XVI.

27K 1.5K 294
                                    

  Bazı zamanlar kendinizi suyun içerisinde gibi hissedersiniz. Bu hissi tanımlayacak en doğru benzetme budur. Kollarınızı bacaklarınızı her zamanki hızda hareket ettirirsiniz fakat normalden çok daha yavaş hareket ederler. Ve denizin altındaki yaşam sanki zamanın normal akışında akmaz. Her şey daha ağır çekimde gerçekleşir. Duyularınızı kullanabilme yeteneğiniz epey azalır fakat beyniniz daha hızlı algılar. Az önce yaşanan tüm bu olaylar kendimi suyun içerisindeymişim gibi hissettirmişti. Bir şeyler çok hızlı olmuştu fakat ben bir türlü yakalayamamıştım ve eğer bir yerde müdahale etmem gerekmişse bile o noktayı çoktan kaçırmıştım. Bildiğim tek şey Onat'a karşı içimde inanılmaz bir sinir yükseldiğiydi ve belime destek olan eli sanki o noktayı alev alev yakıyordu. Onat'ın bana değen teni sinirimin doğduğu noktayı oluşturuyordu. Ve bu sinir yavaş yavaş yüzüme doğru yayılmaya başlamış, gözlerime kadar çıkmıştı sanki. Hemen çevremde olup biten tüm her şey denizin içindeki hayat seyrindeydi. Fakat ben o süre içerisinde Onat'ı zihnimde yerden yere çoktan vurmuş atmıştım bile.

"Onat Bey, sevgilinizden epey büyük görünüyorsunuz, nasıl tanıştınız acaba?"

"Evlilik için Nazlı Hanım'ın okulunun bitmesini mi bekliyorsunuz?"

"Kız arkadaşınızın garson olarak çalışıyor olması sizin için için sorun mu Onat Bey?"

"Sevgilinizin adı en yakın arkadaşınızla yan yana haber olduğunda çok sinirlendiniz mi?"

Onat sessizliğini korusa da, arabaya yürüdüğümüz yol boyunca vücudunun artan gerginliği bana doğru akıyordu ve sonunda cebindeki araba anahtarını çıkaraırken medyacılara dönerek "Herkese iyi akşamlar arkadaşlar," dedi. Sesi tok ve sertti. Başımı kaldırıp arabanın biraz ötesinde dikilen ve şok geçiren arkadaşımı gördüğümde Onat'ın belimdeki elinden kurtularak elimi kaldırdım.

"Engin!"

Engin bana 'hayır, hayır' anlamında elini sallayıp gölgelerin arasına karışmaya çalışırken Onat ise ne yapmaya çalışıyorsun der gibi kaşlarını kaldırmıştı.

"Onu burada bırakamayız," dedim Onat'ın kulağına doğru sinirle fısıldayarak.

"Şu anda nasıl bir durumun içerisindeyiz farkında mısın?"

"Arkadaşımı burada bırakmayacağım," dedim üzerine basa basa. "Engin," diye seslendim tekrar. "Sen-"

"Arabayı çalıştır ama sürme Tufan'ı bekleyeceğiz," diye seslendi Onat elindeki araba anahtarını Engin'e doğru fırlatarak.

Engin neye uğradığını şaşırarak havda yakaladığı araba anahtarlarıyla şaşkın şaşkın yüzümüze baktı. Onat sabırsızlığını belli eder şekilde nefes alıp vererek arabanın arka koltuğunu bana açtı ve binmem için eliyle teşvik etti. Bizi çeken kameraların bilincinde kendimi rol yapmaya son derece zorladım ve ona tatlı tatlı gülümseyerek arabaya bindim.

"Ne duruyorsun şoför," dedi Onat dişlerinin arasından Engin'e seslenerek. Suratında inanılmaz yapmacık bir gülümseme vardı.

Canım arkadaşım Onat'ın benim artık aşina olduğum hipnoz bakışlarının etkisi altında pıtı pıtı şoför koltuğuna geçerken, Onat'ta yanımdaki koltukta yerini aldı ve kapıyı çat diye kapattı. Bir süre arabanın içinde derin bir sessizlik yaşandı. Hala suyun altındaydım ve uzun süredir nefes almıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. Telefonum cebimde titremeye başladığında, arayanın Serhat olduğunu görmemle başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Onları tamamen unutmuştum. Onları buraya çağırarak hayatımdaki en büyük hatalardan birini yapmıştım. Sanki göstermeye çalışırmışım gibi olmuştu. Şimdiye kadar söylediğim tüm yalanlar, birkaç saniye içerisinde gözlerinin önünde ortaya çıkmıştı. Bir tiyatro perdesi gibi. Bir elimi alnıma vurarak "Ah!" diye bağırdım sinirimden öleceğimi hissederek. Ardından başımı kaldırdım ve Onat'la göz göze geldim. "Bana neden söylemedin?"

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin