Bölüm 4

313 30 12
                                    


Kendine geldiğinde, uçtuğunu fark ediyor çocuk. Hiçbir şeye tutunmuyor, kanatları da yok, ama havada süzülüyor. Derken ilerisindeki karaltı dikkatini çekiyor, bir pegasus bu; onun pegasusu. Karakorsan'ın burada ne aradığını merak edip, biraz daha yaklaşmak istiyor. Onun bu isteği üzerine, hayalet bedeni çocuğu, hızla atının yanına uçuruyor. Melez, kendisine itaat eden bu hayalet bedenden memnun, sırıtıyor. Ardından, Karakorsan'a binmiş olan oğlanı fark ediyor; Percy Jackson. "Güzel," diyor mırıldanarak, ancak sesini kendi bile duymuyor. "Poseidon'un Oğlu Percy Jackson ve Onun Akıl Almaz Maceraları. En sevdiğimden!" Biraz daha yaklaşıyor, artık konuşulanları duyabilecek kadar yakın.

Bir süre öylece uçuyorlar, en sonunda yere konuyorlar, Karakorsan yanlışlıkla masayı deviriyor. Percy ve Annabeth'in evinin arka bahçesi burası. Annabeth, duyduğu sesle birlikte bahçeye çıkıyor.

"Percy?"

"Selam." diyor Percy. "Hazır mısın?" Gece mavisi bir elbise giyip sarı saçlarını açık bırakmış olan kadına bakıyor, o kadar güzel ki...

"Hazır sayılırım." diyerek gülüyor kız, bir yandan da küpesinin tekini takmaya çalışıyor. Küpesiyle işi bittikten sonra, oğlana doğru yürüyor. "Gel bakalım Yosun Kafa." diyerek, Percy'nin rüzgarda dağılmış olan saçlarını düzeltiyor. Ardından dudaklarına küçük bir öpücük bırakıyor. "Hadi gidelim."

Percy sırıtarak Karakorsan'a biniyor, Annabeth de onun arkasına oturup, ellerini oğlanın beline doluyor. Gidecekleri yere varana kadar konuşmuyorlar, rüzgarın sesini dinleyerek, düşünüyorlar...

Onlar böyle düşüncelere dalmışken, ayaklarının yere değmesiyle birlikte, geldiklerini fark edip, pegasustan iniyorlar. Annabeth etrafına bakınıyor, deniz kenarı burası; Montauk.

"Percy," diyor şaşırarak. "Neden buraya geldik?"

Percy gülümsüyor, "Yılbaşını kutlayacağız."

Annabeth'in gözleri parlıyor, topuklularını çıkarıp bir kenara fırlatıyor. Ayağının arkasındaki yarayı ovuyor. "Lüks bir yere gideceğiz sanmıştım, öyle bir söyleyişin vardı ki!"

Oğlan bir kahkaha patlatıyor, "Hayallerini yıktığım için üzgünüm," diyor ve ilerideki küçük evi gösteriyor. "Ancak yeni yıla burada gireceğiz."

"Hayal mi?" diyor kaşlarını çatarak. "Yeni yıla kendini bir şey zanneden züppelerin arasında girseydik, seni asla affetmezdim, Yosun Kafa."

Percy bir kahkaha daha atıyor, "Biliyorum." diyerek Annabeth'i öpüyor. Derken evin penceresinden biri, onlara sesleniyor.

"Percy! Annabeth!" Sese doğru kafalarını çeviriyorlar, Sally Jackson'ın onlara baktığını görüyorlar.

"Geliyoruz anne!" diye cevaplıyor onu Percy, Sally içeri giriyor.

"Bayan Jackson da mı burada?" diye fısıldıyor Annabeth şaşırarak.

Percy tek kaşını kaldırıyor, "Şey, hep birlikte oluruz diye düşünmüştüm... İstemez miydin?"

"Tabii ki isterdim, Yosun Kafa!" diyor Annabeth gülerek. "Bir aile gibi olurduk..."

Oğlan, kaldırdığı kaşını indirmeden konuşuyor, "Biz zaten bir aileyiz, Annabeth."

"Evet, ama..."

"Şişşş," diyor Percy, işaret parmağını kızın dudaklarına koyarken, "Bu cümlenin devamını getirmeni istemiyorum." Annabeth gözleriyle onu onaylıyor ve geri çekiliyor. "Hadi, içeri girelim."

Birlikte eve doğru ilerliyorlar, Sally onları sevinçle karşılıyor.

"Hoş geldiniz!"

"Hoş bulduk, Bayan Jackson." diye teşekkür ediyor Annabeth. Sally ona sarılırken, konuşuyor.

To Die Is To LiveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin