Bölüm 58

60 2 0
                                    



Kâzım Paşa'ya "Cumhuriyet'in İlânına Engel Olabilirsen Memlekete Büyük Hizmet Etmiş Olursun" Diyen Rauf Bey Aslâ Cumhuriyetçi Olamaz

Rauf Bey, demecinin ne anlama geldiğini ve ne gibi düşünceleri içine aldığını, her birini birer evirip çevirme ile yorumlayarak dedi ki: "Duygularım, Cumhuriyet rejiminden başka hiçbir rejimi benimsemediğim yolundadır." Rauf Bey'in bu itirafı meclis üyelerinde sevinç yarattı ve "bravo" sesleri ile karşılandı.

Rauf Bey, "aziz duygularım" "kutsal duygularım" diye söylediği bu sözlerinde samimî ve ciddi miydi? Ben, hiç çekinmeden hayır diyorum. Efendiler, Çünkü, Ankara'dan ayrılırken, kendisine Cumhuriyet'ten söz açan Meclis Başkanı Kâzım Paşa'ya: "Buna engel olabilirsen, memlekete büyük hizmet etmiş olursun!" diyenin, Rauf Bey olduğunu biliyorum.

Rauf Bey, Cumhuriyet'i bir puntduna getirip ilân eden sorumsuz kimselerden, bir takım müşavir ve danışmanları kastettiğini de söyleyerek bunda da yanlış anlama olduğunu anlatmak istedi ve, "böyle olunca benim kullandığım ifadeden şu veya bu kimse sorumludur şeklinde bir anlam çıkarılmasın; bunu benden beklemek doğru olmaz" dedi.

Rauf Bey, sözlerindeki bu evirip çevirme ile de gösteriyordu ki, bugünkü Parti Grubu toplantısında, Parti'nin şimşeklerini üzerine çekmeden maksadına ulaşabilmek için, gereken noktalarda geri çekilme ve sözlerini evirip çevirme yolunu tutmuştu. Fakat, asıl görüşünden vazgeçmiş değildi. Örnek olarak, şu sözlere dikkat buyurunuz: "Türkiye'de hükûmet şekli nedir?" diye sorulacak sorulara karşı, hatırlarsınız ki, Büyük Başkanımız, bu kürsüden yapıcı bir cevap olarak ilân buyurdular ki, "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'dir." "Hangi idareye benziyor?" dediler. "Bize benziyor. Çünkü, biz bize benzeriz. Bize has bir idaredir" buyurdular. Bu, benim vicdanımı tatmin eden en açık bir ifadeydi ve buna karşı çıkmak çok güçtür. Zannetmem ki, insaflı olmak şartıyla dışarıda ve içeride buna karşı çıkacak bir tek adam bulunsun. Bu inandırıcı ve büyük sözlerden sonra, sırf bir kabine bunalımı yüzünden, bu hükûmet şeklinin idare edilemez bir şekil olarak gösterilip de, ad değişikliğinden ibaret olan "Cumhuriyet" kelimesinin konmasını ve eskisine bu kadar güvendiğimiz, hattâ halkın da güvendiği bir şeklin sakat olduğunun bu bunalım devresinde anlaşıldığı ileri sürülerek, yeni bir hükûmet şeklinin getirilmesini doğru bulmuyoruz. Bu duygunun etkisi altında kalanları gerici olarak kabul etmeyeceğinizden emin olarak söylüyorum. Eğer bu da eksik görülürse, acaba bunu da tamamlayacak yeni bir şekil var mıdır diye kararsızlık ve endişeye düşenler vardır."

"... Bir halk ki, Cumhuriyet'i istiyor; bir halk ki, egemenlik kayıtsız şartsız milletin elinde oldukça, bunun Cumhuriyet olduğunu bildiriyor ve onu istiyor; istiyor ama uygulayamayız da başka bir rejimde kalırız diye, halk üzüntü ve endişe duyarsa... üzülmek mi sevinmek mi gerekir?"


Saltanat Devrinden Cumhuriyet Devrine Geçiş Dönemi ve Bu Dönemde İki Ayrı Görüşün Çarpışması

Efendiler, Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için, herkesin bildiği üzere bir geçiş dönemi yaşadık. Bu dönemde, iki ayrı düşünce ve görüş, birbiriyle sürekli olarak çarpıştı. O düşüncelerden biri, saltanat devrinin devam ettirilmesiydi. Bu görüşün sahipleri belli idi. Diğer bir düşünce, saltanat rejimine son vererek, Cumhuriyet rejimini kurmaktı. Bu, bizim düşüncemizdi. Biz, düşüncemizi açıkça söylemeyi başlangıçta sakıncalı buluyorduk. Ancak, düşünce ve görüşlerimizi daha sonra zamanı geldiğinde uygulayabilmek için, saltanat taraftarlarının görüşlerini yavaş yavaş uygulama alanından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik. Yeni kanunlar yapıldıkça, özellikle Teşkilât-ı Esasiye Kanunu yapılırken, saltanat taraftarları Padişah ve Halifenin hak ve yetkilerinin açıkça belirtilmesi için ısrar ediyorlardı. Biz, bunun zamanı gelmediğini veya gerekli olmadığını söyleyerek, o tarafı geçiştirmekte yarar görüyorduk.

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin