Bölüm Elli İki - Resurgam | Sezon Finali

346K 21.2K 115K
                                    




Kendi oy ve yorum rekorlarımızı kıracak, sezon finaline yakışır bir bölüm olması dileğiyle.

Sizi çok seviyorum, keyifli okumalar.

İnstagram: suleavlamaz

Twitter: sulisindunyasi

Twitter: sulisindunyasi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Şarkıları:

Pera - Ağla

Mürşide – Zemheri Aşk

Pera – Yandım

Bölüm Elli İki – Resurgam

Sezon Finali

Saatten, geçen dakikalardan bihaberim. Sadece bir günü devirdiğimi biliyorum bu pek de karanlık olmayan zindanda. Karanlık olmadığını söyleme gereği hissettim çünkü bir camı, bir de tavanda asılı ışığı bulunuyordu. Sabah olduğunda Varilok'un kasvetli havasının sağladığı kadarıyla doluyordu gün ışığı demir parmaklıklı pencereden içeri; hava kararmaya başladığında otomatik olarak yanıyordu tavanda asılı, gümüş tutacağı paslanmış lamba. Parmaklıklar haricinde pek zindan havası olduğu söylenemezdi, kullanılmayan, bakımsız, eski bir oda gibiydi. Duvarları gri sıvalı, boyasızdı, zemin beton ve soğuktu. Odanın sağ tarafında tek kişilik bir yatak bulunuyordu, rahat olup olmadığı konusunda hiçbir fikrim yoktu çünkü geceyi orada geçirmemiştim, tüm gece yatağın sol tarafında kalan duvara sırtımı yaslamış, dizlerimi kendime çekerek oturmuştum sabaha kadar. Uykusuzluğa zaten alışmıştım bu nedenle uykunun zerresi dokunmamıştı gözlerime. Yatağın ayak ucu tarafında bir lazımlık vardı. Sabah olduğunda içinde peynir, üç zeytin ve bir dilim ekmeğin bulunduğu bir tabak bırakılmıştı, elbette dokunmamıştım. Akşam o tabak götürülmüş, yerine içinde çok az bir şey patates ve etin bulunduğu sulu yemeğin yanında yine bir dilim ekmek bulunan yeni bir tabak bırakılmıştı. Ona da dokunmadım.

Benimle ilgilenen muhafızları tanımıyordum, iki iri yarı erkek bekliyordu kapımda, biri esmer, uzun saçlıydı, diğeri de dazlak kafalıydı. Sadece bu kadarını biliyordum keza adamların görünüşleri umurumda değildi, hiç incelememiştim. Karnım mideme yapışmıştı lakin ben açlığı hissetmiyordum, bir acı vardı benimle ancak bunun midemle hiçbir alakası yoktu. Acıyan, ağrıyan yanım yüreğimdi. Kalbim sızlıyordu, ne kadar umursamazlıktan gelsem de yaşadığım hayal kırıklığını düşünüyordum. O kapıdan girişim oynuyordu aklımda sadece, onu bir yıl aranın ardından ilk kez görüşüm. Bana, dakikaları bir ömür gibi hissettiren ilk bakışı... Simsiyah harelerini gözlerime odakladığı can alıcı o ilk an.

Tüm bedenim halsiz olsa da tüm ruhum yıkılıp yerle yeksan olsa da yer ayağımın altından kaysa da o ilk bakış, onu ilk görüş bana gerçekten nefes aldığımı hissettirdi. Yalnızca o an nefes alabildiğimin, ciğerimin soluğumun tadına bakabildiğinin farkına vardım. Uzunca sürenin ardından ilk kez o an kalbimin heyecanla göğsümü hırpaladığını hissettim. Ona olan aşkım içimde bir yerlerde, yüreğimin en derininde hâlâ diriydi ve hayatımın tek aşkı beni öldürecekti.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin