I- "Geçmişin Pençe İzi"

265K 7.5K 6.2K
                                    

Spanchın üzerine döktüğüm antiseptik solisyonu, dikiş attığım bölgeye dairesel hareketlerle sürerken "Hemşirelerin görevli doktor kontrolünde ve izninde dikiş atma yetkisi vardır." demekten alıkoyamadım kendimi.

"Hatta buradaki hemşirelerin çoğunun eli benden çok daha aşina sütur atmaya. Sağlıkta bilgiden daha önemli bir şey varsa o da tecrübedir."

Yaranın iyice temizlendiğine emin olduktan sonra temiz spanchları, atladığım yoksa eğer üçüncü kez dikiş attığım bölgeye özenle koydum.

"Peki benim amacım bir hemşireye dikiş attırmaksa neden revire gitmek yerine buraya geleyim?"

Giydiği üniformayla fazlasıyla karizmatik duran ama üçtür gözümde inatla dikişlerini patlatan bir hastanın önüne geçemeyen adama çevirdim gözlerimi kısa bir an.

"Yavuz Bey yani biraz lakayt olsam bir astsubaya dikişlerini kasten patlattığıyla ilgili bir imada bulunacağım." derken çarpık bir gülüş kondurdu yüzüne. Pansumanını yaptığım yarayı plasterle sabitlerken yeterince, son kez bir sıkıntı var mı diye kontrol ettikten sonra geri çekildim. Kullandığım malzemeleri sağ tarafa doğru yürüyüp kırmızı renkli kutuya atarken eldivenlerimi de çıkarmıştım.

"Alışabildiniz mi Urfa'ya?" diye sordu söylediğimi umursamayıp. Yabancılık çekmeyeyim diyeydi herhalde bir haftada üç kez buraya gelmesinin nedeni.

"Tahmin ettiğimden çok daha çabuk." derken kendisine yaklaşıp yarayı gösterdim. "Biliyorum malum üçüncü olunca ezberlediniz ama yine de söylemek zorundayım; dikişleriniz yine ve yine," sesimde bariz bir ima vardı. "Patlamazsa ve ben yine dikiş atmak zorunda kalmazsam beş gün sonra alınacak. Söylediğiniz gibi revire gidebilirsiniz ya da herhangi bir sağlık ocağına. Buraya kadar kendinizi yormanıza gerek yok. Suya temas etmiyorsunuz ve lütfen dikkat edin. Kalıcı bir iz ya da enfeksiyon riski artıyor. Diktiğim yer bir kumaş değil sizin deriniz. Ve bir kez daha geldiğinizde muhtemelen biraz önce sinirlendirdiğiniz hemşireyi yönlendireceğim size. Eli ağırdır." derken tam elimi beyaz önlüğüme koyup ilerleyecekken kolumdan yakaladı. Bulunduğumuz yerin perdesi kapalıydı ama rahatsız oluşumun önüne geçememiştim.

Eline baktığımı fark edince geri çekildi ve doğruldu. "Sizi burada rahatsız eden kimse yok değil mi?" diye sorduğunda garipçe ona baktım.

"Urfa'dayım, düşman yerinde değil. Niye öyle söylediniz?"

Baş parmağını alt dudağına sürttü. "Sizin gibi güzel bir kadın İzmir'den buralara kadar geldiyse bunu sormak en az vatan görevim kadar esas." Silik tebessümünün ötesi çapkın bir gülümsmeydi seçebiliyordum bunu. "Bu tarafların insanları bira-"

O an bu tavrına yüzümü buruşturmamak için zor tuttum kendimi. "Yavuz Bey," diye böldüm tereddüt etmeden. Beni burada kendisi rahatsız ederken Urfa insanına mı laf edecekti?

Daha neler.

"Güzel bir şehirde mecburi hizmetimi yapıyorum. Ötekileştirdiğiniz insanlar da iyi ki bu şehirdeyim dedirtiyor. Yeni başlayan bir doktora kendi kardeşi ve çocuğu gibi davranıyorlar. Bütün yaratılan algıları yıktılar ama görüyorum ki sizinkiler duruyor." gerçekten üzülmüş gibi baktım ona. "Üzüldüm, bu şehrin tadını çıkaramadan görev yapmak büyük kayıp." Sesim bir tık kısıldı ve bir sır verecekmişim gibi ona yaklaştım. "Bana kalırsa şu saçma dizileri izlemeyi bırakın, gerçek çok farklı çünkü. Zamanınıza yazık bir kere.Hayatı kaçırıyorsunuz." dediğimde tam elim perdeye gitmişti ki tekrar yakaladı kolumdan.

Seslice nefes verip sahici olmayan bir gülümsemeyle ona döndüm. Sabrım usul usul sınanıyordu.

"Dinliyorum?"

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin