yedi

3.2K 311 262
                                    

yedi: epiphany


"Hyung."

Jungkook oturduğu sandalyeden aceleyle kalkıp Seokjin'e ilerlediğinde Taehyung kıvrıldığı yerden başını kaldırdı, kaplan kulakları dikleşmişti. Lila gözleri Seokjin'e döndüğünde hafifçe parıldadılar ama Seokjin'in suratındaki hayal kırıklığı ve kızgınlık dikleştirdiği kulaklarını yeniden indirmesine sebep oldu. Hyungunun birazdan sinirleneceğini biliyordu.

"Hyung! Bu hibrit manyak! Yemin ediyorum delirmiş, delirmiş!" Jungkook hararetle konuşurken gözleri bin kat daha irileşmişti; öfkeyle sözcükleri neredeyse tükürürcesine söylüyordu. Az önce ağlamamak için kendini sıksa dahi şimdi gözlerinden iri iki damla dökülmeye başlamıştı. "Sen gittikten sonra aptalca şeyler yapmaya başladı!" Kolunun iç tarafını Seokjin'in gözüne sokarcasına gösterdiğinde Seokjin irkildi. Hibritin büyük olan köpek dişlerinin izi daha belirgin olmak üzere Jungkook'un kolunda büyük bir ısırık izi vardı. "Bak, kolumu ısırdı! Ayrıca hibrit konuşabiliyor demiştin ama yaptığı tek şey hırlamak! Üzerime kükredi, hyung, hem de defalarca!"

Seokjin inanamaz gözlerle Jungkook'u dinliyordu. Hafifçe aralanmış dudaklarının arasından, "Ne?" diye saçma bir nida döküldü. Gözleri şimdi şöminenin orada kollarını göğsünde kavuşturmuş bi halde, iğneleyici bakışlarla Jungkook'u izleyen Taehyung'daydı. "Doğru mu söylüyor? Onu ısırdın mı?"

"Niye ona soruyorsun ki, konuşamıyor bile!"

"Sen sus," dedi Seokjin agresif bir şekilde. Elleri yumruk şekline dönüşmüştü, karşısında ona bir şeyler anlatan oğlanı değil de uzaktaki hibrite odaklanmıştı. "Taehyung, bana cevap ver, bu evdeki karmaşıklığın sebebi sen misin?"

Jungkook elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. "Aptal hibrit," diye fısıldadı.

Taehyung bir süre sustu; Seokjin'in yunan tanrılarına benzeyen güzel yüzünün her zerresini ezberlercesine uzunca ona baktı. Soğuktan mı yoksa ağlamaktan mı kızardığını bilmediği düzgün burnunu, badem gözlerinin altındaki küçük yorgunluk torbalarını inceledi. Hafifçe başını eğmişti. "Ağladın mı sen, hyung?" diye sordu tedirginlikle.

Hibritin aslında konuşabildiğini gören Jungkook'un ağzı şaşkınlıkla aralandı. "Konuşabiliyor muydun? O zaman neden konuşmadın, aptal! Ne diye üzerime atlayıp hırladın?!"

"Taehyung. Bana bir cevap ver."

"Hyung, sen ağladın mı?" Taehyung kaplan olmasının verdiği çabuklukla hızlı adımlarla Seokjin'in önüne geldi, hyungunun aralık bıraktığı kapıyı kapatırken endişeli lila gözleri ondan bir saniye bile ayırmadı. "Biri bir şey mi yaptı? Hyung?" Bir eli usulca Seokjin'in yüzüne dokundu.

"Taehyung, bana hemen bir açıklama yap!"

Seokjin'in emreden sesi tüm evi doldurduğunda Jungkook gergince yutkundu, gözyaşları dinmişti ve yerini hibrite karşı öfkeye bırakmıştı. "Niye bana kızıyorsun ki," dedi Taehyung, dişlerini gıcırdatarak. "Bana aptal bir hayvan muamelesi yapan birinden ders dinleyecek değilim." Seokjin'in gözlerindeki bakış yumuşamadı. "Konuşmalarınızı duydum. Bu aptal insanın türüm hakkında söylediklerinden sonra onunla anlaşmamı beklemiyordun, değil mi?"

Jungkook itiraz etti. "Ben senin türüne hakaret etmedim! Sadece şehirde olan durumu dile getirdim! Burada Seokjin sana bu kadar söz hakkı verdiğin için minnettar olmalısın, şehirdekilerden biri senin sahibin olsaydı şu an dizlerin üzerinde bir kap yemek için yalvarır olurdun!"

"Kes sesini seni insan!" Taehyung yeniden hırlayıp Jungkook'un üzerine atlayacakken Seokjin elini onun beline sarıp durdurdu; ılık kahve gözleri hayal kırıklığıyla dolu doluydu. "Ben zaten hyunguma minnettarım, bunu sana kanıtlamama gerek yok!"

dandelion || taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin