ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "GÜCÜN PEŞİNDE"

88 0 0
                                    

❄️❄️❄️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️❄️❄️

Cesaret yeri geldiğinde yaşama susamış bir dudak gibi suyu emer, yeri geldiğinde ölümcül hatalara sürükleyebilirdi. Bayan Moo, dedektif hislerine güvenerek cesaretinin izinden gidiyordu. Minba'nın kendisine yetişmek için nefes nefese kaldığını duyuyordu fakat gözünü merakla kırıştırmış melez bir cesaret duygusu kaplamıştı. "Varmak üzereyiz zaten biraz yavaş olur musun Moo!" dedi Minba terli sesiyle. Moo ona kulak asmıştı ister istemez. Diyaframı kasım kasım kasılmış, inlemeye, dudaklarından çaresiz gürültüler çıkarmaya başlamıştı. Tıpkı, enerjisini kaybetmiş bir bulutüs gibiydi. Ayaklarını yerdeki sıvılaşmış çamurun üzerine bastırdı. Olay yerine yaklaşmışlardı. Bunu adımlarını attıkça kirlenmiş gri, tozlu ve isli havayı gördüğünde anladı. Uzaktan görünen büyük, halka kümenin içine girmişlerdi. 

"Ne ile karşılacağımızı bilmiyoruz!" Minba, Moo'nun omuzlarına tutundu, yüzündeki gerginlik sesindeki cümlelere yansıyordu. Moo'nun başına buyruk davranıyor olmasını saçma buldu. Sakince durmalı ve düşünerek hareket etmeliydi. Moo'nun sessiz kalmasını fırsat bilerek açık renkli dudaklarını araladı. Kelimeler bir yılan gibi damağında kıvrılıyor, dişlerine çarparak dudaklarından firar ediyordu. "Fazla fevrisin farkında mısın? Böyle davranarak kendini riske atıyorsun. Ne demek hiçbir önlem almadan oraya gitmek!" Uzun kollarıyla havada dans eden isi gösterdi. "İstersen sen devam edebilirsin ama ben, biraz daha burada kalıp düşünmek istiyorum." Moo, Minba'dan böyle bir çıkış beklemiyordu. Düşündü. Minba haklı olabilirdi. Fazla fevri davranmıştı. Dedektif ruhunu ortaya çıkarması, avına sinsi bir şekilde yaklaşan bir hayvan gibi davranması gerekiyordu. Minba belki de durdurmasaydı avcı değil, av olabilirdi.

"Haklısın, Minba." dedi. "Biraz düşünelim." Birkaç dakikalık zaman diliminde zihnini serbest bıraktı. 

"Bir şeyi fark ettin mi?" Moo, dedektif dürtülerinin içinde bir yerlerde yükselip kanatlandığını hissetmişti. Sivri kulaklarını havaya dikti. Kaşlarını çatarak demin duyumsadığı küçük gürültüyü duymayı diledi. "Bir ses duydum." Başını sallayarak o sesi tekrardan duymaya çalıştı fakat o sesi bir daha duyamadı. "Küçük bir cızırtı gibiydi Minba." Pürüzsüz teni ürpermişti, gökyüzünde yayılan gri dumanın alanını genişleterek karanlığı yarıp aydınlığa ulaşmaya çalıştığını gözlemledi. "Bak," dedi. Dolgun, parlak dudaklarının içindeki ön dişleri belli belirsiz görünüyordu. Minba, Moo'nun ciddi ifadesine sevimli bir görünüm kattığını düşündü. 

"O bölgeye uzaktan, ağır ağır yaklaşacağız tamam mı?" Minba başını salladı. Gri hareli mavi gözlerini ormanın derinliklerine dikmişti. 

Moo üzerine bastığı çalılıkların hışırtı sesinden başka ses çıkarmamak için müthiş bir gayret içine girmişti. Minba'nın varlığını arkasında hissediyordu. En az onun kadar büyük bir çabayla olayın gerçekleştirdiği yere doğru ilerlerken gözünü dört açmıştı. Herhangi dikkat çekici bir delil ya da iz Moo'nun içine girdiği durumu aydınlatmak için büyük bir anahtar olabilirdi. Moo çattığı kaşlarıyla tamamıyla gergin hissediyordu. Büyük bir gürültüydü. Hiç ama hiç normal değildi. İsli havanın ve ağır, küflü koku burun deliklerini sızlattığında olduğu yerde durdu. Minba omuzlarına çarpmıştı ve asi saç telleri Moo'nun omuzlarının üzerini okşayıp geri çekilmişti. "Sence bu koku ne Moo?" Moo bir kez daha kokladı. Ağırdı ve midesinin bulandığını hissetti. "Ceset kokusu gibi," dedi. Zarif boynunu Minba'ya doğru çevirdi. Kızıl gözleri birkaç ton koyulaşmıştı. 

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin