LÂCİVERT | BİRİNCİ BÖLÜM ♤ ZEMHERİ

188K 10.3K 5.3K
                                    

BİRİNCİ BÖLÜM

|ZEMHERİ|

İlk sayfasındayım hayatın, gösterişli cümlelerim yok sizlere sunacağım. Benim hayatım bir roman değil, zira bir varmış bir yokmuşla başlayan, içinde devlerin, perilerin ve şatoların olduğu bir masal hiç değil.

Bir vardı, hiç yoktu yahut bana dair hiçbir umut yoktu.

Mevsimlerden kış, aylardan aralıktı. Gök, yer kabuğunun rengine bürünmüştü. Gri dumanların hakimiyet kurduğu yeni bir krallık inşa ediliyordu. Güneşin ufuk çizgisinin ardında kaldığı, tenleri döven bir soğuk vardı. Tan yerinde buzdan bir şato yükseliyordu.

Güneşin kızıl ışıkları haczolunmuştu.

Üşüyen avuçlarımda demlenen yalnızlığımla baş başaydım. Bir fincan yalnızlığı yansızlığımla yudumladım.

Yüreğime kara kış hakimdi.

Zemheri derler, bir soğuk vardır.

Ölüm soğuğu.

Kırağı tutar damlalar, gökten tek damla yağmur düşmez. Acı bir rüzgar eser, tenini yakar ateş misali.

Yanarak üşürsün.

Avuçlarında kar taneleri erimez, bu fiiliyatta bir sıcak değildir. Kimsesizlerin, yalnızların, yansızların hissettiği çaresizliğin var oluşudur. Var olma savaşıdır. En çok kaybedenlerin savaş verdiği bir mücadeledir.

B e r c e s t e.

Bir şiirin en güzel mısrası.

İsmimin anlamını taşıyor muyum bilmem ama annemin emaneti olduğundan hep bir mücevher taşır gibi kalbimde muhafaza ettim.

Annem, babamın şiiriydi. Ona öyle hitap ederdi.

Şiirim, derdi.

Şiiri bir gün bitti ve şair mürekkebi biten kalemi yavaşça kâğıda devirdi. İmzasız kaldı şiir.

Babam şiirini, ben annemi kaybettim.

Ölüm ayırdı onu bizden.

Birazdan, dakikalar sonra kavuşacağım belki de...

Ölüm yolculuğundan, anne kucağına.

Yağmur damlaları şiddetle kaldırımları dövüyordu. İçinde bulunduğum arabanın arka camlarına çarpan damlalar, yanaklarıma düşen gözyaşlarını aratmayacak kadar gürültülüydü.

Eski püskü, yırtık araba koltuğunun üzerinde iki büklüm oturuyordum. Her tümsekte sarsılan araba midemden yükselen acı safrayı tetikliyordu. Üşüyen ellerimi birbirine sürterek ısıtıyordum.

Eski, külüstür arabanın içinde sigara dumanından başka ısıya dair bir şey yoktu. Kapıların ve camların arasındaki boşluklardan içeriye sızan buz gibi hava da cabasıydı. Radyodan cılız ve cızırtılı bir ses geliyordu.

Üzerimdeki şişme monta sığınıyordum. Siyah beremi kulaklarıma indirdim. Kızardıklarına emindim. Atkıyı da gözlerime kadar çekiştirdim. Yün atkının göz altlarıma değen dokusuyla hassaslaşan ve gözyaşlarımın tahriş ettiği tenim sızladı. Bir miktar aşağıya çektim.

Islak asfaltta hızla ilerleyen araba ani bir frenle durdu. Sarsılan bedenimi bir yere çarpmamak için ön koltuğun kenarlarına tutundum.

Elimin üzerinde hissettiğim sert parmaklarla yıldırım çarpmış gibi kendimi arabanın kapısına doğru ittim. Sırtımı koltuğun sırtına yapıştırdım. Ah kilitli olmasa da kapıyı açıp kaçsam bu hapsolduğum arabadan.

KOYU LÂCİVERT SEVDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin