Bölüm 21

82 5 0
                                    



Ali Rıza Paşa Kabinesi'ni İktidarda Tutma Kararı

Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin sizlerce de bilinen kuruluş tarzına rağmen yerinde kalmasının ve elden geldiği kadar desteklenmesinin neden gerekli görüldüğünü birazcık belirtmiştim.

Amasya'dan Sivas'a döndükten sonra, Hey'et-i Temsiliye ve orada bulunan öteki arkadaşlarla yaptığımız toplantıda, Amasya Görüşmesi ve diğer konular üzerinde arkadaşlara uzun uzadıya bilgi verdim. Bu toplantıda, Hey'et-i Temsiliye'ce alınan kararlara ait kayıtların 29 Ekim 1919 günü yapılan görüşmeyle ilgili safhasında aynen kayda geçmiş olan şu kararı tespit ettik:

"Başta Sadrazam Ali Rıza Paşa olmak üzere hepsinin âciz, Padişah gözünde bir konum tutmak isteyen kimseler oldukları, bir kısmının Millî Mücadele'nin yanında bir kısmının da karşısında bulundukları, bununla birlikte, Zâtışâhane, ilk fırsatta bunları düşürerek, yerinde baskıcı yönetimi sürdürecek bir hey'et getirmek isteyeceğinden, Millî Meclis kurulup da yasama görevine başlayıncaya kadar, Hey'et-i Temsiliye'nin bu kabineyi desteklemesinin vatan ve millet için hayırlı bir iş olduğu kabul edildi."

Gerçekten de bu kararımızı uyguladık. Bunu doğrulayan bir durumu yeri gelmişken bilginize sunayım: İstanbul'daki teşkilâtımız, güvenilir kaynaklara dayanarak bildirdiği bazı bilgileri, 31 Ekim 1919 tarihinde bize gönderdi. O bilgiler şöyleydi:

"İki günden beri Kiraz Hamdi Paşa, Mabeyn'e gidiyor, iki üç saat huzurda (Padişah'ın yanında) kalıyor ve şu karar alınıyor: Mareşal Zeki Paşa başkanlığında bir kabine kurulacak, Hamdi Paşa Harbiye Nâzırı, Prens Sabahattin Bey Hariciye Nâzırı olacak; Tevfik Hamdi Bey Dahiliye, Eşref, Mahir Sait ve daha başkaları öteki nezaretleri alacaklardır. Bunlardan Sabahattin ve Mahir Sait'e daha teklif yapılmamıştır. Zâtışâhane, Ali Rıza Paşa'ya, uygun bir zamanda, belki bu günlerde istifa teklif edecektir. Bu konuda daha önce faaliyetinden söz edilen bir blok, bir gizli dernek vardır." Bu bilgiler üzerine, Cemâl Paşa'ya 2 Kasım 1919'da, Sadrazam'a hiçbir sebep ve bahane ile konumunu bırakmamasına kesin olarak ihtiyaç duyulduğunun bildirilmesi, istifa gerçekleştiği takdirde, bütün memleketin İstanbul ile kesinlikle ilgisini keseceği bildirildi. Rumeli ve Anadolu'da bulunan bütün komutanlara da, bu durumla ve Cemâl Paşa'ya yazılan telgrafla ilgili bilgi verildi. Ayrıca, ilişkide bulunulan Müdafaa-i Hukuk Merkez Hey'etlerinin de durumdan haberdar edilmesi gereği bildirildi.


Barış Anlaşması'na Kadar İstanbul'a Ayak Basmamamız ve Milletvekili Olmamamız Tavsiyesi

İstanbul teşkilâtımızdan 13 Ekim 1919 tarihinde açıklanma istenmek üzere, çekilen telgrafımıza verdikleri 20 Ekim 1919 tarihli cevapta, "milletvekillerinin İstanbul'da toplanmasında bir sakınca ve tehlike bulunmadığı, İtilâf Devletleri'nin herhangi bir davranışının medeniyet dünyasına karşı kötü etki yapacağının imkân dahilinde görüldüğü" sözlerine; yalnız "yasama gücü, şimdiki yetkisinin genişletilmesine teşebbüs ederse Zâtışâhâne'nin Meclis'i kapatmaya kalkışması ve muhaliflerin tehlikeli durum almaları, İtilâf Devletleri'nin de bundan yararlanarak zâtı devletleri gibi yüksek şahsiyetlere saldırma cesaretini göstermeleri muhtemeldir" sözleri ekleniyordu. Bu telgrafın sonunda da, "bizim barış anlaşması yapılıncaya kadar, İstanbul'a ayak basmamaklığımız ve milletvekili olmamaklığımız" tavsiye olunuyordu.

İstanbul'daki teşkilât merkezimizden Kara Vasıf Bey'in gizli, Şevket Bey'in açık imzasıyla aldığımız 30 Ekim 1919 tarihli şifrede, teşkilâtımızda bulunanların görüşleri, daha birçok kimsenin görüşleri ile destekleniyordu. Bu şifrenin birinci maddesi şöyle başlıyordu: "Ahmet İzzet Paşa, Sadrazam, Harbiye Nâzırı, Genelkurmay Başkanı, Nafia Nâzırı ve programlara gerçekten bağlı olan ve hizmet eden, bağlılığı ile birlikte önemli bir kuvveti de bulunan Göz Doktoru Esat Paşa ile, ayrıca Rauf Ahmet Bey ve diğer zatlarla gerek kendi istekleri üzerine gerek ilişkimiz dolayısıyla görüştüm. Bütün düşüncelerin birleştiği noktalar aşağıdadır:"

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin