TANITIM

880K 15.5K 2.8K
                                    


Postiga Yayınları Farkı İle Raflarda, D&R ve internet sitelerinden Mafya'nın Hizmetçisi kitabımı temin edebilirsiniz:)
Şimdiden Keyifli Okumalar Dilerim.

Kitaba dair ufacık bir kesit sizlerle.

Dışarda avare avare dolanıyorum, her adım sanki beni geçmişinden üzüntülerinden uzaklaştırıyordu, biliyorum dönüş yok, en azından bir süreliğine. Havanın serinliğini tüm hücrelerimle hissediyorum, tenha sokakta attığım adımlar gerilmeme sebep olsa da başımı dik tutmaya özen gösterdim.
Ailesinden ayrılmış bir kumru misali yalnızım, sorunlarımın çözümü olacak çıkar yol bulmalıyım, ne yapabilirim ki elimden ne gelir, gibi düşünceler beynimi yormaktan başka bir işe yaramıyor, bu şekilde düşündükçe kalbimde bir ağırlık hissediyorum.
Biliyorum zor ama imkansız değil, başıma gelenleri benden başka yaşayanlarda vardır bugün yaşadıklarım aklıma süzüldü birden.  
Daha eve girmeden dışarı çıkardılar beni, hiç bir şey açıklamadan ne yaşayacağımı umursamadan elime tutuşturulan belgelerden ve valizimden başka hiç bir şey yok yanımda. Cebimdeki iki yüz lirayı unutmamak gerek, büyük bir şehirde bu para beni ne kadar idare eder ki. Yemek, barınak derken ben biterim, en iyisi yarını beklemeden bu günden iş aramaya başlamak, yoksa köprü altında yatmaya bile başlarım, yürümeye devam ettim taki önüme bir büfe çıkana kadar.
Büfeye gidip elime gelen ilk gazeteyi aldım. Büfedeki saçları beyazlamış amcaya parayı verdim, adam bana baygın bakışlar atarken sen nerden çıktın dercesine gözlerini devirdi, yavaş hareketlerle para üzerini verdi, para üzerini alıp yürümeye devam ettim.
Elimdeki gazete umudumdu benim, sıkı sıkı tuttum onu gazetenin elimdeki varlığı bile güven veriyordu, güzel bir iş bulup hayatıma devam edebilirim.
Gazetemi de alıp bir pastaneye girdim. Pastaneye girdiğimde yoğun kahve kokusu karşıladı beni, yavaş ve güvenle bastığım adımlarımla kırmızı sandalyelerden birine oturdum. Önce Kağan'nın bana verdiği belgeleri incelemek zorundayım, çünkü çalışmak için gittiğim yerde yalanımı ortaya çıkarmamam gerekli, en azından Kağan bana öyle söyledi.
Hiç ummadığım bir anda tam her şey yoluna girdi derken kendimi tek başıma dışarda buldum, şuan için yapacak pek bir şey olmasa da çalışabilirim, belgeleri çantamdan çıkardım kırmızı dosyayı masanın üzerine koydum. Yeni hayatımın olduğu dosyayı açtım ve okumaya başladım.
İSİM SOYİSİM : EFLİN KUZEY
YAŞ : 18
ÖĞRENİM DURUMU :LİSE MEZUNU
MEDENİ HALİ : BEKAR
ÖZ GEÇMİŞ : 2004 yılında yaşadığı trafik kazasında ailesini  kaybetti, ailesinden geriye hiç kimse kalmadı, kazadan sonra Eflin konuşma yetisini kaybetti, yemek yapmasını, temizlik yapmasını insanlara nasıl davranması gerektiğini biliyor.
Üniversite sınavına geçen yıl giremediği için bu yıl tekrar sınava girmek istiyor, sekiz yaşında yetimhaneye verildi, şuanda on sekiz yaşında geldiğinde yetimhaneden ayrılıp hayatına devam etmek istedi.
Yaktım çıranı Kağan nasıl konuşma yetisini kaybetti. Ben şimdi hiç kimse ile konuşamayacak mıyım? O zaman derdimi nasıl anlatacağım?  Demek bu nedenle elime not defteri kalem tutuşturdu, pis hain! Benim belgeleri değiştiremeyeceğimi biliyor buna rağmen yaptı, ben konuşmadan nasıl yaşayacağım. Sen bittin Kağan seni elime geçirdiğim an ölüm fermanını imzalayacağım. Dosyanın devamında kaza belgeleri, ölüm belgeleri, benim konuşmama sebebimin doktor onaylı raporu, okuduğum okullar, diplomalarım  falan derken nerden baksan on  sayfa var. Tabi ki hepsi sahte, ailem hayatta ben konuşabiliyorum  kaza hiç yaşanmadı. Üniversite sınavına da girdim, belgelerde gerçek olan tek şey benim ismim, soy ismim bile sahte.
Telefonumu elimden aldıkları için Kağanı arayıp öfkemi kusamam, sadece operatör hattım yanımda oda sorun yaşarsam  arayacakmışım, eski yaşantıma ait her şey şuanda geride kaldı.
Her ne kadar geride kalmasını istemesem de. Gelen garsona, poğaça ve portakal suyu sipariş verdim, şuanda saat öğleden sonra iki olduğu için rahatım, yapabileceğim işleri bulup görüşmeye gitmem lazım.
Gazeteyi açıp ilanlara göz gezdirdim daha ilk dakikadan gözüme bir ilan takıldı.
^ATEŞ Malikânesine yardımcı eleman aranıyor. İş başvurusuna gelmek isteyenlerde aranan özellikler;
'Kafın olması, yemek yapabilmesi, çocuklarla anlaşabilmesi, işe devam süresince ATEŞ MALİKANE' sinde yatılı çalışmayı kabul etmesi gerekir, aynı zamanda devamlı çalışmayı kabul etmesi gerekmektedir.'
Aylık ücret: 6.000 tl .^
Kesin bu işe uygun birini bulmuşlardır. Böyle işi kim kaçırır ki? Ama eğer çalışan buldularsa neden ilan bugünün gazetesinde yer alıyor.
İçimde yükselen heyecan kanımın damarlarımdaki hızlı akmasına sebep olurken kendimi sakinleştirmeye çalıştım, hemen görüşmeye gitmem gerekiyor. Arayıp görüşmeye geleceğimi müsait olup olmadıklarını sorsam, telefonum yok. Onuda geçtim ben konuşamıyorum ki, yani artık konuşamıyorum, Kağanın son anda bana verdiği not defterini çıkardım.
Maksat konuşamadığım için kağıda iş başvurusu için geldiğimi falan yazmak, not defteri kalındı, bu da benim çok kağıda ihtiyacımın olduğunu göstermek için özel alınmış, hani sözde konuşamıyorum ya, not defteri kırmızı renkliydi, defterin kapağını kaldırdığımda ilk sayfasındaki not dikkatimi çekti.
^Canım kuzenim sen bu satırları okurken ben katıla katıla gülüyor olacağım. Gel gelelim artık konuşamayan bir kızsın, sırf benim başımın etini yediğin için sana ders vermek amacıyla kurulmuş bir düzen, en azından konuşamama özelliğini kaybetmiş olman, şakayı bir yere bırakırsak sen insanlara yalan söyleyemeyecek kadar iyi olduğun için bu yalanı uydurdum, yani senin iyiliğin için, hiç kimseye çaktırmamaya bak seni hepimiz çok seviyoruz, senin hayatta kalman için bizden uzaklaşman gerekiyordu. Bu mesaj kendini beş saniye içinde yok edecektir bilginize.^
Ne yani saf gibi kağıdın yok olacağına inanmamı mı bekliyor, Daha neler? Defterin sayfasını çevirdim notun devamını gördüm.
^Sen kağıdın yok olmasını bekleyecek kadar saf , iyi niyetlisin, hemen kağıdı yırt at, hatıra saklayım falan deme beni sinir etme.^
Şimdi yanıldın canım kuzenim o kadar saf değilim, işte eski hayatımdaki son not, kağıdı hemen minik parçalara ayırdım, garsonun getirdiği poğaçamı ve portakal suyumu afiyetle yemeğe başladım.
Yemek yerken bir yandan da etrafını izliyordum, tam karşımda yaşlı beyaz saçlı bir teyze oturuyordu, bana küçümseyici bakışlar atıp kahvesini içmeye devam etti.
Yemeğimi yedikten sonra garsona yediklerimin parasını ödedim, yavaş adımlarla pastaneden çıktım.
Elime gazetenin iş ilanı yerini aldım, bir taksiye binip gazetedeki ilanın olduğu yere gitmek istediğimi söyledim, taksici bana Ateş Malikanesine gidemeyeceğini söyledi ve beni kibarca taksiden kovdu.
Sevgilisi tarafından terk edilmiş gibi ortada kaldım, yapacak birşey yok. Otobüs duraklarının olduğu kısma gittim, amcalardan birine adrese en yakın otobüs seferini sordum, adam bir bana birde elimdeki adres baktı sonra bana binmem gereken otobüsün numarasını söyledi, amcanın yüzündeki acıma ifadesi beni ürkütse de ben fikrimden caymadım.
Bana gösterilen otobüsün yanına gidip arkadaki koltuklardan birine oturdum.
Yaklaşık bir saatlik otobüs yolculuğundan sonra yol kenarındaki sokak numarasını görüp inmem gerektiğini anladım, çünkü otobüs bu sokaktan sonra güzergahını değiştirecekmiş, ama düz yoluna devam etmesi gerekirken neden uzun yoldan gittiğini anlamadım, aslında bir şey tahmin ediyorum ama umarım düşündüğüm şey değildir.
Normalde malikaneye daha iki sokak var ama güzergahın değişmesi nedeniyle erken indim, şimdi geri kalan yola yürüyerek devam edeceğim, orman yolunu andıran çevresinde hayat belirlisi olmayan engebeli yolda ilerlemeye başladım.
Toz toprak derken belli bariz üzerimdeki kıyafetleri kirlettim, birde sanki kesin kabul edilecek gibi valizle gidiyorum, onun ağırlığı da eklenince  uzun bir yürüyüş yapmış oldum, yirmi beş dakikalık yürüyüşün sonunda etrafı en az iki metre duvarlarla çevrilmiş bir alan gördüm. 
İçimde bir korku filizlendi, giderek daha da büyüyüp devasa boyut almak üzereydi, kesinlikle burası düşündüğüm ev, onun evi! Her ne olursa olsun geri dönmeyeceğim en azından şansımı denemiş olurum, attığım her adımda kalbimin hızı da artmaya başladı.
Ya bu işi beceremesem kim bilir başıma neler gelecek?
Ne kadar korkarsam korkayım bu dönemde bu paraya iş bunmaz, bu nedenle şansımı denemek zorundayım, biraz yürüyüp devasa siyah demir kapıya yaklaşmaya başladım, kapının üzeri de büyük harflerle
' ATEŞ MALİKANESİ ' yazıyordu, yeni hayatım bana bir adım uzakta.
Kapı bana ben kapıya bakıyorum, derin bir nefes aldıktan sonra kapının yanında duran altın olduğuna emin olduğum zile bastım, beklemeye başladım, ne gelen var ne giden kapının önünde evsizler gibi bekliyorum sorun şu ki zaten evsizim.
En sonunda kapıyı yumruklamaya başladım nereye kadar kibar olacaksam, kapıyı açan olmayınca bende kapıyı hafif itekleyip açtım, demek ki neymiş her şey de kibar olmak gerekliymiş.
Kızarlarsa iki saatte bir kapıyı açamadınız derim, aslında diyemem ama yazarım, içeri adımımı atmamla çam yarmasından hallice iki koruma önüme geçti.
''Hanımefendi burası özel mülk bu şekilde elinizi kolunuzu sallaya sallaya içeri giremezsiniz'' dedi sarışın koruma.
Hemen kafede yazdığım not kâğıtlarından en öndekini alıp sarışın korumaya gösterdim. ''İş görüşmesi için gelmiştim '' yazan kâğıt korumada şok etkisi yaratmışçasına olduğu yerde kaldı, hemen kendini toparlayıp,
''Ben eve kadar size eşlik edeyim,'' dedi şaşkınlıkla.
Kafamı tamam anlamında salladım, koruma önden ben arkadan devasa bahçede başladık ilerlemeye, bahçenin sağ tarafında çocuk oyun alanı yapılmış, kaydırak, salıncak, kum havuzu, çocuk havuzu falan... Sol tarafta ise balta girmemiş orman var, sık ağaçların olduğu bölüm kendimi huzurlu hissetmemi sağlarken, aynı zamanda korkmamı sağladı.
Korumanın beni yönlendirmesi ile üç katlı büyük bir evin önünde durdum, koruma yanımdan ayrılmadan benim için zile basıp benimle beklemeye başladı hoş neden beklediğini anlamasam da tepki göstermedim, içerden kimse gelmeyince koruma cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp geçmem için yol gösterdi.
"Araf bey şuanda evde değil, evde konuşabileceğini kimse yok, size Araf beyin odasına kadar eşlik edeyim, Araf bey gelene kadar orda beklersiniz," dedi tek düze bir sesle. Kafamı aşağı yukarı sallayıp önden geçtim, korumada hemen ardından içeri geçti, gitmem gereken yolu göstermek amacıyla önüme geçip ilerlemeye başladı.
Benim üzerimdeki eskitilmiş kot ve salaş beyaz t-shirtle  buraya ait olmadığım ortadaydı, ayağımdaki ayakkabıların zeminde çıkardığı ses daha da gerileme sebep oldu, önümdeki kişi merdivenleri çıkmaya başlayınca valizimi merdivenlerin kenarına bırakıp önümdeki kişiyi takip etmeye devam ettim, evin ikinci katında bulunan odaya yönelen koruma ile birlikte bende içeri girdim, siyah ağırlıklı olarak döşenmiş, çalışma odası olarak düzenlenmişti, çalışma odası için fazla kasvetli bir havası vardı.
Koruma  eliyle masanın önünde bulunan koltuklardan birine oturmamı işaret etti, bana gösterilen masanın önündeki tekli siyah koltuğa oturdum.
"Siz burada bekleyin, ben alt katta olacağım, Araf bey geldiğinde buraya gelmesini sağlarım," dedikten sonra odadan çıktı. Koruma çıktıktan sonra derin bir nefes aldım, fazlasıyla stresliyim, korkuyorum, hazır burada yalnız bir şekilde otururken çantadan dosyayı ve hazırlanan kâğıtları çıkardım. Kırmızı dosyadaki bilgileri bir kez daha okumaya karar verdim, öyle yada böyle yarım saat geçmişti ve gelen kimse olmamıştı, oturduğum yerden kalkıp korumaya patronunun ne zaman geleceğini sormaya karar verdim, tam kapıyı açıp dışarı çıkacaktım ki biriyle çarpıştım, tam kafamı kaldırıp kim olduğuna bakacaktım ki kolumdan tutulduğu gibi sürüklenmeye başladım, istemesem de beni sürükleyen kişiyi incelemeye başladım.
Simsiyah saçlarının yapısı bile ben tehlikeliyim diye haykırıyordu, hızlı ve seri hareketleri ile korkum adım adım artıyordu.
Kesinlikle bu adam konuşmam gereken adamdı, ama beni dinlemiyor ki, neden burada olduğu mu bile sormadan kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.
Bay tehlike kapıyı sinirle açıp direk dışarı çıktı, tabi beni de peşinden sürüklemeyi ihmal etmedi, bay tehlikeyi gören korumalar yanına gelip başlarını eğdiler.
"Arabamı getirin" diye emir verdi sert sesiyle.  Koruma verilen emri yerine getirmek için hızla uzaklaştı yanımızdan. Fırsat bu fırsat neden burada olduğunu anlatmaya çalışayım derken dosyanın yukarda odada olduğu gerçeği geldi aklıma. Bir kaç dakika kadar kısa bir süre sonra siyah son model bir araba önümüzde durunca mavi gözlü dev beni arabanın içine doğru fırlattı, hemen yanıma yerleşince panikle ne yapacağımı bilemedim, tabi bu sırada araba hızla hareket etmeye başlayınca çırpınmadan duramadım, bir yandan da  konuşmadan çalışmak için geldiğimi nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Ben tam kendimi toparlayıp neden geldiğimi anlatacakken araba durdu, ve beni dışarı çıkardılar.
Orman yolu boyunca ilerleyip yerleşik hayattan uzak bir bölgeye gelmişiz, burada ne yapacağız bilmiyorum ama içimde tarifi mümkün olmayan bir korku var ve içimden bir ses başımın büyük bir dertte olduğunu söylüyor, eski bir kulübenin önüne gelmiştik, kulübenin etrafında pek çok iyi giyimli adam vardı, tüm heybeti ile bay tehlike hışımla çıktı arabadan. Tabi benim bir şey söylememe  fırsat vermeden kulübenin doğru karga tulumba götürüldüm. Önden giden bir adam kulübenin kapısını hızla açıp içeri girdi, tabi peşinden de beni içeri soktular, içerde demir sandalyeye doğru sertçe fırlatıldım. Yaşadıklarımın şaşkınlığıyla dilim tutulmuştu, yok arkadaş benim acilen bu adama derdimi anlatmam lazım.
Bay tehlike tüm soğuk davranışlarla önümde durdu, konuşamayan birine konuş demek ne kadarda saçma!
"Anlat" dedi öldürücü bakışlar atarken. Alık alık bakmaya başladım, buz gibi mavi gözlerinde bir gram merhamet yoktu.

®Tüm Hakları Saklıdır®

Elif Diril.

MAFYANIN HİZMETÇİSİ (RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin