•41. Bölüm•

61 4 0
                                    


  Eti bıçak ile kestikten sonra yavaş yavaş çiğnedim. Tahminlerim her zaman ki gibi beni yanıltmamıştı ve karşımda ki sandalye çekilmişti. Kafamı kaldırıp bakmadan yemeğimi yemeye devam ettim.

Çatal ve bıçağı tabağın bir kenarına koyup peçete ile dudaklarımı temizledim ve dirseklerimi masaya koydum. Ellerimi yumruk yapıp çenemin altına koydum ve sonunda bakışlarımı karşımda ki adama çevirdim.

"Buyurun komiser bey?"

"Sizin hakkınızda şikayet var Regina Hanım." yüzüme kendini beğenmiş bir gülümseme koyarak komiseri cevapladım.

"Bu şikayeti siz mi çıkardınız yoksa? Çünkü son dönemde bana oldukça takmış vaziyettesiniz."

Yalan yoktu. Bu polis beni yakalamak uğruna her şeyi yapabilirdi ama hiçbir zaman eline en ufak bir delil bile geçmiyordu. Bir kaç ayda bir böyle şikayet oluyor bende elimi kolumu sallayarak çıkıyordum. Şikayetti sonuçta. Ama bu polisin neden beni yakalatmaya taktığını da çözememiştim. Hiçbir işimde en ufak şüpheye yer vermezdim.

"Ben sadece suçluları yakalamak için görevli sıradan bir memurum Regina Hanım."

"Peki benden şüphelenmek için herhangi bir deliliniz var mı komiser?"

"Henüz yok ama elbet olacak." ufak bir kahkaha attım.

"Bence bu sizin ufak bir kuruntunuzdu ardından da takıntıya dönüştü. Eğer isterseniz çok iyi psikiyatrist tanıdıklarım var. Önerebilirim?"

"Koskoca Valentino Ferrari'nin ortalarda görünen tek çocuğu da bu işlere karışmayacak öyle mi? Asıl bu biraz hayal olur bence Regina Hanım. Bir de benim merak ettiğim bir şey var diğer aile üyeleriniz nerede?"

"Bunun sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum komiser. Madem ben koskoca Valentino Ferrari'nin kızıyım, babamı niye yakalayamadınız." benim yüzümde kendinden emin bir gülümseme, komiserin yüzünde ise morarmış bir ifade vardı.

"Delil yetersizliği." dişlerinin arasından sinir ile söylemesi beni daha da keyiflendirmişti.

"Tesadüfe bakar mısınız, beni de hep delil yetersizliği hatta delil olmadığı için bırakıyorsunuz. Bence komiser siz bu işi bırakın." biraz eğlence için komiseri kışkırtmaktan zarar gelmezdi.

"Siz ruhunuzu şeytana satmışsınız Regina Hanım." yine ufak bir kahkaha attım ve yüzüme tehlikeli bir gülümseme koyarak oturduğum sandalyeden kalktım. İki elimi masaya dayayarak komisere eğildim.

"Ben ruhumu şeytana satmadım komiser. Benim ruhum zaten şeytan." Çantamı alarak masadan uzaklaştım.

Restoranın çıkış kapısında beni bekleyen araca bindim ve hemen Diana'yı aradım.

"Alo?"

"Alo Diana, neredesin?"

"Ofisteyim bir sıkıntı mı var?"

"Geliyorum." 

Bazı şeyleri telefonda konuşmamak daha sağlıklı olacaktı. Geniş ofisten içeriye girdiğimde adımlarım alıştığı yere doğru ilerledi. Kapının önünde ki sekreter hemen ayağa kalktı.

"Regina Hanım, Diana Hanım içeride sizi bekliyorlar." çalmadan kapıyı açtım ve karşıma çıkan siyah tenli güzel kadın ile gülümsedim.

"Hoş geldin, geç otur." Selamlaştıktan sonra gösterdiği yere oturdum. Diana da kahve sipariş ettikten sonra karşıma oturdu.

Gözlerimi Diana'nın üzerinde gezdirdim. Çok güzel bir kadında ve hiçbir zaman değişmezdi. Siyah teni ile nadir olan mavi gözleri ile mankenleri kıskandıracak derecede güzeldi. Kahvelerimiz geldikten sonra konuşmaya başladım.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now