"BEŞİNCİ MEKTUP"

105 28 47
                                    

Cuma.

Sevgili Yusuf.

Sana Yazdıklarım sancılarımı dindirmiyor. Lakin yüzün geliyor ya aklıma, düşüyor ya yıldız tozlarından günlerime, söylüyor ya bir şarkı bizi,
Konuşuyor ya yağmurlar bizimle, işte tam o an sancılar perdenin ardına ilişiyor. Bundan dolayı perdenin ardında değil, nefes aldığın yerden, sana en yakın yerden solundan, soluğundan izliyorum seni.

Bak, sana bildiklerini anlatıyorum. Evet, biliyorsun inkar etme hissediyorum ben.

Yusuf, biliyorsun ki babamın kızıyım ben. Annemi hiç görmedim. Babamın söylediğine göre bizi hiç sevmemiş. Sana garip gelebilir belki ama ben Annemi hep severdim Yusuf. Rüyalarıma girerdi bazen, bana şiirler okur, kitaplar hediye ederdi hergün. Pencerenin önünde ki çiçekleri sular, sonra başımı okşayıp dizlerinde uyuturdu beni.

Babama rüyalarımı anlattığımda bana tek bir şey söylerdi. 'O çiçekleri sevmezdi, benide zaten çiçekleri sevmeye başladığımda, baş ucumda ona hediye ettiğim bir kitapla terketti.' Sonradan düşününce anladım ki babam Annemi sevdiğini söyleyemediği için çiçekleri seviyor, Annem babamı sevmekten korktuğu için çiçekleri sevmiyordu. Galiba ben rüyalarımda ki Annemi hâlâ seviyorum.

Sanırım sırf Bu yüzden Annesi olmayan çocuklar hayal kurmayı seviyor. Düşüncelerinde ki Annelerini sevdikleri için. Peki hayal kurmayı sevmeyen çocuklar? Düşüncelerinde ki Annelerini sevmedikleri için mi Hayal kurmayı ve uyumayı sevmiyorlar? Ya da sırf onları düşüncelerinde yaşatmaya mecbur ettikleri için mi sevmiyorlar? Bilmiyorum.

Sana bunları anlatıyorum çünkü, herşeyden öte biliyorum ki ben yaralarımı bir tek sana açıyorum. Sen sarıyorsun ben biliyorum. Her gece uyuduğumda yaralarımı iyileştirmek için sızlatan senin ellerin. Âh ellerin, kalbini avuçlarında taşıyan ellerin. Kalbinden öpüyorum.

Âh o gün Yusuf. Evinin önünde ki Bir telefon kulubesinin ardına saklanmıştım. Saat gecenin kaçıydı hatırlamıyorum. Babam benim uyuduğumu zannediyordu. Zaten Annemi rüyamda gördüğüm için, çıkmıştım. Âh Ben senin gecenin bir vaktinde pencerede ağladığını neden bilmiyordum? Senin her bir gözyaşında sen ağladığında, gökyüzüne bir kara bulut beliriyordu. Ellerin başının iki yanında çocuğunu kaybetmiş bir Anne gibiydin. Sanırım bende yanlış sokağa adım atmış o kayıp çocuk gibiydim. Benim kalbim seni elindeydi Yusuf, sen gözyaşını avuçlarınla silerdin, benim senin gözyaşlarınla, kalp atışım değişirdi.

O an yaptığımdan hâlâ pişman değilim. Tam pencerenin altına geçip, avuçlarımı sen görmesen de dua edermiş gibi açmıştım. Sen öyle içli ağlıyordun ki, bir an yutkunduğum gözyaşlarım tarafından kuşatılacağım zannetmiştim. Bilirsin, ben kırgın bir çocuğum senin gözyaşların beni yıkar.

Âh evet o an, pencerenden avuçlarıma damlayan o gözyaşın. Senin bunu bilmeyişin. Benim senin gözyaşlarının durduktan sonra içeri geçişini fark etmeyişim. Titreyişim. Senin hissettiğim ilk parçan. Avuçlarıma düşen ilk yara. Avuçlarıma açılan oyuk. Avuçlarımı kalbime bastırıp, sıcak yağmurunu hissettiğim o an.

Sana söylemiştim. Sana herşeyi anlatacağım. Biliyor musun? Sana yazdığım ilk kelime şuydu; 'Ben bir Bulutum çocukluğumu unuttum. Sen bir çocuktun uçurtmanı uçurdun. Düşün ben çocukluğumu gökyüzünde, sen uçurtmanda unuttun.'

Bayım, gökyüzüm olduğunuzu kabul ediyorum. Bayım, Ben size bir Bulutum. Siz yağmurumsunuz. İçi sizin gözyaşlarınızla doldu. Siz ağladınız ben aktım.

Uçurtmamızı bulacağız Yusuf. Çocukluğumuzu bulacağız.

-Beşinci Mektup, beşinci oyuk. Olmayanın hatırasına. Altıncı mektup uçurtmayı tutan çocuğun avuçlarındadır.

Kendine iyi bak, kendinize iyi bakın.
💐

RÂYİHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin