["Hayat bu, zaman gelir, her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an, her şey yeniden can bulur.]
❀ ❀ ❀
BT21 koğuşunda sıradan bir gündü. Kahvaltı edilmiş, fazlalıklar toplanmış ve havalandırmaya çıkılmıştı. Her şey normal rutininde ilerliyordu. Öğle yemeğinden sonra büyük demir kapı rutinin dışında, gürültülü bir şekilde açıldı ve meraklı gözlerce izlenmeye başladı.
"Bu ses hala kulaklarımı tırmalıyor..."
Yoongi söylenerek kapıya bakarken suratsız gardiyan normalde burnunun ucunu sokmadığı koğuşun içine girip mahkumları süzdü.
Zayıf, siyah saçlı olan her zamanki gülümsemesiyle gardiyana yaklaştı.
"Ne o Jung Woo, tekrar kaçacak mıyız diye mi kontrol ediyorsun?"
"Bu gün emekliye ayrılıyorum. Veda etmeye geldim."
Chae Jung Woo bilindiği üzere asabi ve huysuz bir adamdı. Onun bu sakin hali koğuş ahalisince garipsenmişti doğal olarak. Jimin uzandığı Taehyung'ın dizinden doğrulup kalktı. Jung Woo'ya veda vakti olması onu üzmüştü. Asabi, yaşlı gardiyana adımlarken belli belirsiz gülümsedi.
"Beni buraya ilk getirdiğin günü hatırlıyor musun?"
"Ne çelimsiz çocuk, Yoongi bunu bir lokmada yer diye düşünmüştüm."
Jung Woo ve yorgun kahkahası koğuşa yayılırken Yoongi bile gülüyordu bu dediğine. Jin her zaman oturduğu pencerenin kenarından kalkıp arkadaşlarına katıldı. Ve evet, hala bu koğuştan nefret ediyordu.
"Dönüp dolaşıp buraya geliyorsunuz. Bu koğuş cidden size yakışıyor."
"Vay canına Woo! Seni ilk kez iltifat ederken görüyorum. Cidden yaşlandık."
Hoseok elini yaşlı gardiyan Jung Woo'nun omzuna atmışken Jimin ve Taehyung ikilisi sırıtıyorlardı.
"Pekala beyler. Benim için gitme vakti."
"Jungkook olsa kesin ağlardı."
Yoongi sarılırken söylenmişti.
Yalan değil, eşini ciddi anlamda özlemişti. Evleneli kaç yıl olmuştu bilmiyordu. Zaten her şey çok hızlı oluvermişti. Evlenme teklifi etmeye hazırlanırken bir akşamüzeri Jungkook ansızın "Bir mıknatısın iki zıt kutbu olmaya var mısın?" diyivermiş ve yüzüğü ona uzatmıştı. "Zıt kutuplar birbirlerini çeker," derken gözleri doluydu Yoongi'nin o akşam.
Meşhur bir sözde de dendiği gibi "İyi şeyler olmadan en kötüsü olmak zorundadır." Bu söz Yoongi'nin tüm hayatını anlatmaya yeter hatta artardı. Bir şey kötü başlıyorsa illa kötü bitecek diye bir şey yoktu sonuçta.
"Arada ziyaretimize gelmeyi ihmal etme Woo!"
Kapanan koğuş kapısının ardından Namjoon'un cümlesi Jung Woo'ya ulaştığında gülümsedi. Şimdi tekrar bu koğuşta altı kişi kalıvermişlerdi işte.
"Bu gün günlerden ne?"
"Çarşamba ya da perşembe. Pazartesi de olabilir... Ne bileyim amına koyayım."
Hoseok gözerini devirip Yoongi'den uzaklaştı. Herkes tekrar avludaki masada toplanırken Jin'in sırtına atlayıp kıkırdadı. Dostlarıyla uğraşmayı son nefesine kadar kendine görev bilecekti galiba.
"Bu görüş günleri neden gelmek bilmiyor ya? Önceden sanki zaman daha hızlı geçiyordu."
Jimin otururken söylenmişti. Namjoon gülümsedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
IDYLLIC pt. 2 DEPAYSEMENT || vmin
Fanfiction"Var olan her kusursuz şeyin ardında acılar gizliydi. En sıradan çiçeğin açması için dünyanın çile çekmesi gerekiyordu." IDYLLIC serisinin ikinci kitabıdır. İlk kitaptan sonra okunması önerilir. ~ Argo, madde kullanımı ve cinsellik içerebilir. ~ E...