"ON İKİNCİ MEKTUP"

67 18 36
                                    

Cuma.

Sevgili Yusuf.

Bir çiçeğin toprağı yangın ile sulanır mı? Uçurtmalar uçar mı dumanların üzerinden? Çocuklar erimiş şekerleri ile mi bekler kapılarının önünde? Satırlarım ağlar mı? Gözyaşların akar mı? Büyür mü Yusuf bu çiçek? Toprağım zehirli değil mi? Neyse. Otur dinlen Yusuf, bu yara bizi öldürmez ama ayakta da bırakmaz. Bu yara bizi konuşturur ama dinlemez. Yusuf bu yara bizde dinlenir ama gitmez bir daha.

Şimdi sana yaranın on ikinci oyuğunu, sana yaramın benim kemiklerimi aştığı o ânı anlatacağım, sana yaranın etten kemikten olmadığını ama nasıl da etten kemikten ettiğini anlatacağım.

Yusuf, çok yorgunum. Lakin yazacağım, kalbim tuttuğum kalemin etrafını sarmış, şimdi sana kalemine sarılan bir kalpten sesleniyorum.

O gün nasıl bir gündü Yusuf, bilmiyorum. Çiçek dükkanımı hiç açmamıştım. Evim de babamın yanındaydım. Babamın kalbi ağrıyordu Yusuf. Ayağa bile kalkamadı ki o gün. Bir kere bile gülümseyemedi. Ben gülümsedim ama babam gülümsemedi. Kalbi bedenini çok zorladı. İlk önce bedeni düştü yere. Sonra bir gözyaşı aktı sol gözünden. Yusuf babamın o gün kalbi ağrıdı. Ben ağladım. Bağırdım ama ne dediğimi hatırlayamıyorum.

Sonra kapıya vurdular. Ben bırakmadım babamın avuçlarını, kapıya daha da çok vurdular bakmadım bile. Avuçlarından öptüm, gözlerinden öptüm. Saçlarını sevdim. Sonra kapı düştü yere, İbrâhim abi geldi, bizim üst kat komşumuz. Ağlama dedi. Babamı almayı istedi bırakmadım ki avuçlarından bırakamadım. 'Kalbi ağrıyor, almasana benden kalbimi ağrıtıyor' aldılar benden Yusuf. Götürdüler babamı.

Âh, âh. Yusuf âh.

Babam gözlerini kapadı, bir ateş tuttum avuçlarımda bastırdım, bastırdım. Kan durdu ama yangın hâlâ hâr. Nasıl gitmiştim peşlerinden bilmiyorum.

Sırtımın on ikinci oyuğunu, o hastanenin soğuk duvarında hissettim Yusuf. Kaç el var o oyukta kaç âh, kaç toprak var. Sırtım soğuk duvarda oyuğumu besledi. Bir yara büyüdü oyuğumda, beni büyüten babamın oyuğu. Kız çocuğunun oyuğu. Bu kapanmaz Yusuf. Kapanır mı bu oyuk zannediyorsun? O oyuğu büyüten zaten beni büyüten babam Yusuf. İşte ben on ikinci oyukta kız çocuğu değildim. Sana söylemiştim. Bir kız çocuğu babası öldüğünde büyür. Ben büyümek istemiyordum ki. N'olursun büyütme beni baba.

Ben hiç sesli dualar okuyamadım Yusuf. Anneler öğretir ya duaları, bana hiç öğretmedi. Babam da her zaman duasını içinden okurdu. Ben hiç dua duymadım Yusuf ama yine de içimden dilim döndüğü kadar dua okudum. Kabul olurmuydu ki Yusuf. Bağırsam mı duyulurdu? Ağlasam mı? Bilemedim. Öğretmedi ki kimse bana. Bende içime anlattım, bağırdım ama ağzımı bile açmadım. Ağladım ama gözyaşı bile dökmedim.

Sonra Yusuf, sen geldin. Sırtım soğukta, elim soğukta, kalbim açıkta. Sen geldin. Hiçbir şey söylemedin. Çöktün yanıma, o ikili kapı açılana kadar bekledin. Bir sürü dakika açılmadı Yusuf. İki kere gece olmuş öyle diyorlar. Açıldı Yusuf. Tam üçüncü sabah da açıldı. Babamı çıkardılar.

Yusuf, örtmediler üzerini babamın. Yemin ederim örtmediler. Bu defa ağladım. Sesli bağırdım. Baktım yüzüne babamın. Yaklaştırmadılar ama almadılar da, örtmediler üzerini işte anla.

İki gece daha kaldık orada, babam bana gülümsedi. Kapattığı gibi açtı gözlerini. Saçlarımı okşadı, ellerimi tuttu ama hiç konuşmadı. Su bile istemedi o çok yorgun dedim içimden yorgun. Çiçekli masallar anlattım babama. Bana anlattığı masalları, sen bile dinledin. Evet evet. Sen, karşımda oturmuş babama gözlerinde birikmiş yaşla baktın. 'Annesini hatırladı herhalde' dedim. Sustum. Konuşmadım. Zaten babam da hiç konuşmadı.

Yusuf. Babam konuşmadı dedim ya, yorgun değilmiş.

Yusuf. Babam yorgun değil, konuştuklarını kalbine vermiş.

Yusuf. Babam bir daha hiç konuşmadı. Babama o geceden sonra ne kadar masal anlattıysam o kadar konuşmadı. Hasta bedeni ilk iyi sonlu masalları, çiçekli yolları, Annemi almış ondan. Anlattıklarını konuşamadıklarını da almış.

Hayat, Babamın bana son kez kızım demeden konuşamamasına göz yummuş.

Babam bana bir daha hiç kızım demedi, masal anlatmadı, Annemden bahsetmedi, çiçeklerini sulayıp sulamadığısormadı. Hiç yanaklarımdan öpüp, ninni okumadı bana.

Yusuf, Babam o günden sonra bana bir daha hiç iyilerin melek olacağını söylemedi.

Bunları sana anlatırken Ellerim titriyor Yusuf.

Âh, bu satır burada son buluyor, konuşmayı da bırakıyor. Anla beni n'olursun kızma ağladığıma. Babam hiç on ikinci oyuğumda ağlayan o kız çocuğunu susturmadı.

On ikinci Mektup, On ikinci oyuk. Olmayanın hatırasına. On üçüncü mektup, soğuk duvarın ardında yanan o sobalı evdedir.

Güzel kal.🌹

RÂYİHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin