VII

191 19 19
                                    

Cliff'e döndüm.

"İşte geldik." Dediğimde arabanın penceresinden dışarıya doğru uzun süre baktı.

Yüzündeki ifade çocuklara özgüydü; şaşırmış ve mutlu olmuştu, yüzünü açık bir kitap gibi okuyabiliyordum.

İşte aradığım tepki buydu, dedim kendi kendime. Gülen gözleri utancımı bastırmıştı.

"Bay Ronald... Neden?" Dedi heyecanla karışık sesiyle, cümle kuramazken.

Gülümsedim.

Gözlerimiz birbirlerinden ayrılmazken, "Uzun süredir sana öyle davrandığım için pişman hissediyordum, Cliff. Umarım beni affedebilirsin." Diye sakin bir sesle cevapladım.

Dudakları yukarı doğru kıvrılırken, arabanın kapısını açtı ve indi.

Bana doğru döndü, elini bana doğru uzattı, bunu barış olarak mı algılamalıydım?

Başımı eğerek sırıttım, elimi uzattım ve elini tutarak ben de aşağıya indim.

"Bir daha seni öyle üzmeyeceğim." Dedim, güldü.

"Yine de haklıydınız, Bay Ronald. Sonuç olarak orası sizin eviniz ve benim eşyalarınızın yerini değiştirmeye hakkım yoktu." Ellerini birbirine vurarak var olan tozu silkti.

Yürümeye başladığımızda omzuna yavaşça dokundum.

"Artık bizim evimiz sayılır." Dediğimde yoğun su yeşili gözleriyle bana baktı.

Başını utanarak eğdi.

Çitleri henüz geçmiştik, atlar kişniyor toynaklarını yerlere vuruyorlardı. Açıkçası bu hava hoşuma gitmişti.

Yeni doğmuş taylar günün güzelliğinin tadını çıkartarak, oradan oraya koşturuyorlardı.

"Ne zamandan beri at binmeyi seviyorsun?" Diye sordum.

"Kendimi bildim bileli." Dediğinde sırıttım.

İnsanın tutkuyla bir şeye küçüklüğünden beri bağlı olmasını görmek beni sevindiriyordu, öyle bir şansı vardı ve bunu en iyi şekilde değerlendirdiği gerçeği yüz güldürücüydü.

"Ben hiç at binmedim." Dediğimde kaşlarını kaldırdı.

"Gerçekten mi?" Diye sordu. Başımı salladım.

Çiftliğin sahibi yanımıza yavaş adımlarla geldi, elindeki bezi çite astı ve kafasındaki şapkayı çıkartarak göğsüne tutup bizi selamladı.

"Bay Anthony, sizi burada görmek ne büyük bir şeref."

"Merhaba, Ramsey." Elimi uzattım, tokalaştık.

Tokalaşma faslı bittiğinde elimle Cliff'i göstererek konuşmaya başladım.

"Tanıştırayım, bu kuzenim Cliff Matthew. Kendisi buraya çok uzaklardan geldi..."  Ramsey, Cliff'i yaşlı gözleriyle biraz süzdü.

"...Ve öğrendim ki at binmeyi çok seviyormuş, ben de onu sana getirdim."

Ramsey güldü.

"O zaman doğru yerdesiniz baylar, lütfen beni takip edin." Çite asmış olduğu bezi orada bırakarak ahıra ilerlemeye başladı.

Cliff hiç olmadığı kadar heyecanlı görünüyordu.

"Normalde de bu kadar heyecanlanır mısın?" Diye sorduğumda, saçlarını karıştırdı.

"Sadece yeni yüzler göreceğim için heyecanlıyım." Dedi, kaşlarımı çattım.

"Yeni yüzler?" Gözlerimin içine bakarak güldü, "Yeni atlar." Diyip sustu.

Kaşlarımı kaldırdım, gerçekten atları çok seviyor olmalıydı ve Ramsey'i takip etmeye devam ettik, içeriye adım atar atmaz koku değişmişti.

Biraz rahatsız edici olduğunu kabul etmeliydim ama Cliff bu durumdan bir hayli hoşnut görünüyordu.

Ramsey; iki atı olduğu yerden, yularlarından tutarak çıkarttı.

Atlar, Ramsey'nin onları götürdüğü yere usulca gidiyor, takip ediyordu.

Cliff bileğimi tuttu. Sanırım bunu yaptığının farkında değildi.

"Bu güzelliklerin adı Ruth ve Forest." İkisine de göz attıktan sonra siyah ve başında beyaz lekeli olan İngiliz atının yularını Cliff'e uzattı.

"Bugün Bay Matthew, size Forest eşlik edecek."

Cliff atın yanına yaklaştı ve burnuna dokundu, onu sevmeye başladı.

Derin bir nefes verip elimi cebime attım sigara ve kibritimi arıyordum. O sırada Cliff, Forest'ın üzerine çıkmış bir şeyleri bekliyordu.

"Bay Anthony?"

Adımı duyduğumda duraksadım, Ramsey ve Cliff beklentili gözlerle bana bakıyorlardı.

Sonunda kibrit ve sigaramı bulduğum için dolu olan ellerimle her ikisine bakarak, "Efendim?" Dedim.

Birbirlerine baktılar ve daha sonra beni süzdüler.

"Ruth ile iyi anlaşacağınızı düşündüm." Ramsey, yular ipini bana doğru uzattı.

Kaşlarımı çattım, "Senin eşlik edeceğini düşünüyordum, Ramsey. Ben at binmeyi bilmiyorum." Dedim.

Sesim sanırım biraz endişeli çıkmış olmalıydı ki, Ramsey benimle dalga geçercesine gülmüştü.

Gözlerimi art arda kırptım.

Cliff ise attan bir çırpıda inmiş yanıma gelmişti. Omzuma dokunarak dikkatimi çekmeyi başardı, gözlerimiz buluşmuştu.

"Bay Ronald, size yardımcı olmak isterim." Dedi ve ardından Ruth'un yularını aldı.

Elimdeki sigara ve kibriti geri cebime koyarken omzumu hafif silktim. Gerilmiştim.

"Emin misin?" Diye sordum, Cliff başını sallamıştı.

O sırada Ramsey ise sessiz bir şekilde bizi izliyordu.

"Öncelikle atın soluna geçmeniz gerekiyor," Beni kolumdan tuttu ve olmam gereken yere geçirdi. Gerçekten ne yapacağımı bilmediğim için kendimi oyuncak bir bebek gibi hissediyordum.

"...Daha sonra sol ayağınızı üzengiye yerleştirmelisiniz ve kendinizi yukarı itip sağ ayağınızı eğerin diğer tarafına atıp kendinizi dengelemelisiniz." Dediğini zor da olsa yaptım.

En azından en iyi şekilde yapmayı denedim.

Cliff, dişlerini gösteren bir şekilde gülümsüyordu. Dizgini bana uzattıktan sonra kendi bineceği ata ilerlemeye başladı.

"Dizgini sert çekiştirmenize gerek yok Bay Ronald," Ellerimdeki ipi gevşettim, "Eğer çok sıkı tutarsanız, gem dediğimiz demir atın ağzına zarar verebilir. Onun dışında, dizginler atı yönlendirir." Dedi.

Ramsey'e baktığımda sırtını duvara yasladığını gördüm, "Ödeme kısmını en son konuşuruz Bay Anthony, umarım geziniz olabildiğince keyifli geçer." Dedi.

Ona gülümsedim.

Dengemden şüphe duyduğum için kasketim ile selamlayamıyordum, o nedenle sadece başımı salladım.

"Gidelim, Bay Ronald." Dedi Cliff, yumuşak sesiyle.

1928 BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin