraf aramaya başlamıştım. Bu iyi bir şeydi çünkü soğukkanlı olmamı ve daha sağlıklı düşünmemi sağlıyordu.

Araba yavaşça durduktan sonra gözlerimi araladım. Nalan'ın evine gelmiştik. Uyuyan Alya'yı kucağıma alıp arabadan çıktığımda Nalan'ın adımlarını takip ettim ve eve girdik. Oldukça sadelikten yana, gösterişten uzak ama lüks görünen bir evdi.

Tutmuş olduğumuz ev buraya yakındı ve bu benim işime geliyordu. Başım sıkıştığı zaman ilk durağım Nalan oluyordu. Bu durumdan ne kadar kızarıp bozarsam da arkadaşımın memnuniyetsiz bir tavır sergilememesi beni rahatlatıyordu. Vakit kaybetmeden yarın kendi evimize taşınacak ve işe gidecektim. Burada gerekirse kanımın son damlasına kadar tutunmam gerekiyordu.

Akşam olduğunda Çağlar'ın muhteşem aşçılığıyla ortaya çıkan bir masaya konuk olduk. Yapmış olduğu tüm yiyecekler bir lokma aldıktan sonra devamını getirtmeye zorluyordu. Karnımızı tıka basa doyurduktan sonra herkesin yüzünde yorgunluk vardı ama yemek yüzümüze tebessüm olarak yansımıştı.

Alya'nın yüksek ısrarı üzerine salondaki büyük televizyondan animasyon film izledik. Alya ve Nalan filmin sonunu getiremeden uyuya kaldılar. En yorgun olan kişi ben olmama rağmen neredeyse hiç uykum yoktu. Esneyip gözlerini ovuşturan Çağlar'a baktığımda artık herkesin yatıp dinlenmesi gerektiğinin farkına vardım.

"Çağlar, hadi artık kapatalım. Bizimkiler uyudu zaten." dedim yerimde doğrularak.

Bana baktığında dizlerinde yatan Nalan'ın uyuya kaldığının farkına yeni varıyordu. "Haklısın, hepimiz çok yorulduk." dedi. Nalan'ın başını nazikçe dizinden indirip oturuşunu dikleştirip birkaç saniye gerindi. "Güzel bir uyku çekmenin vakti geldi." dedi gülümseyerek.

Bizim için hazırlamış oldukları misafir odasına kucağımda Alya ile giderken iyi geceler diledim ve odaya girip kapıyı arkamızdan kapattım.

Alya'yı yatağa usulca yatırıp bir süre başını okşadım ve alnına minik bir öpücük kondurdum. "Tatlı rüyalar meleğim." diye fısıldadım.

Odanın köşesinde bulunan mini kitaplıktan bir kitap alıp sallanan sandalyeye oturdum. Saatim kaç olduğundan haberim yoktu fakat Sigmund Freud'dan bir söz aklımda yer edindi.

"Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz."

Bu sözcükleri düşündüğümde ilk aklıma Alya ve hastalığı geldi. Eğer ben mücadele edersem ve bir çözüm yolu bulursam, kızımı iyileştirebilirsem, ileride bu yıllarımı hatırladığımda ne kadar güçlü bir kadın, bir anne olduğumu göreceğim.

Bu düşünce ile beraber yüzümde bir tebessüm oluştuktan sonra kitabın kapağını kapatıp esnedim. Her şey çok güzel olacaktı. Niyet etmek, bir işe başlamak, o işi bitirmenin yarısıydı. Bunu her zaman kendime tekrar edip dururdum ve şimdi de böyleydi. Yolun yarısını bitirmiştim. Kalan yarısını da pozitif yönde sonlandırabilmek için ne gerekiyorsa yapacaktım.

Nalan'a yarın işe gideceğimi söylediğimde biraz daha dinlenmem gerektiğini söylemişti ama duramazdım. Alya'nın kreşe başlaması için henüz erkendi. Yeni hastaneden çıkmıştı ve esas onun dinlenmesi gerekiyordu. Çabuk toparlayacaktı ama en azından yarın değildi.

Devin | RAFLARDA |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin