31.BÖLÜM: "EVLİLİK TEKLİFİ PART|1"

308 45 35
                                    

09.06.2007

Gözlerimin içine baksalar,

Şayet son nefesimde adını ansalar,

Ben seni sevmekten bir an bile olsun vazgeçmeyeceğim.

Çocukken dünyayı avuçlarımın arasına aldığım küçük bonibonlara benzetirdim. Sarı, mavi, turuncu, yeşil... Hepsi de benimdi. Bana aitti.  Kendi oluşturduğum hayal dünyamın bir oyunuydu. Sonra büyüdüm, büyüdüğümde anladım. İnsanlar avuçlarının arasına bir dünya alsa, ona bakmak yerine öldürüyordu.

Kendi dünyalarını yaratmak yerine öldürüyorlardı.

Zaman bir su birikintisinin içine kaçmış bir çamur tanesi gibiydi. Her bir su birikintisinin içine ektiğim fikirler yeni fikirleri doğuruyor, üzerime üzerime geliyordu. Sana nasıl bir teklifte bulunmam gerekiyordu? Fazla romantik, sade ya da tamamen basit? Ne teklifi diye soracak olursan... Evlenme teklifinden bahsediyorum elbette. Seni tanıyordum ve sende beni tanıyordun.

Sevgili güzel çiçeğim, kalbim kalbini tanıyordu.

"Oğlum?" Her zamanki gibi odanın içinde dört dönüyordum. Bu sefer bana Can değil, annem eşlik ediyordu. "Efendim?"  Annem tedirgin olmuşa benziyordu. Suratına oturttuğu sakinlikle beni izledi. Hareketlerimin durmasını bekledi fakat ayaklarım vücudumda dolaşan gerilim hattının baskısıyla hareket ediyordu. "Sabahtan beridir odadan dışarıya adım bile atmadın. Derdin ne oğlum?" Derdim belliydi ancak çözümünü bir türlü bulamıyordum. "Teklif..." Annemin sol kaşı merakla havaya dikildi. "Ne teklifi? 

Annemin beni anlayacağından emindim. Sormaktan çekinmedim. Ayaklarım, kapı pervazına usulca omuzlarını yaslamış annemin yanına sokuldu. "Evlilik teklifi." Önce gözleri kısıldı. Algılamaya çalıştığını görebiliyordum. Bu halini görseydin eminim saatlerce gülebilirdin. "Bir dakika..." Ellerinin sırtı kendi göğsüne, avuçları yüzüme bakacak şekilde ellerini hayretle havaya kaldırdı. "Ay ne diyorsun?" Kapı pervazından ayrılarak dibime kadar girdi.

At kuyruğuyla bağladığı saçlarından birkaç tutam hafif sivri burnunun ucuna çarpıyordu. "Basbayağı diyorum." Annemin gözlerinde parlayan yıldızlar vardı ve bir kalp gibi göz bebeklerinin içinde atıyordu. Dudaklarını ısırdı. Ne diyeceğini deli gibi merak ediyordum. Vereceği en ufak bir tavsiyeye ihtiyacım vardı. "Senin deli danalar gibi evde koşuşturmanın sebebi bu muydu?" Başımı salladım. "Anne, ona nasıl bir sürpriz yapmalıyım bilmiyorum. Herhangi kötü veya olumsuz bir şeye sebebiyet vermek istemiyorum. Mükemmel olsun istiyorum. Çiçeğim çok mutlu olsun anne..." 

Duygular gerçekten kalpte hissedildikçe özeldi.

Güzelliği kalbi yaktıkça ortaya çıkardı. 

Duygularımın kalbimin içinde senin aşkınla yandığına, yandıkça küllerinden yeniden, tıpkı bir anka gibi doğduğuna yemin edebilirdim. 

"Güzel oğlum," dedi. Zarif elleri saçlarımın içinde dolanmaya başlamıştı. Tutam tutam ayırdı. "Sen ona her baktığında o zaten mutlu oluyor." Bakışlarının gölgesinde bir yaşanmışlık gizliydi. Her kelimesinde o yaşanmışlıklarından birer birer feragat ediyordu sözcükleri. "İkinizde birbirinizi çok mutlu ediyorsunuz zaten." Bu yine de aradığım sorunun bir cevabı değildi. "Anne, ona sade bir teklifte mi bulunmalıyım." Annem saçlarımı düzelterek geriye çekildikten sonra kollarını göğsünün üzerinden birleştirdi. Kaşları havaya kalkmıştı, ayakları ileri geri sallandı. 

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin