14~

473 53 8
                                    

''Deli kadınlar iyidir... Onları çok severim. Çünkü ne kahkahaları tutsak, ne gözyaşları sınırlı, ne arzuları mahpus, ne öfkeleri prangalıdır...
Ahmed Arif.

Geçmişinden kaçan, korkak, küçük bir kız çocuğuyum ben. Kendimden bile koşarak uzaklaşan, yüklerimden kurtulmak isteyen yarım, masum bir çocuk. Bunu fark etmek için Çınar'ın hayatıma girmesi lazımmış. Bunu anlamak için yanlış anlaşılmaların sırtımda bıraktığı yüklerle mücadele etmem gerekmişti. Kendimce. Ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu kestiremiyorum elbette. Bu zamana kadar psikologlara onlarca lira ödemiştim. Meğer yöntem basitmiş. Seni kambur eden yüklerini sana izinsizce yükleyenle yüzleşmek.

Tabi bu yükleri sırtıma Çınar'ın yüklemediğini biliyorum artık. Bu kadar suçlu hissedeceğimi kırk yıl düşünsem getiremezdim aklıma. Fakat bu duygudan bile memnunum. Çınar'ın Hakan gibi olmaması beni mutlu ediyor. Anneme benzememesi, bana attığı tebessümleri gördükçe güven duygusuyla tanışmamı sağlıyor.

Kanadı kırılmış geçmişime rağmen uçmaya karar verdim ben. İnsanlara uçmaya. Onlara karışmaya. Ben daha önce yere çakılmıştım ama kalkmaya hiç yeltenmedim. Kanatlarımı üzerime örtüp herkesten uzak kalmaktı gayem. Ne yarama dokundurttum ne de acısı geçsin istedim. Hiçbir çaba göstermeden öylece saklandım. Düşündükçe kendimden utanıyorum. Bunun bir güç gösterisi olduğunu sanmıştım oysa. Kendime duvarlar ördüğümü, savunma mekanizması geliştirdiğimi düşünmüştüm.

Ben sadece kendimi kandırmıştım. İlk defa kendim dışında birilerine hak veriyorum. Senay'a hak veriyorum. Hatasız insan olmaz. Ben bile başlı başına bir hataydım. Yaptıklarım hataydı. Çınar'la konuşunca sadece yüklerimden değil kendimi hapsettiğim parmaklıklardan da kurtulmuştum. Ben artık uçuyordum. Düşebilirdim, ağlayabilirdim. Ama severek, isteyerek ayağa kalkacaktım.

Bunca sorgulamanın, ferahlamanın arasında bir de Çınar'a olan sinirimle boğuşuyordum. Beni yoran bir sinir olmaması bazı şeylerin yavaş yavaş değiştiğini gösteriyordu.

"Bir daha seninle bir şeyler yemeyeceğim."

"Biz de içeriz canım."

Bu geleceğe yönelik bir plan mı oluyordu şimdi?

Gülmemek için yanağımın içini ısırdım. Hesabımı ödemek istememin feministlikle bir alakası yok. Önce buna bir açıklık getirelim. Sadece kendime ait sorumluluklarımı kimseye bağlı kalmadan yerine getirmek beni iyi hissettiriyor. Fakat yine de yalan söylemeyeceğim. Birinin sizin için bir şeyler yapmak istemesi, değerli hissettiriyor. Ama bunu Çınar bilmese de olur.

Aramızdaki sessizliğe onun telefonunun zil sesi karıştı. Bundan hiç hoşnut olmadığını belli eden bir yavaşlıkla aramaya yanıt verirken gözlerim benden izinsizce ona kayıyor. Birini tasasızca incelemenin keyfine varıyorum. Ve itiraf ediyorum. Çok yakışıklı. Fazla yakışıklı.

Ortalamanın o kadar üstünde ki neden bunca zaman saçma kaprislerimle uğraşmak yerine arkasını dönüp gitmedi merak ediyorum.

Sonra aklıma onun yazıları geliyor. Hala o olduğuna inanamıyorum. Yazdıkları beni kızdırmaktan öte belki de dokunduğu için ona cevap verme isteğime ket vuramamıştım. Her şeye rağmen yazılanların ona ait olmasına sevinirken buluyorum kendimi. Gözlerinin rengi gibi kıvrımları bile öyle mükemmel bir resimdi ki bakan hayran olmaktan kaçamazdı eminim ki. Derken o kıvrımların kırıştığını ve sıklaştığını fark ettim. Konuşmasına kulak kabartmak istediğimde bana dönüp bezgince kafasını iki yana salladı. Onu izlediğimi gizlemeye fırsat bulamadığımı çatılı kaşlarının düzelip keyifle havaya kalkmasından anlamıştım.

Çınar Altı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin