bir

4.5K 348 101
                                    

bir: everything goes


Sonbaharın bitişine yakın gelen soğuk havalar beraberinde yağmur tanelerini de getirmişti; kül karanlığına gömülmüş gri gökyüzünü yıldırımlar ve gök gürültüleri aydınlatıyordu. Şiddetli yağmur tanelerinin yere çarpış sesi Seokjin'i gördüğü kabuslardan uyandırmak için yeterliydi.

"Hyung, hayır!" Antik yunan gladyatörlerini andıran yakışıklı yüzünden soğuk terler boşalıyor, iniltileri yalnız kaldığı odayı dolduruyordu. "Anne!"

Her şey, herkes, her bir zerresi küle bulanmıştı. 

Seokjin uykusundan sıçrayarak uyandı. Hıphızlı atan kalbine dokunup göğüs kafesindeki ağırlığı atmak için eliyle göğsünü ovuşturdu, derin nefes alışverişleri odayı dolduruyordu. Sakinleşmeye çalıştı.

"Aish, lanet olası kabuslar," diye mırıldandı. Telefonuna uzanıp saate baktığında saatin gecenin biri olduğunu gördü; daha uyanıp işe gitmesine beş saat vardı. Kendi odası ona yalnızlığı ve soğuğu çağrıştırdığı için aşağı kata, mutfakla birleşik olan salona inmeye karar verdi. Attığı adımlarla ayağının altındaki ahşap zemin gıcırdıyordu, ailesinden kalma bu eski, iki katlı ev şimdi sadece kendisiyle doluydu. 

Ev tamamen karanlıkta olsa da uzun koridorun sonundaki pencereden gelen sokak lambası ve dolunay önünü bulmasına yetecek kadar ışık yayıyordu. Gördüğü her şey üzerine ince bir tül örtülmüş gibi silikti. Merdivenleri inip mutfağa gittiğinde aynı ışıkta kendine bir bardak su doldurdu ve kırmızı koltukta bulunan ince battaniyeyi üzerine alıp yeni yaktığı şöminenin karşısına oturdu. Yorgun bedeni uyku için ona yalvarırken dizlerini kendine çekip şöminenin turuncu ateşini izleyerek yeniden uykuya dalmaya çalıştı.

Her şey yoluna girecek, diye düşündü kapattığı gözlerinden yaş akarken. Kendine daha da sıkı sarıldı. Bu yalnızlığa da alışacaksın. Bu iki katlı evde tek olmanın aslında güzel olabileceğine inanmaya başla, Jinnie, her şey yoluna girecek.

Yağmurla birlikte döktüğü gözyaşları en sonunda ona uykuyu geri getirdi ve şöminenin karşısında, yerde kıvrılarak uykuya daldı.


Taktaktaktaktaktaktaktak

Seokjin irkilerek başını salladı, zihninden geldiğini düşündüğü sesleri yok etmek için eliyle boşluğu dövdü.

Taktaktaktaktak

Şimdi ses aynı şiddette ama daha kısa aralıklarla geliyordu. 

Taktaktak

Yattığı yerden doğrulduğunda uyku sersemliğindeydi; sokaktan gelen yağmur sesleri ona ninni gibi gelirken kapıdan gelen tırmalama sesleri rahatsız ediciydi-

Bir saniye, kapı mı? Bal rengindeki gözleri irileşti. Gergince etrafına bakındı. Kim gelmiş olabilirdi ki bu saatte?

"Merhaba?" Yerde yattığı için ağrıyan sırtını ovuştura ovuştura dış kapıya ilerledi, koyu kahve ahşap kapıya kulağını yasladı. "Kim o?" Ama karşıdan cevap gelmedi, ısrarla birkaç kere daha sorsa da hiçbir ses alamadı.

Cılız bir miyav sesi dışında.

Seokjin gerilerek kapıyı açtı, dışarıdan yağan yağmurun ve çakan şimşeklerin gürültüsü şimdi hemen kulağındaydı. Karşısında kimseyi göremeyince kapıyı yeniden kapatacaktı ki birdenbire ayağına dokunan bir şey hissetti.

Bal gözleri yavaşça aşağıya indiğinde ona iri gözlerle bakan bir kaplan yavrusu buldu.


yn: sanırım elimden geldiğince her gün kısa da olsa bir bölüm yüklemeye çalışacağım

dandelion || taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin