Tuvalet Macerası

238 36 13
                                    

Na Jaemin'in bakış açısından,

"Hey, Jaemin. Sınav notları sende mi?"

Okul çıkışında duyduğum sesle kafamı çevirip sesin sahibine bakarak başımı olumlu anlamda sallamıştım. Bir yandan çantamı toparlarken bir yandan da diğer elimle sınav notlarını arıyordum. Her ikisini aynı anda götürmeye çalışırken bulduğum sınav notları kağıdını Haechan'ın eline tutuşturmuş ve çantamı büyük bir hırsla kapıp baş selamı vererek adeta ışık hızıyla sınıftan çıkmıştım.

Yapmam gereken tonla iş vardı. Okul klübü için hazırladığım listeleri tamamlayacaktım. Spor klübü için maçların tarihlerini belirleyecektim. Münazara takımı için ise konu listesi hazırlamam gerekiyordu. Kimya dersinden ödev hazırlamalıydım ayrıca.... çişim var. O kadar düşüncenin arasında aklıma gelen düşünce ile tuvalete doğru adımlarımı yönlendirmiş ve hızlıca içeri girerek kabinlerden birine saldırmıştım. Saldırmıştım çünkü çiş çok önemli bir şey.

(YN:Bu kitapta da herkes çişçi oldu. Bir ara da Jeno'yu işeteyim.)

Ben kabinde işimi halletmeye başlamak için pantolonumu açmaya çalışırken bir anda tuvalet kapısının büyük bir hışımla açılması ve hemen ardından da büyük bir gürültü ile kapanması bir oldu. İçeriye aynı anda birkaç kişi birden girerken birinin kesik hıçkırıkları boş ve sessiz olan tuvalette yankılanmaya başladı. Ama bu çok uzun sürmedi. Biri histerik bir gülüş ile sanırım ağlayan kişiye yaklaştı ve onu sertçe itti. Bunu deme sebebim birinin duvara çarpış ve ardından yere düşüş sesini duymamdı. Hıçkırıklar ve kesik iç çekişler hız kesmeden devam ederken buna bir de acı dolu bir inleyiş katıldı. Ardından ise tuvalette bir bağırtı koptu. İşin ilginç yanı oradaki kimsenin tuvaletin boş olup olmadığına bakmadan bunu yapmasıydı. Bağıran kişi hız kesmeden konuşuyordu.

"HUANG RENJUN! SANA ORAYA GİTMEYECEKSİN DEMİŞTİM?!"

"Evet dedin. Dedin ve ben de seni dinlemedim."

"Sen neredeyse ağladı ağlayacak bu hâlinle bana hâlâ dik dik cevap verebiliyor musun?"

"Ah... Evet, bir sorun mu var?"

Aklımdan geçen tek şey Huang Renjun'in sesinin kime ait olduğunu biliyor olmamdı. Ve diğer kısımdan ben Huang Renjun ismini okulda defalarca kez duymuş ve sürekli o çocuğun kim olduğunu aramıştım. Konuşmalar ben bunları düşünürken devam etti.

"Pekâlâ madem öyle Huang Renjun."

Birkaç hırpalama sesi ve hemen ardından kapının açılış sesini duydum.

"Bu cüzdan benim sözümü dinlemeyip, yine de gitme dediğim yere gittiğin için."

Kapı yavaşça çekilirken tekrar konuşmaya başladı.

"Ve bana dik dik cevap vermene karşılık da bu gece tek başına burada kalman gerekecek. İyi uykular piç kurusu."

Ve kapının sertçe kapanıp hemen ardından kilitlenme sesi. İlginç bir olaydı. Kapı kapandıktan sonra birkaç saniye daha içerde durup olayları idrak etmeye çalıştım. Ve o saniyeler de tükenince, yani ben olayları idrak ettiğimi sanınca yavaşça kabinden çıkıp dışarıya baktım. Gördüğüm ilk şey yüzü gözü kan içinde neredeyse bayılacak hâlde uzanan bedendi. Ona doğru adımlarken, onun da bakışları bana döndü. Önce bir "Anlamıyorum ne oluyor lan?" isimli bakış. Hemen ardından bir "Yok artık, hayatta inanmam." isimli bakış. Ve en son olarak "O kadar kişi içinden sen olamazsın amk." isimli bakışı yüzünden okurken gülmemek için kendimi tuttum açıkçası ve yanına doğru adımlayıp hareket edemeyecek kadar berbat hâlde olan bedeni kolunun altından tutarak düzgünce oturttum. Bana bakışları giderek farklı bir hâl alıyordu. Konuşmayacağını anladığımda yanına oturup başını omzuma yasladım ve rahat bir pozisyon almasını sağladım. Birkaç kelime konuşup en azından sessizliği bozmam gerek diye düşünüp dudaklarımı araladım.

memories//renminWhere stories live. Discover now