Due'

131 16 17
                                    

Hatalarım varsa kusura bakmayın :)
İyi okumalar <3
----------------

Sabahın erken saatlerinde kalkmıştım. İçimde anlam veremediğim bir heyecan vardı. Önceden böyle değildim. Yaklaşık 3 aydır o iskelede birlikte oturuyorduk ama onunla tekrardan oturacağım için hiç bu kadar heyecanlanmamıştım.

Erkenden kalkıp, hiç yapmadığım kadar güzel bir kahvaltı yapmıştım. Hatta spor bile yapmıştım. Duş almış, en özel kıyafetlerimi giymiştim. Daha ilk konuşmamızda böyleysem eğer, ileride nasıl olacağımı bilmiyordum.

Dün gece Taehyung'la konuşmuş, güzel zamanlar geçirmiştik. Taehyung'la da o iskelede tanışmıştık. İskele benim hayatıma güzel şeyler katıyordu.

İskeledeki hikayem çok garip başladı aslında. Ailemden ayrı yaşıyorum. Ailemle aramızdaki bağ çok kuvetli. Her sorunuma hemen el uzatırlar, beni mutlu etmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlardı.

Ben kendimi bildim bileli sudan korkardım. Örümcek, hayvanlar benim için korkutucu değiller. Tek bir korkum var, büyük su birikintileri..

Ben küçükken, babam hep beni denize götürürdü. Aslında ilk başlarda göle ve nehir kenarlarına götürür, suyun aslında korkunç olmadığını anlatmaya çalışırdı.

Babam böyle yaptıkça, az da olsa suya olan korkum geçmişti. Ta ki, denizde boğulan bir çocuğu görene kadar.

Ne çok psikologlar, ne çok doktorlara götürmüştü babam. Asla faydası olmadı. Korkum o kadar hafif bir şey değildi o zamanlar. Öyle ki, yağan yağmurdan bile korkardım.

Zaman geçtikçe, 19 yaşıma gelince korkum az da olsa hafiflemişti. Artık eskisi kadar bir korkum yoktu. Tek korktuğum şey denizdi.

Taehyung'la o iskelede tesadüf eseri karşılaştım. Bir gün yine iskelede otururken, Taehyung yanıma gelip oturdu. Elinde içki şişesi vardı. Bir partiden kaçtığını söylemişti. Sabaha kadar orada sohbet etmiştik. Şimdi ise 2 yıllık arkadaştık.

O iskele benim için çok başkaydı. Yaklaşık 3 yıldır o iskeleye giderdim. Bana güzel anılar katmıştı.

Güneşin batmasına yarım saat vardı. Hep bu saatlerde oradaydım. Geç kalmamak için, telefonumu alıp kapıya doğru yürüdüm. Hava geceleri daha serin oluyordu. Hırkamı da alıp, evden çıktım.

İskele evime 20 dakikalık mesafedeydi. Yürüyerek gidecektim. Her iskeleye yürüdüğümde oyalanırdım ama şimdi adımlarım daha da hızlıydı.

20 dakika sonra iskelenin başına gelince, her zaman oturduğumuz yere baktım. Min Yoongi, oradaydı. Sırtı bana dönük, siyahlar içerisinde oturuyordu. Tek bir fark vardı, sapkası yoktu. Bandana takmıştı.

İskeleye çıktım ve yanına doğru yürüdüm. Ayaklarımla bastığım yerler, tok bir ses çıkartıyordu. Geldiğimi anlamış olmalıydı ama dönüp bakmamıştı.

Yanına oturdum ve ayaklarımı sallayarak, denizi izlemeye başladım. Güneş tam karşımızda, turuncu bir renk almıştı. Gün batımı..

"Min Yoongi ile gün batımı daha da güzeldi.."

Yaklaşık 10 dakika geçmişti. Güneş batmak üzereydi ve biz hâlâ konuşmamıştık. Hatta dönüp yüzüne bile bakamamıştım. Bir anlık cesaretle ona doğru döndüm.

Bakışları hâlâ denizdeydi. Yüzüne bakınca, mükemmel olduğuna bir kez daha şahit oldum.

"Min Yoongi, her şeyiyle mükemmeldi.."

Boğazımı temizledim ve konuşmaya çalıştım. Evet çalıştım çünkü sesimi bulmam biraz zor olmuştu.

"Eee şey... Nasılsın?"

Yine yüzüme bakmadı. Hayal kırıklığına uğramıştım. En azında kısa da olsa bir cevap verebilirdi.

Aklıma dün yazdığı kağıt gelince gülümsedim.

'Yine benimle, dokunuşlarınla konuşmanı istiyorum..'

Elimin yanımda duran, elinin üzerine koydum elimi. Bakışlarımı denizden çekip, yandan yüzüne baktım. Ellermize bakıyordu. Küçük bir tebessüm edip, elimin altındaki elini çekti. Pekala böyle bir tepki beklemiyordum.

'Aptalsın jimin. Ne rahatsız ediyosun çocuğu? İki dakika rahat dur amınakoyayım.'

"Rahatsız etmedin. Sadece elini daha güzel tutacaktım." Kahretsiz sesli düşünmüştüm. Ahh bir dakika ne dedi o? Elini daha güzel tutacağım mı dedi?

Sakin ol Jimin..

Elimi elleri arasına aldı ve parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Kalbim titreşime alınmış bir telefon gibi titriyordu. Öyle ki ayaklarımı bile sallamayı kesmiştim. Resmen panik atak geçiriyormuş gibiydim.

Binlerce kez içimden sakin olmamı söylüyordum ama fayda etmiyordu. Ellerim terlemeye başlamıştı. Kulaklarım alev alıyordu!!

Ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken, cebimden telefonumu aldığını gördüm. Ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Bir süre telefonumla ilgilendi ve sonra ayağa kalktı.

"Görüşmek üzere Park Jimin."

Şaşkınlıktan cevap verememiştim. Adımı biliyor olabilirdi. Peki ya soyadım? Gittiği yöne döndüm ama geç kalmıştım. Gitmişti..

Telefonuma baktım ama malesef ne yaptığını anlamamıştım. Ayağa kalktım ve iskeleden çıktım. Eve gidip uyumak istiyordum. Kendimi çok yorgun hissediyordum.

Mahalleye girerken, telefonumun mesaj sesini duydum. Telefonu çıkarttım ve mesaj atan kişiye baktım.

Min Yoongi
Yarın yine aynı saatte..
bekleyeceğim Bay Park :)

İskele |YmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin