Bölüm 16; Ölüm

10.5K 400 2
                                    

Bölüm 16: Ölüm

Geldiğimiz yer, Çetin'le gitmeye alıştığım deniz kenarındaki kayalıklardı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Geldiğimiz yer, Çetin'le gitmeye alıştığım deniz kenarındaki kayalıklardı. O kayalıkların bir cadde gerisindeki ufak bir bankta oturuyorduk ve Çetin'in elime verdiği cep telefonuyla Arda'nın telefonda Azra'ya dediği gibi kayalıklara gelmesini bekliyorduk. Bir rüzgar estiğinde saçlarım yanımdaki Çetin'e doğru savruldu. Onları diğer omzuma sarkıttığımda Çetin'in gözlerinin siyah kazağımın üzerindeki hala hırçınca savrulmak isteyen sarı tutamlara takıldığını gördüm. Karmakarışık siyah saçlarının bir kaç tutamı alnına düşüyordu fakat o bunu umursamadan sadece benim saçlarıma odaklanmıştı dalgın ve düşünceli bakışlarla. Saçlarını yine gözlerini saçlarımdan ayırmadan dalgınca karıştırdığında gerçekten de zihninde bir şeylerin dört döndüğüne emin oldum. Bir şeyleri düşünürken saçlarını karıştırıyordu. Karışık saçları tepedeki kara bulutlara rağmen parıldayarak daha fazla karıştı ve yeniden alnındaki yerlerini buldular.

"Biliyor musun?" diye sordu sanki benimle değil saçlarımla konuşurmuş gibi.

Ona kaşlarımı kaldırarak baktım, saçlarımdaki gözlerini kaldırmadan devam etti. "Aslında ona hem çok benziyorsun, hem de hiç benzemiyorsun."

Kaşlarımı çattım merakla. Kime benziyordum ya da benzemiyordum? "Kime?" diye sordum zihnimdeki soruyu dile getirerek.

Gözlerini kendi halinde bir savaş veren saçlarımdan çekti ve ona merakla bakan gözlerimi buldu. Gözbebekleri genişlerken yeşillere teslim oldular ve gözlerindeki yeşil kısmın içerisindeki siyah damarlara su taşıyan bir nehir gibi bütünleştiler. Bakışları farklıydı. Bakışları kimsede görmediğim kadar farklıydı. Çoğu zaman hırçın bir deniz, bazen ise o denizde dalgınlıkla sallanan yıkık dökük bir kayık oluyordu onun bakışları.

"Kız kardeşime," dedi yutkunarak. Gözlerini bana dikti ve vereceğim tepkileri izledi gözbebeklerinin siyahına karışmış acıyı umursamadan. Oradaki acının nedenini deli gibi merak ederken ağzım şaşkınlıkla açık kaldı. Onun bir kardeşi mi vardı?

"Kardeşin mi var senin?" diye sordum şaşkınca. Ağzımın aldığı oval şeklini gözlerimi kırpıştırarak bozdum ve bana donuk bakışlarla bakan Çetin'e gülümsedim. "Bir gün tanışmak isterim."

Çetin'in gözleri öyle bir hal aldı ki hayatımda ilk defa birinin gözlerinde bu kadar duyguyu bir arada gördüm. Nefret, acı, özlem ve sevgi... Kimden nefret ediyor, neye karşı acı çekiyor, kime özlem duyuyor ya da gözlerindeki sevgi kime aitti bilmiyordum fakat hepsi bir arada gözlerindeki duygu ağını alt üst etmiş gibiydi, birden onun ruhuna çöktüklerini hissettim. Yeşil gözlü çocuğun gözlerinde, hem ucu bucağı buzdan duvarlar olan bir duygusuzluk, hem de içinde boğulacağı bir duygu seli vardı.

"Tanıştırmayacağım," dedi dişlerini sıkarak, denize döndüğünde bir rüzgar uzun ve gür kirpiklerinin arasından esip saçlarını uçuşturdu. Umursamadı. Daha fazla dişlerini sıktı.

KİMLİKWhere stories live. Discover now