Yağmurlu geçen birkaç günün ardından güneş sonunda gökyüzünde bulutların önüne geçmişti. Soğuk havalar etkisini iyiden iyiye gösteriyordu fakat güneşin görünür olması içimi ısıtıyordu. Haftaiçi dersimin normal akışına göre en geç olduğu gün, sabah erkenden kalkmam ise sanırım güneşin bana oyunuydu. Güneş ışıkları yüzümü öyle güzel okşuyordu ki, yatakta gerinerek mutlu mutlu gülümsedim ve oturur pozisyona geçerek telefonumu elime aldım. Tufan Özkan skandalından sonra sosyal medya hesaplarımı tamamen kapattığım için, genelde bildirimsiz uyanmaya ve telefona yalnızca saati öğrenmek amacıyla bakmaya başlamıştım. Fakat bugün bir mesaj bildirimim vardı. Ekranı kaydırıp mesajın bilmediğim bir numaradan geldiğini görünce kaşlarımı çatarak mesaja tıkladım.
Merhaba Nazlı, ben Buğra. Numaranı Serhat'tan aldım. Yarın arkadaşlarla beraber dersi ekip bir şeyler yapmayı düşünüyoruz. Bizimle gelmek isteyebilirsin diye düşündük.
Gözlerim gördüklerine inanamadığı için, mesajı defalarca okurken içimde kabaran sevinci bastıramadım ve iki elimi havaya kaldırarak ufak bir çığlık attım. Buğra numaramı Serhat'tan istemiş ve bana mesaj atmıştı!
Buğra mesajı bana dün akşam atmıştı ve ben işten çok yorgun gelip direk uyuyakaldığım için görmemiştim. Hemen cevap vermek için bir şeyler düşünmeye başladım.
Tabii ki gelmeyi çok isterim. Nerede buluşyoruz?
Çok mu istekliydi?
Dersi ekip ekmemekte kararsızım. Nereye gideceksiniz?
Sanırım bu da çok isteksizdi. Parmaklarımı yüzümde biraz gezdirdim ve Merhaba Buğra, bu ince düşünceniz için teşekkür ederim. Gelmek isterim. Detayları bana iletirsin yazıp gönder tuşuna bastım. Ne çok resmi, ne de çok samimi olmuştu. Sırıtarak yataktan kalktım ve üzerime bir şeyler giyinmek üzere dolabımın karşısına geçtim. Dolap kapağını açmadan önce, aynada kendime bir süre bakarak çıkık basenlerimi ve göbeğimi inceledim. Balık etli kız tabiri benim için yazılmış olabilirdi. Kaba durmasam da, bölgesel yağlarım beni çok rahatsız etmeye başlamıştı. Hevesim kaçmış bir şekilde dolabımın önünden ayrılıp odamdan çıkarak koridora bakındım. Mutfaktan gelen sesleri takip ederek, Onat'ın kendisine her sabah yaptığı ve asla içine ne koyduğunu bilmediğim içeceğini yaptığını görerek meraklı bir şekilde dibine kadar gittim.
"Günaydın!"
Onat sıçrayarak arkasını dönüp bana bakarken, onu korkuttuğum için dudağımı ısırdım ve "Özür dilerim, daldığını fark etmemişim," dedim tatlı tatlı bakarak.
Beni, "Günaydın," diyerek yanıtladı ve içeceğini şişesine doldurmaya başladı.
"Tadı nasıl?" diye eğildim kollarının yanından içeceğe doğru bakmaya çalışarak. Boyum omuzlarına kadar ancak yetiyordu.
"Sağlıklı," dedi Onat yanımdan geçip şişenin kapağını masadan alırken.
"Sabahları her zamankine göre daha huysuz oluyorsun."
Ellerimi arkamda birleştirdim ve gözlerimi devirdim. Onat bana şöyle yandan bir bakış attı ve "Sen de her zaman aşırı fazla konuşma yeteneğine sahipsin," dedi başını iki yana sallayarak. "Bir insan gözünü açar açmaz nasıl bu kadar çabuk ayılır anlayamıyorum."
Bunu ben de anlayamıyordum. Bazen ayılmakta zorlandığım oluyordu fakat genelde birkaç dakika içerisinde güne adapte olmaya hazır hale geliyordum. Bu sanırım küçüklüğümden kaynaklıydı. Annem bizi her sabah erken uyandırırdı çünkü geç kalktığımızda halamlar çoktan gelip tüm kahvaltılıkları bitirmiş olurdu. Onlar gelmeden kahvaltımızı etmeye çalışırdık. Ablam ölmeden önce. Anılarla birlikte boşluğa dalıp gittiğimi fark ederek kendime geldim ve her dalıp gittiğim de olduğu gibi Onat'ın sessizce beni izlemesi ile karşılaştım. Bu şekilde izliyor fakat asla yorumda bulunmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...