⏳Hikayenin kötü kahramanları⌛️Müzik: Sezen Aksu - Biliyorsun
Parça parça ışıklar gördüm, bu ışıkların her birinin yansımasında ben vardım. Her yansımam farklıydı. Hüzün, kalp kırıklığı, özlem, acı, her duygum farklı parçalardan bana yansıyordu. Acının yansımasını avuçlarımın arasına alıp yüreğime bastırdım. Canım yanıyordu. Tam göğsümün üzerindeydi. Bir savaş kurşunu gibiydi. Ilık ılık içimi kanatıyordu.
Gözyaşım küçük bir tedavi gibi gözümden koptu, önce çeneme doğru koştu, daha sonra boynumdan aşağı süzüldü, göğsüme bastırdığım ve her daim onun gamzesine dokunduğum elimin işaret parmağına düştü.
Uçurumdan kopan bakışlarım uçuruma doğru uzattığım elime kaydı. İşaret parmağıma yayılan ıslaklığı başparmağımla ovarken onun sesi yine zihnimde yankılanmaya başladı.
'Gamzem, mutsuzluklarımı gömebileceğim kadar büyük bir mezar değil, Nilüfer.'
Gözlerimi yumarken avuçlarım bu kez kulaklarıma kapandı. Duymak istemiyordum. Ona dair kızgınlığım ve nefretim bu seviyede yüksekken anıları duymak, hatırlamak canımı yakıyordu. Kulağıma uyguladığım basıncı arttırırken acıyan yüreğimin sızısı büyüdü, devleşti, bedenimin taşıyamayacağı hale büründü. Dudaklarımdan bıraktığım her hıçkırık kapattığım kulaklarıma sızdı. Her hıçkırığım dikiş tutmayan yaralarıma yarıştırılan yara bandı gibiydi. Şakaklarıma saplanan acı o kadar büyüktü ki, zihnime batırılan ucu yanık bıçağın anılarıma bulaştırdığı kan bunun en büyük kanıtıydı.
Onunla tanışmadan önce kimsesizdim fakat şimdi bunun adı kimsesizlik değil, onsuzluktu...
Neden ondan nefret etmem için bu kadar çabalamıştı?
Onsuzluk dayanılmaz bir hal aldığında onu tam affetmek için adım attığımda neden ikinci bir yalanını öğrenmiştim?
Lanet olası neden canımı bu kadar yakabilirdi?
Gözlerim ölmek için seçtiğim o uçurumun ardındaki denize çevrildi. Ardımdan duyduğum ayak sesleri buradan atlama fikrimi bir kez daha durdurdu.
"Güzelim, iyi misin?"
Annemin sesini duyduğumda gözlerimi yumdum. "Anne, arabada kal demiştim."
"Uçuruma fazla yaklaştın, geri çekilmen gerekiyor," sesindeki korkuya rağmen bunu öyle bir ciddiyetle söylemişti ki gülümsemiştim elimde olmadan.
Güçlü bir kadının güçsüz bir kızıydım...
"Eğer o olmasaydı buradan atlayacaktım," derken onun o gün bana burada uzattığı el gözlerimin önünde canlandı. Onunla yaşadığım her şey ayak bileklerime takılmış kelepçe gibiydi. Kurtulmak mümkün olmadığı gibi unutmamam için ayağımdaki sıklığı ile canımı daima yakıyor ve varlığını hatırlatıyordu. "Keşke atlasaydım..."
Annem kolumu çekerek beni geriye doğru adım attırdı ve kollarının arasına aldı. "Sakın böyle konuşma," dedi beni göğsüne bastırarak. Gözyaşım annemin omzuna düşerken, "Anne canım çok yanıyor," demiştim. Sesimde kırık cam parçaları vardı. Onların üzerine basıp geçerken bile Merih'in gözlerine bakıyor, sesini işitiyordum. En acısı da buydu. Canımı o yakarken bile onun adını sayıklayarak ağlamak istiyordum.
"Biliyorum, güzelim. Baban eve gelmiş belki onu görmek sana iyi gelir," diye fısıldadı. Geri çekildiğinde elleri yüzümün iki yanına tutundu. Parmakları gözaltlarımı silerken yeni gözyaşlarım akarak annemin temizlediği alanı tekrar kirletti. Kirpiklerime sürdüğüm rimelin yüzümü berbat hale getirdiğinden emindim. Belki de şu an dışarıdan korkunç görünüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEŞTE
Romance"Yaklaş küçük Nilüfer," saçlarıma giden elleri, parmaklarının küçük dans darbeleriyle gözlerimi kapatmama sebep oldu. Ona yaklaştım. Nefesi hemen yüzüne çarptı. "Aynı kadehten içmeliyiz" dedi sarhoş bir ses tınısıyla. "Anason kokmalı öpülesi dudakla...