25- Takıntı

1.6K 129 192
                                    


Panik ve stres

Kanıyla beraber damarlarında geziniyordu Yoongi'nin. Akşamın en güzel saatleri, eşiyle birlikte keyif yapıyorken şu an Jungkook'un karşısında oturması ve kendisine pişkin pişkin gülümsemesi canını sıkıyordu. Ona bakmamaya özen gösteriyordu fakat bir çift gözün sürekli rahatsız edici bir şekilde üzerinde olması ister istemez ona bakmasına neden oluyordu.

"Bu film nasıl?"

Namjoon'a bakarak başını sallamıştı sadece. Hangi film olduğuna bakmamıştı bile sadece geçiştirmek için kafasını sallamıştı. Jungkook kendisinin aksine konuşarak cevap verdikten sonra tekrar gözleri kesişmişti gençle.
Çaprazındaki koltukta rahat bir şekilde oturmuş olması bile canını sıkıyordu. Birkaç saat önceki tartışmaları sanki yaşanmamış gibi, o iğrenç tavrı takınmamış gibi Yoongi'ye bakarken rahatça gülüp rahatça oturması büyük olanın canını sıktığı kadar şaşırtıyordu da. Anlam veremediği ve galiba hiçbir zaman veremeyeceği bir arsızlık vardı gençte. Bunu, onu tanıdıkça anlamıştı. Dışarıdan ne kadar Namjoon'un anlattığı gibi terbiyeli, saygılı ve utangaç görünse de aslında hiç öyle değildi. O sadece büyüklerine ve dışarıya karşı gösterdiği yüzüydü. Jungkook arsız herifin tekiydi. Umursamaz ve bencildi ayrıca fazlasıyla da egolu.

Hırslı bir çocuktu. Yoongi onun hırsını ve kıskançlığını bugün gözlerinde görmüştü. Jungkook Namjoon'u kıskanıyordu hatta hastalıklı bir şekilde de Yoongi'yi kıskanıyordu. Yoongi'nin kendisinden başka Namjoon'un da dokunduğunu bilmesi ilk başlarda sorun olmasa da bir süre sonra Jungkook'u rahatsız etmeye başlamıştı. Yoongi'yle mutluydu ilişkileri ya da aralarındaki her neyse düzgün ilerliyordu. Birbirlerinden etkileniyor ve birbirlerine çekiliyorlardı. Öpüşüp sevişiyorlardı ikisinin de istediği şeyler bunlardı zaten. Ama Jungkook fazlasını istemeye başlamıştı. Sadece bedeniyle yetinmek istememişti Yoongi'nin. Kalbini de istemişti ama bunun mümkün olmayacağını anladığı her an Namjoon'a olan hırsı büyümüş, bir zamanlar büyük saygı ve sevgi beslediği hyunguna nefret beslemeye başlamıştı. Yoongi'yi onunla paylaşmak rahatsız edici olmaya başlamıştı. Ama paylaşmak zorunda olduğunu bugün büyük kıskançlık ve hırs sonucu anlamıştı. Kıskanması bir işe yaramıyordu kendine zarar vermekten başka. Bu yüzden kabullenmişti ama kendine koyduğu tek bir şartla. Madem paylaşmak zorundaydı Yoongi'yi o zaman kendi kurallarını koyacaktı ve Yoongi'de itiraz hakkı olmadan kullara göre oynayacaktı bu oyunu.

"Yoongi atıştırmalık birşeyler hazırlayalım mı bebeğim?"

Başını sallamıştı eşine ve oturduğu koltuktan kalkıp Namjoon'la birlikte mutfağa geçmişti.

Çıkarken Jungkook'un alaycı gülüşünü görmüştü. Namjoon'un 'bebeğim' demesine güldüğüne emindi.

"Ben mısır patlatıyorum, dolapta  çikolatalı kurabiyeler vardı onları çıkarsana Jungkook sever."

Herhangi bir cevap vermeden dolaptan kurabiyeleri çıkarmaya yönelmişti. Namjoon'da kendisi de sessizce birşeyler hazırlarken Jungkook girmişti mutfağa.

"Yardım edebilir miyim hyung?" Namjoon'a karşı konuştuğunda gözlerini devirmişti Yoongi.

Kendisinin yanında Namjoon'dan çok farklı bir şekilde bahsederken şimdi de saygılı konuşmasıydı gözlerini devirmesinin sebebi. Jungkook Yoongi'ye 'iyi bir oyuncusun' diyordu ama kendisi de en az Yoongi kadar profesyonelleşmişti rol yapmak ve yalan söylemekte.

"Gerek yok Jeongguk gidip otur."

"Bende birşeyler yapayım."

Israrla yardım etmek istemesi pes ettirmişti Namjoon'a. Onu mısırlara bakması için ocağın başında tutup kendisi de Yoongi'nin hazırladıklarını salona götürmüştü.

Betrayal Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin