chapter 14:till death

517 68 35
                                    





Gözlerimi açmak istiyordum. Gerçekten, gözlerimi açıp başımda dakikalardır konuşup duran sesleri susturmak istiyordum. Göreceğim manzara beni biraz korkutuyordu açıkçası. Bayılmadan önceki kulaklarımdaki uğultu devam ediyordu. Ne kadardır baygın olduğumu da bilmiyordum.

"Biraz sessiz olsanız gerçekten harika olurdu." demiştim kuruyan boğazımın el verdiği kadar. Gözlerimi yavaşça açıp yanı başımda, yerde bacaklarını iki yaba açmış oturan Jaehyun'a çevirmiştim. Yüzündeki yaralar küçük bantlarla kapatılmış ve kolu da sargıya alınmıştı.

"Ah sonunda uyandın! Nasıl hissediyorsun?!"

Odanın diğer ucundan koşarak ayak ucuma atlayan Heejun, ağrıyan bedenimi daha çok sarsmıştı. Gözlerimi sıkıca kapatıp vücuduma yayılan ağrının geçmesini beklemiştim.

Jeno acı içinde olduğumu anlayarak Heejun'a dikkatli olmasını söylemişti. Boğazımı temizleyip gözlerimi açmış ve tekrar bana endişeyle bakan Jaehyun'a dönmüştüm.

"İyi misin?"

Dudaklarını birbirine bastırarak hafifçe başını sallamıştı. "Evet, sen bayıldıktan sonra doktor çağırdık. İkimizin de ciddi durumda olmadığını söyledi. Eğer kemerimi bağlamasaydın..."

Jaehyun'un sözünü kafasına arkasındaki yataktan yastık fırlatan Moonbin'in bağırışı kesmişti. "Kemerini takmıyor muydun?!"

Jaehyun ona çenesini sıkarak döndüğünde Moonbin çocuk gibi gülümsemiş ve dizlerini kendine çekerek sırtını duvara yaslamıştı.

"Başkan bir şey dedi mi?" diyerek ayak ucumdaki Heejun'a bakmıştım.

"Sen uyandıktan sonra tekrar aramamızı istedi. Doktoru da o gönderdi."

"İsthibarattaki çocuklardan biri senin bayıldığını görünce deliye döndü." demişti Shiah sesli bir kahkaha atarak. Kaşlarımı çatarak yanımdaki Jaehyun'a bakmıştım cevap beklercesine.

Bana kaşlarını kaldırarak bakmış ve yavaşça ayağa kalkmıştı. "Hayranın bol." Ayakta duran Jeno'nun omzuna eliyle hafifçe vurarak yanından geçmiş ve bilgisayarıyla uğraşan Siah'nın yanına çökmüştü.

Sağlam olan kolumdan destek alarak yavaşça doğrulduğumda Heejun ve Jeno yardım etmek için öne atılmıştı ama çoktan sırtımı yaslamıştım yatak başlığına.

"Telefonum nerede?"

Jeno gri eşofmanının cebinden hurda olmuş telefonumu çıkararak bana vermişti. Elinden telefonumu alırken gözlerim kırılmış ekranına dalmıştı. Kendime gelerek ortadaki tuşa basmış ve çizik renkli ekranla karşılaşmıştım. Sesli bir nefes vermiş ve tuş kilidini açtıktan sonra Başkan'ın numarasını aramıştım.

Saniyeler içinde telefon açılırken karşı taraftan gelen fısıltılar ilk duyduğum şeydi. Boğazımı temizleyerek konuşmaya hazırlandım.

"Aramamı istemişsiniz efendim."

"Evet, bana her şeyi anlatmanı istiyorum."

Soğuk ve kalın sesi tüylerimi diken diken etmişti. Yetiştirdiği erlerinden ikisi neredeyse ölmek üzereydi ve bu kadar ruhsuz konuşması beni ürpertmişti.

"Uçak kazasında ölen adamın eşi Bayan Hwi beni aradı ve evini aramaya gelen polisler olduğunu söyledi. Aramak için izin kağıdı bile göstermemişler. Onun yanına gittik. Polisleri gönderdikten sonra kendisine, çocuklarına ve eve bakacak ekipler istedik. Ekipler geldikten sonra evden ayrıldık ve sürekli taksi kullandığımız için bir araba kiraladık. Motele dönerken bir kamyonet bize çarptı. Arabadan zar zor çıktık ve iri yarı koca adamlarla karşılaştık. Dövüşecek hâlde değildik. Jaehyun'un bacağı aksıyordu ve ben nefes almakta zorlanıyordum. O yüzden oradan ayrılmak zorunda kaldık. Bize yetişemesinler diye arabayı patlatmak zorunda kaldım. Dikkat çekmememiz gerekiyordu biliyorum ama öyle bir şey yapmasaydım yerimizi öğrenebilirlerdi."

peiskos • lee jenoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin