Bölüm 6 - ÇEKİRGE

2.1K 309 228
                                    

Yemek salonundan kahkahalar yükseliyordu. Aralarından en yüksek çıkan ses elbette Wei Wuxian'in bağırışlarıydı.

"Jin Ling! Ver onu bana!"

"Hayır, zaten ayı gibi yedin, yeter!" Son et parçasını ondan kaçırırken yemek masasından kalkıp salonda koşturmaya başladı. Masa uzun ve geniş olmasına rağmen alabildiğine yemek doluydu. Çeşit çeşit meyveler, sebzeler, tatlılar, çörekler ve daha nicesi yenmeyi bekliyordu. Yalnız Wei Ying her zamanki gibi kıtlıktan çıkmışçasına yediği için sonunda et kalmamıştı ve Jin Ling de yemek istediği için kavga etmeye başladılar.

Masanın çevresinde Madam Yu, Jiang Fengmian, Jin Zixuan, Jiang Cheng, Jiang Yanli bir de Lan Zhan oturuyordu. Aslında iki aile arasında yapılan her zamanki buluşmalardan biriydi. Özel bir tarafı yoktu. Yalnızca hep birlikte toplanıp yemek yiyor ve sohbet ediyorlardı. Böylece aileler arasındaki bağın soğumasına izin vermiyorlardı.

Bu kez Lan Zhan'ı da davet ettiler çünkü zaten herkes tarafından sevilen biri olması bir yana, bir süredir Wei Ying'i eğitmesi nedeniyle Jiang ailesiyle bir yakınlığı olmuştu. Masada sessizce oturuyor ve sakince yemeğini yiyordu.

Jin Zixuan bağırdı. "Çocuklar! Yerinize oturun da gürültüyü kesin. Masada hala bir sürü yemek var, tartışmanıza gerek yok."

Onu dinlemeyen Jin Ling ve Wei Ying boğuşmaya devam ediyordu. Wei Ying'in sırtına atlayan çocuk elindeki eti almaya çalışırken, Wei Ying etrafında dönerek onu sırtından atmaya çalışıyordu. "Seni doyumsuz velet! Bırak şunu!"

"Wei Wuxian! Benden büyüksün diye her şeyi almana izin vereceğimi mi sanıyorsun? Ne biçim dayısın sen?"

"Asıl sen ne biçim yeğensin! İnsan dayısından yemek çalar mı be?!"

Yanli onlara gülerken nilüfer tohumları ayıklıyordu. Lan Zhan ise her zamanki gibi kendini ortamdan soyutlamıştı.

"Lan Wangji? Bir sorun mu var, aç değil misin yoksa yemekleri mi beğenmedin?" Jiang Cheng kibar bir sesle sordu.

"Hayır, genelde yavaş yerim. Teşekkür ederim." Kısa ve net cevabıyla birlikte Jiang Cheng onunla ilgilenmeyi bırakıp hala sürmekte olan kargaşaya döndü. "Wei Wuxian! Derhal kes şu saçmalığı. İnsanları rahatsız ediyorsun."

Saçlarını tepesindeki çocuğun ellerinden kurtarıp nefes nefese onlara dönen Wei Ying dilini çıkarıp bağırmaya başladı. "Siz bu çocuğu evde zindanlara kapatıp aç mı bırakıyorsunuz yoksa zorla oruç mu tutturuyorsunuz? Bu ne açgözlülük, hiç benim güzel, narin shijieme çekmemiş." Sonunda diklenmeyi bırakıp kendine çeki düzen verdi. "Al, ye de büyü." Suratını asarak masaya oturdu.

Yanli onun çocuk gibi dudaklarını büzmesine karşılık olarak işaret parmağıyla burnuna dokundu. "A-Xian, senin için nilüfer tohumu ayıkladım. Biraz da bundan ye hadi, asma suratını."

Suratını asmaya devam ederken büyük bir hevesle ablasının elindeki tabağı alıp tohumları teker teker yemeye başladı. "Enişte," bir taraftan tohumları çiğnerken ağzını şapırdatarak Jin Ling'i çekiştirdi. "Bu çocuğun hiç görgüsü yok benden söylemesi. Ben böyle miydim, ha?" Ablasına döndü. "Söylesene shijie ben böyle arsız, doyumsuz, uyuz bir velet miydim?"

"Öyleydin." Jiang Cheng düz bir suratla söylerken tabaktan birkaç tohum attı ağzına. "Sen hatırlamazsın ama benimle sırf iki lokma et için deli gibi kavga ettiğin günleri hatırlıyorum. Hala aynısın."

"Yalancı." Kaşlarını çatıp tabağı kucağına çekti. "Yürü git kendin ayıkla tohumlarını, shijie bunları benim için hazırladı." Başını yanındaki kadının omzuna yaslayıp kedi gibi sürtündü.

jiào wǒ, gege || wangxianHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin