Uno'

278 23 21
                                    

Merhabaa :)
Hatalarım varsa kusura bakmayın...
İyi okumalar<3
~~~~~~~~~~~~~

Hayatta herkesin kendisine göre çektiği acısı vardır. Bazılarımız güçlüdür, ağır acılar yaşar. Bazılarımız güçsüzdür, hafif acılar çeker.

İnsan güçlü olup olmadığını, çektiği acılardan bilir. Her gece çektiği acıları düşünüp, kendine acımaya başlarsan eğer, işte o zaman sen güçlü birisindir.

Bu hayatta güçlü olmazsak, hep yeniliriz.

Her zaman geldiğim iskelede oturmuş, her zaman ki gibi yaptığım şeyi yapıyordum. Denizin hırçın dalgalarını izliyordum. Buraya her gün iki-üç saatte olsa, gelir otururdum.

Hiçbir şey yapmazdım. Öylece oturur, denizi izlerdim. Hayatım boyunca tek korktuğum şeyi..

Denizler, bazı insanlar için özgürlüğü temsil edermiş. Denizde yüzerken özgür olduğunu, hayattaki tek özgür olan şeyin deniz olduğunu düşünürlermiş. Tartışılabilir bir konu..

Suyu ne kadar çok sevsem de, denizden çok korkardım. Banyo yapmak, su savaşı yapmak.. bunlardan çok hoşlanırdım. Yüzmek benim için bir kabus gibi geliyordu. Ayağım deniz suyuna değdiği an, çığlıklarımla savaşıyordum.

Güneş'in batmasına dakikalar kalmıştı. Oturduğum iskeleye, az sayıda insan gelirdi. Eskiden beri hep bu iskeleye geldiğim için, insanların hangi saatte burada olduğunu da biliyordum. Güneşin batmasına bir saat kalasıya, bu iskelede kimse olmuyordu.

Tek bir kişi hariç..

Kim olduğunu, neden bu saatte burada olduğunu bilmiyordum. Çok garipti.

Siyah saçları, bembeyaz bir ten rengi vardı. Onu ne zaman görsem, hep simsiyah ve sadece dudaklarını görüyordum. Ellerinde bile siyah eldivenler vardı. Taktığı şapkası yüzünden, gözlerini göremiyordum. Tek gördüğüm şey dudaklarıydı.

Daha da garip olan şey o kadar oturacak yer varken, her seferinde iskelenin en ucuna gelip oturuyordu. Benim yanıma...

Her seferinde böyle yan yana oturuyorduk. Asla konuşmuyor, sadece denizi izliyorduk. Yanındayken sebepsiz yere mutlu oluyordum. Adını, kim olduğunu, hakkında hiçbir fikrim yoktu ama yanında mutlu oluyordum.

Çoğu kez konuşmaya çalışmıştım ama sonrasında vazgeçip susmuştum. Çünkü sorarsam eğer gidicekmiş gibi hissediyordum. Eğer tanışırsak, her şeyin büyüsü bozulacakmış gibi hissediyordum.

Yanımdaydı hâlâ. Tek duyduğum şey, denizin dalgaları ve onun nefes alış-verişleriydi. Kafamı bacaklarıma eğdim. Sonrasında ise yanda duran ellerime baktım. Elimin hemen yanında duran ellerine dokunmak istedim.

Madem konuşamıyorduk, ben de dokunuşlarımla anlaşmaya çalışırdım. Sol elimin hemen yanında duran elinin üzerine koydum. Bozuntuya vermemek için de, kafamı kaldırıp denizi izlemeye başladım.

Yaptığım şeye utanmıştım. Bu yüzden -alışkanlığım olan- ayaklarımı sallamaya başladım. Yüzümde gezinen bakışları görünce, kafamı çevirdim. Önce ellerimize baktım, sonra ise gözlerinin tam içine.

Gözlerini ilk defa görüyordum. Yüzünü ilk defa böyle inceleyebiliyordum. O kadar güzel teni vardı ki, dokunmak istedim. Sadece istemekle kaldım..

Bir süre bakıştıktan sonra, elini çekti ve hızla ayağa kalktı. Her hareketini izlemeye başladım. İskeleden çıkarken, arkasını döndü. Yine aynı şekilde gözlerimin içine bakmaya başladı.

Tekrardan aynı hızla, iskeleden uzaklaştı. Yaptığımın yanlış bir şey olduğunu düşünüyordum. Onu rahatsız etmiş olmalıyım.

"Aptalsın Jimin. Onu rahatsız ettin."

Ben kendi kendime konuşurken, omzuma bir el dokundu. Yerimde sıçrarken, hızla arkamı döndüm. Beni korkutan arkadaşıma, gözlerimi devirdim ve tekrar önüme döndüm.

"Bunu bir çocuk verdi. Ben tam buraya gelirken karşılaştık. İskelede oturan bir çocuk var, bu kağıdı ona ver dedi ve gitti. Çocuğun yüzünü göremedim."

Elindeki, bana uzattığı kağıdı aldım. Kağıdı açıp okumaya başladım.

"Rahatsız etmedin. Konuşmaya cesaretim yoktu. Sen cesaretimi yenmeme yardımcı oldun. Kim olduğumu bilmiyorsun ama yanımdayken mutlusun. Bunu hissedebiliyorum. Yarın yine geleceğim. Yine benimle, dokunuşlarınla konuşmanı istiyorum."
                                   Min Yoongi...

Kağıdı katlayıp cebime koydum. Farkında değildim sırıttığımın. Ta ki aptal arkadaşımın, omzuma vurup dalga geçmesiyle farkına vardım.

"Neye gülüyorsun Jimin. Kimdi o çocuk. Bak bana anlatmıyorsun darılıyorum ha."

Bedenimi ona döndüm ve "senin işin gücün yok mu Taehyung? Rahat bırak beni."

Omuzlarını silkdi ve konuşmaya devam etti. "Benim eve gidiyoruz kalk." Kurtuluş yoktu.

Ayağa kalktım ve iskelenin çıkışına doğru yürümeye başladık.

Yarın yine bu saatte burada olacaktım. Her ne kadar konuşmaya cesareti olmasa da, konuşacaktı biliyorum.

İskele |YmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin