Perşembe günü öğleden sonrası, dersimin bitmesine dakikalar kalmıştı ve beynimdeki depolama alanı uyarı sinyalleri göndermeye başlamıştı. Her sabah erkenden uyanıyor, koşuya çıkıyor, duş alıp hazırlanıyor ve derse geliyordum. Ardından işe geçiyor ve mesai saatim bitene kadar var gücümle çalışıyordum. Bu tempo beni biraz hırpalamıştı fakat alıştığım tembelliğin içerisinden sıyrılmaya başlamıştım ve üretebilmenin verdiği hissiyata dört kolla sarılmıştım. Ensar Hoca, dersi haftaya istediği üç bin kelimelik makale ödeviyle sonlandırırken, saatime bir göz attım ve okul maratonunu sonlandırdığım için derin bir nefes çektim. Herkes makale ödevine sessiz sitemlerde bulunurken, aheste aheste kitaplarımı çantama tıkıştırdım ve kulaküstü kulağımı boynuma yerleştirdim. Çantamı koluma asıp telefonumu elime aldığım anda Ensar Hoca şak diye dibimde bitmişti ve sıçramıştım.
"Nazlı acil bir işin var mı?" diye sordu kocaman ela gözlerini benimkilere dikerek.
"Hayır hocam?"
"İyi. Odama gel."
Ensar Hoca bana el işareti yaparak sırtını dönüp yürümeye başladığında kaşlarımı çattım ve peşine takıldım. Ensar Hoca ile aram iyiydi ve odasına birkaç kez uğramışlığım vardı fakat beni ilk kez o çağırıyordu. Meraklı adımlarla koridorun ucundaki odasına doğru arkasında ilerlerken, kapının önünde elleri cebinde bekleyen Buğra'yı görmeyi beklemiyordum. Başı yerdeydi ve vücudunu duvara yaslamıştı. İçimden kendi kendime şansıma küfrediyordum. İstesem tüm okulu gezip bulamadığım Buğra şimdi her yerde karşıma çıkıyordu.
Ensar Hoca kapısının kilidini açarken, Buğra başını kaldırdı ve göz göze geldik. Bana yalnızca hafif bir kafa selamı verdi.
"Gelin," dedi Ensar Hoca odasına bizi davet ederek. Buğra bana önden geçmem için izin verdi ve başıma geleceklerden çekinerek hocanın masasının önündeki koltuklardan birine çöktüm. Buğra'da karşımdaki koltuğa geçmişti.
"Beni hayal kırıklığına uğrattınız," dedi Ensar Hoca, bir süre bekledikten sonra cümleye pat diye giriş yaparak. "Size bilim kurgu projesinde güvenmiştim ve ikiniz de bana dönüş yapmadınız."
Dudağımı ısırarak içimden ettiğim küfürlere kaldığım yerden devam ettim çünkü bilim kurgu projesini son haftalarda tamamen unutmuştum. Yalnızca kağıda çiziktirdiğim birkaç cümleden ibaret yedi sekiz farklı kurgu oluşturmuş ve öylece bırakmıştım. Kurgulamakta o kadar güçlük çekmiştim ki, yazmak içimden hiç gelmemişti.
"Hocam kusura bakmayın," dedim kırık bir sesle. "Size karşı çok mahcubum fakat bu projeden çekilsem çok daha iyi olacak sanırım."
Ensar Hoca kaşlarını kaldırarak bir müddet yüzüme baktı ve yanaklarımın kızardığını hissettim. Bu konuşmayı Buğra'nın önünde yapmak bile beni fazlasıyla geriyordu. Keşke en başından hiç bu topa bulaşmasaydım diye düşündüm.
"Ben daha farklı bir şey düşünmüştüm," dedi Ensar Hoca elini Buğra'ya doğru uzatarak. Buğra Ensar Hoca'nın komutuyla birlikte çantasından bir dosya çıkardı ve ona doğru uzattı. "Bu dosya, Buğra'nın hikayesinin son taslak hali," diye devam etti dosyanın içerisinden kağıtları çıkarırken. "Ayrıntılı bir şekilde taslağı hazırlamış fakat yazma işinde tıkanıp kaldığını söylüyor. Sen herhangi bir konu taslağı çıkardın mı?"
Yutkunarak başımı iki yana salladım.
"Derslerimde sınıfta en yüksek notu sen alıyorsun çünkü çok güçlü bir yorumcusun," dedi Ensar Hoca kağıtları masaya birkaç kez vurup düzelterek. "Bu yüzden, Buğra'nın taslağı üzerinde birlikte çalışacaksınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Maviyle Buluştuğu Çizgi
RomanceÖğrenciliği ve garsonluğu eş güdümlü olarak yürütmeye çalışan Nazlı, kendi halinde tek başına yaşayıp giden bir kızdır. En yakın arkadaşı Engin ve uzun süredir platonik aşık olduğu Buğra ile doldurduğu küçük dünyası, bir gün çalıştığı kafeye gelen b...