BÖLÜM 3

4.9K 486 188
                                    


Xiao Zhan, telefonunun titreşim sesinin onu rahatsız etmesiyle kafasını kaldırıp etrafına bakındı. Yaklaşık 2 dakika önce derin ve güzel bir uyku çekerken duymadığı sesler şimdi büyük bir gürültü haline gelmişti. Dağılmış saçlarını düzeltip gözlerini ovaladıktan sonra telefonunu tamamen kapatıp kafasını sıraya koydu tekrar, az önceki uykusuna devam etmeyi umuyordu. Dersin başlamasına yaklaşık 5 dakika vardı ve Xiao Zhan sınıfta kimseyi tanımadığı için çok kısa bir boşluk bile olsa uyumayı tercih ediyordu.

"Nasılsa olsa yakında Çin'e geri döneceğim." diye düşündü içinden. Sadece kendine bunu hatırlatması bile gülümsemesi için yeterli oluyordu.

Zaten derin olmayan uykusunun ortasında sınıftakilerden birinin. "Wang Yibo!" diye bağırdığını duydu.

Yibo bu sene kendi fakülteleri için öğrenci temsilcisi seçilmişti ve alt dönemlerle de oldukça ilgiliydi. Xiao Zhan bunu umursamadı ve uyumaya devam etti, zaten sıklıkla duyuru yapmak için onların sınıfına geliyordu ve oldukça da popülerdi.
Biri uyanması için kafasını dürttüğünde bu sefer gerçekten sinirlenerek kafasını kaldırdı fakat suratında kıyafetinin izi çıkmıştı ve sinirli görünmekten ziyade oldukça komik görünüyordu. Karşısında Yibo ve kız arkadaşını gördüğünde zor da olsa bedenini doğrulttu.

İyice kısılmış uykulu gözleriyle onları ikişer tane görüyordu. "Hukuk fakültesinin en ünlü çifti de buradaymış."

"Kes sesini!" Yibo aniden masadaki telefonu alıp rastgele tuşlarına bastı. "Telefonuna neden cevap vermiyorsun."

Xiao Zhan elindeki telefonu geri alıp "Arayan sen miydin?" diye karşılık verdi. Oldukça umursamaz görünüyordu.

"Seni defalarca aradım. Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin. "

Xiao Zhan sınıftaki herkesin onlara baktığını fark edince aptal bir gülümsemeyle Yibo'nun omzuna vurdu. "Ah, hadi ama. Uyuyordum işte, görüyorsun. "

"Önemli bir şey olabileceğini düşünemiyor musun?"

"Sanırım..düşünemiyorum." Xiao Zhan kafasını iki yana salladı.

"Beni çileden çıkartıyorsun gerçekten."

"Ne istiyorsun?" dedi yine son derece sakin bir tavırla. "Yaklaşık 2 dakika sonra profesör gelecek. " sonra Yibo'nun yanındaki kıza dönüp el salladı. "Selam."

Yibo kızın konuşmasına fırsat vermeden lafa atladı. "Anahtarını ver."

"Ne anahtarı?"

"Ne anahtarı olabilir Xiao Zhan, evin anahtarı!"

Xiao Zhan önce kıza, sonra da Yibo'ya baktıktan sonra "Birlikte eve gitmek için oldukça erken bir saat değil mi?" diye cevapladı. Ortamda eğlenen kimse yoktu...ondan başka.

Yibo, Xiao Zhan'ın sıranın dışına taşmış bacağına hafifçe tekme attı. "Dün çıkarken anahtarımı almayı unuttum, derse kadar gidip almam gereken birkaç şey var."

"Tamam tamam. Vereceğim." Xiao Zhan cebinden çıkardığı anahtarı Yibo'ya uzattı. "Geri getir lütfen."

Yibo canını acıtmayı umarak parmağına taktığı anahtarı sert bir şekilde çekti. Xiao Zhan çığlık attığında yine tüm sınıf onlara dikkat kesilmişti ve bu nedenle numara yapıp bu durumu abartamamıştı.

"Bu sıkıcı kız neden sürekli peşinde ki?" kendi kendi söylendi yine kafasını kaşıyarak.

Yibo, tam o an arkasına dönerek "Bu akşam. Söylediğim şeyi unutma. " diye seslendi. "Unutursan senin için çok kötü olur."

Xiao zhan olduğu yerde tepindi ve yapabilecek başka hiçbir şeyi olmadığını fark ettiğinde anında duruldu ve kafasıyla onayladı. En son kendi kendine iş bulmaya çalıştığında eline yüzüne bulaştırmıştı ki sonra da bir daha böyle bir şey yapmayacağına yemin etmişti zaten. Yibo'nun onun için bulduğu işte çalışmaktan başka şansı yoktu.

"Başarabilirsin Xiao Zhan. Herkese tek başıma da ayakta kalabileceğimi göstereceğim. Hahahah. Ben Xiao Zhan'ım. Daha önce hiç pes etmedim." cümleleri kendini cesaretlendirmek için birbiri ardına sıraladı. İşe yaramıştı...fakat...sadece 3 saniye. Sonra tekrar burada olmasına neden olan herkese sövmeye başladı. "Buraya gelirken

Yibo'nun bu kadar sıkıcı bir hayatı olabileceğini tahmin etmemiştim." dudaklarını büzerek, ders anlatmaya başlayan profesörü dinlemeye devam etti.

Dersten sonra Wang Yibo yaklaşık 3 senedir olduğu gibi kişisel antrenörlük yaptığı spor salonundaki işinin başındaydı. Bugün diğer günlerden farklı olarak daha fazla stresliydi ve odaklanamıyor ve sürekli saate bakıp o aptal çocuğun geç kalmaması için dualar ediyordu. Onu hayatının içine bu derece sokmak gibi bir planı yoktu hiçbir zaman, fakat Xiao Zhan kontrol edilmesi zor biriydi ve Yibo bunu birlikte geçirdikleri 1 ayın sonunda anladığında onu en yakınında tutmanın daha doğru olacağına karar vermişti.

Yanındaki kadın "Yibo!" diyerek kolunu çekiştirdi. Yibo dağılmış dikkatini anında toparlayıp kadına döndü. "Ağırlığı artırabilir miyiz artık?"

"Şimdilik sizin için yeterli olacaktır." Kadının şekilsiz duran beline dokundu iki parmağıyla nazikçe. "Belinizin dik ve gergin durması önemli." Sonra kollarını tutup ağırlığı kaldırmasında yardımcı oldu. "Bu şekilde 3 set daha yapın."

"Yibo!" Neşeli bir ses kulağının dibinde ona seslendiğinde kafasını çevirip sesin geldiği yere baktı ve bu kişinin Xiao Zhan olduğunu fark ettiğinde anında gerilmiş bir beden ile saate baktı.

"Geç kalmadım." Xiao Zhan sırıtmaya başladı.

Yibo saate bakıp gerçekten doğru söylediğini fark ettiğinde şaşırmıştı fakat onu şımartmamak için hiçbir tepki vermedi. "İyi."

"Ne yapacağım şimdi."

"Bekle biraz. Seni görüşeceğin kişiye götüreceğim. "

"Tamam. Sen işine bak." Eliyle gitmesi için hareket yaptıktan sonra salonu incelemeye başlamıştı çoktan. "Güzelmiş. "

Yibo ani bir hareketle Xiao Zhan'ı kolundan tutup kimsenin olmadığı bir yere sürükledi.

"Bana bak!" Çenesini tutup kendine doğru çevirmişti. "Seni ben önerdiğim için büyük ihtimalle işe alınacaksın. Sakın ters bir şey söyleyip beni rezil etme. Eğer yanlış bir hareket yaparsan seni çok fena yaparım gerçekten."

Xiao Zhan olduğu yerde tüm ciddiyetsizliğiyle kahkaha atmaya başladı. "Avukat olduktan sonra da beni böyle tehdit ettiğini düşündüm de bir an."

"Hiçbir şey umrumda değil Xiao Zhan. Seni gerçekten fena yaparım. Anladın mı beni?"

Xiao Zhan bu sefer de elini Yibo'nun saçına daldırıp kafasını okşamaya başladı. "Hiçbir şey yapmazsın. "

"Sana ne yapacağımı görmek için beni rezil etmeyi denemek ister misin?" Yibo elinin tersiyle kafasındaki eli itti. "..ayrıca bir daha, izin almadan bana dokunursan o zaman da hiçbir şey için garanti veremem."

"Ah, koktum." Aptalca sırıtmaya devam etti, Xiao Zhan.

Yibo onu iterek yürümesini sağladı. "Geç!"

"Tamam, tamam. Mükemmel Wang Yibo'ya karşı gelemem zaten. Sakin ol."

Xiao Zhan, iş için konuşmak üzere yetkili kişiyle görüşmeye gittiğinde Yibo, Xiao Zhan gelmeden önceki gibi davranmaya devam etti. Gergindi ve sürekli saate bakıp olumsuz bir şey olmamasını umuyordu.
Yibo, Xiao Zhan Kore'ye gelip onun üniversitesinde okumaya başlayana kadar yaklaşık 15 yıl boyunca onunla hiç görüşmemişti. En son görüşüp birlikte oyun oynadıkları zamanı hatırlamaya çalıştı. Xiao Zhan o zaman da istediği olmayınca sürekli ağlayıp problem çıkaran bir çocuktu. Yibo'dan küçük olmasına rağmen çok fazla konuştuğu için kendini iyi savunup suçun ona kalmasına asla izin vermiyordu. Yibo, çoğu kez haklı olduğu halde konuşmayı sevmediği için onun yerine azar yemişti. Birbirlerini sevmedikleri net bir şekilde anlaşılınca da aileleri onları bir daha bir araraya getirmemişti.

"Umarım yine çok fazla konuşmaz." diye ancak kendi duyabileceği bir ses tonu ile mırıldandı, Yibo. "Çok konuşmasından hâlâ nefret ediyorum."

Black or White [Yizhan] ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin