E2/P2

1.9K 229 162
                                    

Ertesi sabah, Wei WuXian, onu iteleyen bir çift ısrarlı el tarafından bir kez daha uyandırıldı. Ancak bu sefer kahvaltı kokusu uyandırma çağrısına ilk anda eşlik ediyordu. Kendisini oturma pozisyonuna itti ve bir diğer baharatsız, sade kahvaltı anına zorladı. Lan WangJi yatağın kenarına sessizce oturmuş kendi payını yiyordu. Bu sefer yutmak biraz daha kolaydı. Açık pencereden, parlak gün ışıkları ve cıvıl cıvıl kuş sesleriyle beraber şafağın doğduğunu görebiliyordu. Yağmur fırtınası geçmişti. Bugün, Caiyi Kasabası'na gideceklerdi.

Kahvaltı boyunca heyecanla yapmaları gereken her şey hakkında konuştu. Lan WangJi, onunla aynı heyecanı, kendi yöntemleriyle paylaşıyor gibiydi. Hiçbir şey söylememesine rağmen, Wei WuXian'a yemek sırasında konuşmanın yasak olduğunu bir kez bile hatırlatmadı. Daha önce olduğu gibi, Lan WangJi bittikten sonra bulaşıkları toplayıp onları mutfağa geri götürdü ve Wei WuXian'ı hazırlanması için yalnız bıraktı. Daha öncekinin aksine, döndüğünde Wei Wuxian düzgün bir şekilde giyinmişti ve gitmeye istekliydi.

"SiZhui kapıda bizi karşılayacak."

Önceki gece Lan Xichen'le beraber yiyecekleri akşam yemeğine doğru giderken SiZhui'yle karşılaşmışlardı ve Wei WuXian gezilerinde onlara katılmaya onu da davet etmişti. Lan WangJi'nin para çantasının yanında olduğundan emin olmak için bir kez daha kontrol etti, bugünlük bunun gerçekten ona ait olduğunu varsayarak sırıttı. Bugün, Zengin Abi olan oydu!

Kendi kendine gülerken, Lan WangJi'nin saçlarını karıştırdı ve kapıyı açarak önden ilerlemesini işaret etti. Anlık dürtü üzerine, Lan WangJi'yi belinden yakaladı ve omuzlarına yerleştirmek için başının üzerine kaldırdı. Lan WangJi ilk önce at kuyruğuna yapıştı ve Wei WuXian'ı acıyla inletecek kadar sertçe çekti. Sonra, düşmeyeceğini anladıktan sonra tutuşu hafifledi. Wei WuXian, ellerini Lan WangJi'nin ayak bileklerine gevşek bir şekilde sardı. Hafif bir sıkılıkla kavradıktan sonra ilk başta yavaş adımlar atarak yola çıktı. Lan WangJi'nin omuzlarına binmeye alıştığından emin olduktan sonra adımlarını hızlandırmaya başladı. Kısa süre sonra Bulut Kavuğu'na doğru ilerliyor, durma emirlerini görmezden geliyordu ve değerli İkinci Yeşimini taşırken gülüyordu.

Tabii ki, SiZhui söz verdiği gibi onları bekliyordu.

"Koş!" Wei WuXian ona seslendi. Kafa karıştırıcı neşesi SiZhui'nin geniş gözlerle dona kalmasına sebep oldu. Wei WuXian'ın onu geçerkenki attığı kahkahalarla kendine geldi.

Wuxian, Lan WangJi'nin geriye doğru yaslandığını hissetti. Ya SiZhui'ye uzanıyor ya da onları takip etmesini işaret ediyor olmalıydı. Sonrasında yerine tekrardan yerleşmişti. Çok geçmeden arkasındaki SiZhui'nin hızlanan ayak sesleri Wei WuXian'ınkilere katıldı. Kendini özgür ve son derece mutlu hissediyordu. Güneş parlıyordu, esinti nazikti ve etraflarındaki dünya çiyle parıldıyordu. Çok güzel bir gün olacaktı.

----

GusuLan sektinin topraklarının çok yakınında yer alan Caiyi Kasabası'nın, doğal olarak, uygulayıcılarıyla benzer bazı yönleri vardı. Kasaba hala hayat doluydu, pek değişmiş sayılmazdı. O sabah, yirmi yıl önce, Wei WuXian'ın sıradışı su hortumu hakkında bilgi araştırmak için Yeşim İkizine eşlik ettiği zamankiyle çok benziyordu. En azından, minik Lan Wangji'ye fazla yabancı görünmüyor olmalıydı. Bulut Kavuğu'ndan ayrılmak için izin almak şartıyla daha öncesinden görmüş olmalıydı.

Wei WuXian'ın uyanık olduğu nadiren görülen bir saatte bile, sokaklar kımıl kımıldı. İnsanlar her yerde mallarını satıyor, kahvaltılık bir şeyler satın alıyor, işe gidiyor veya sokakta sohbet etmek için duraklıyorlardı. Wei WuXian'ı tanımışlardı ve birçok kişi - çoğu güzel kızlar - ona seslendi ve omuzlarındaki küçük çocuğu sordu. Yıllar önce Wei WuXian, SiZhui'nin kendi oğlu olduğu hakkında şaka yapmıştı. Lan WangJi hakkında böyle bir şey söyleme düşüncesi aklına bile gelmedi.

A Little Happiness [WangXian] Çeviri √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin