Bölüm 38

45 4 0
                                    



Bilecik Görüşmesi

Saygıdeğer Efendiler, izninizle bu hikâyeyi şimdilik burada bırakacağım. Aynı günde, yani 5 Aralık 1920'de Bilecik İstasyonunda bekleyen Ahmet İzzet Paşa kuruluna temas edeceğim: Hatırınızdadır ki, İzzet Paşa'nın istek ve teklifi üzerine, kendileriyle Bilecik'te görüşülmesine karar verilmişti. Kurul, ayın dördünden beri beni Bilecik İstasyonunda bekliyordu. Bu kurul, İzzet ve Salih Paşalarla elçilerden Cevat, Ziraat Nâzırı Hüseyin Kâzım, Hukuk Müşaviri Münir Beylerden ve Hoca Fatih Efendi'den kurulmuştu. Bilecik İstasyon binasının bir odasında birleştik. İsmet Paşa'da beraberdi. Görüşme şöyle geçti: Ben, ilk söz olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti Başkanı" diye kendimi tanıttıktan sonra: "Kimlerle müşerref oluyorum?" sorusunu yönelttim. Salih Paşa, benim maksadımı kavrayamadığı için, kendisinin Bahriye ve İzzet Paşa'nın da Dahiliye Nâzırı olduğunu söylemeye çalışırken, ben derhal, İstanbul'da bir hükûmet ve kendilerini o hükûmetin üyeleri olarak tanımadığımı; eğer İstanbul'daki bir hükûmetin bakanları olarak görüşmek istiyorlarsa, kendileriyle görüşmekte mazur olduğumu bildirdim. Ondan sonra kimlik ve yetki söz konusu edilmeden görüşülmesi uygun bulundu.

Konuşmanın bazı aşamalarında, Ankara'dan bizimle birlikte gelen bazı milletvekili arkadaşları da bulundurdum. Birkaç saat süren konuşmadan gelen kimselerin esaslı hiçbir bilgi ve anlayışa sahip olmadıkları anlaşıldı. Sonunda, kendilerine İstanbul'a dönmelerine izin vermeyeceğimi ve beraberce Ankara'ya gideceğimizi bildirdim.


İzzet ve Salih Paşalar Ankara'da

Zaten, beklemekte olan trenle hareket edildi. 6 Aralık 1920'de Ankara'ya geldik. İstanbul'dan gelen kurulu, itirazlarına rağmen alıkoymuştum. Fakat, bunu ilân etmeyi yararlı bulmadım. Çünkü, İzzet ve Salih Paşalarla diğerlerinden millî hükûmet işlerinde yararlanarak, değerlerini korumak istedim. Bu maksatla, Ankara'ya gelir gelmez basına verdiğim resmî bildiride, adı geçen kimselerin Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'yle görüşme yapmak bahanesiyle İstanbul'dan çıktıklarını, memleketin iyilik ve selâmeti için daha yararlı ve daha etkili bir şekilde çalışmak üzere bize katıldıklarını ilân ettirdim.


Ethem ve Kardeşleri Zaman Kazanmak İçin Bizi Yanıltmaya Çalışıyorlardı

Gerçekte mesele çözülmemişti. Yapacağım açıklamalardan anlaşılacaktır ki, Ethem Bey ve kardeşleri zaman kazanmak için bizi yanıltmaya çalışıyorlardı. Maksatları, mümkün olabildiği kadar yeniden kuvvet toplamak; Düzce'de bulunan Sarı Efe kuvvetleriyle Lefke'de bulunan Gökbayrak Taburunun kendileriyle birlikte isyan etmesini sağlamak; bir yandan da cephe komutanlarını değiştirmek, ordudaki subay ve erlerin kendilerine karşı koymamaları için propagandaya fırsat bulmaktı. Gerçekten de, Simav ve Bölgesi Komutanı, Simav'a gitmek üzere Kütahya'dan geçerken, Ethem ve Tevfik Bey'ler tarafından durdurulup, kendi emirleri altında ve gösterecekleri yerde hizmet ettirilmek üzere Kütahya'da kalması emredilmiştir. Bu emirlerinin onaylanması gereğini de, 10 Aralık 1920'de Cephe Komutanlığı'ndan istemişlerdir. Görülüyor ki, her şey yoluna girdi denildiği halde, başlangıçtaki itaatsizlik durumu aynen devam etmekteydi.

Efendiler, burada ufak bir noktaya dikkatinizi çekeyim. Ethem Bey, cephede ve kuvvetinin başında olduğu halde, Tevfik Bey yine vekil olarak yazışma ve işlemler yapıyordu. Bir tek kuvvet üzerinde aynı yetkide iki ayrı komutan...

Cephe Komutanı, 13 Aralık'ta, sorulan soru ve alınan cevap örneklerini, bilgi için bana göndermişti. Hükûmetçe, anahtarı olmayan şifrelerle özel şifreler kullanılması genellikle yasaklanmıştı. Halbuki, Ethem Bey'in özel memurları ve milletvekilerinden bazı arkadaşları, bu yasağa uymadan şifre haberleşmelerine devam etmekte idiler. Pek tabiî bunlara engel olundu. Bunun üzerine, Ethem Bey, İsmet Paşa'ya yaptığı 13/14 Aralık 1920 tarihli bir başvurusunda: "Bazı ihtiyaçlar ve benzeri eksikler için Ankara ve Eskişehir Kuvva-yı Seyyare bağlantı subaylarına çekilen telgrafların durdurulmakta olduğu anlaşılmıştır. Haberleşmelerimizin yasaklanması veya güçlüğe uğratılması şeklindeki işlemlere lütfen son verilmesini rica ederim" diyordu. Halbuki, bağlantı subaylarının açık haberleşmeleri yasaklanmamıştı. Yasaklanan, özel şifreli haberleşmeydi. Ethem Bey'in sözünü ettiği Ankara ve Eskişehir'deki subayların hiçbir haberleşmeleri yasaklanmış ve bu subaylar tarafından da Ethem Bey'e şikayette bulunulmuş değildi. O günlerde, Eskişehir'e çektirilmeyen bir özel şifre vardı. Fakat o, komutan ve milletvekili diye imza atan Ethem Bey'in bir arkadaşının şifresi idi. Onun için İsmet Paşa, Ethem Bey'e verdiği cevapta bunu kendisine haber verenin kim olduğunun bildirilmesini istemişti.

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin