dokuz

3.1K 298 81
                                    


dokuz: tear



Sevgiyi ve şefkati en son tattığında Seokjin daha 17sindeydi, neredeyse Taehyungla yaşıttı. Annesinin saçlarını okşayışını, babasının yaşlı ama yine de sevimli çehresini, abisinin gülen yüzünü ve tatlı kavgalarını hatırlıyordu. Her bir dokunuş kalbine gömülüydü; orada asla izi silinmeyecekti.

Ama Seokjin, Taehyung onu öptüğü, boynuna öpücükler bıraktığı ve kucağına oturup bacağını okşadığı zaman hissetmemesi gereken şeyler hissetmişti. Hibritin lila gözlerine bakınca evreni görüyordu; kalbindeki şefkat ve sevgi dolup taşıyor, arda kalanlar avuçlarına döküyordu.

Seokjin bunu kaldıramazdı.

Taehyung'un da kaldırabileceğini düşünmüyordu.

Şimdi, banyodaki boy aynasının karşısında tenini incelerken gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Kollarının her yeri küçük ısırıklarla doluydu ki buna alışıktı. Lanet olasıca bir kaplan hibritle yaşıyordu, elbette vücudunda ısırıklar olacaktı. Taehyung altı yaşındayken Seokjin'in bacakları ısırık izinden geçilmiyordu, yavru kaplan oyunlarında her zaman çok tutkuluydu.

Ama asıl sorun boynundaki izlerdi.

Seokjin ucuz bir fahişeye benziyordu. En azından boynundaki morlukları görenler böyle düşünecekti.

Fahişe.

İnsanlar ona bunu diyeceklerdi, izleri bırakanın Taehyung olduğunu öğrendiklerinde.

Ya da tam tersi, bu lakabın hitabı Taehyung olacaktı.

Seokjin boynundaki morluğa dokundu, parmakları Taehyung'un dudaklarını hala hissedercesine teninde dolanıyordu. Hibritin boynuna verdiği nefesleri tenine gömmüştü; o an yaşadığı zevki nasıl unutmayacaksa şimdi o zevkin getirdiği vicdan azabını unutmayacaktı.

Fahişe.

"Jinnie."

Küçüğü ona her böyle seslendiğinde Seokjin küçülüp yok olmak ve narin bedeni pamuk şekerlerden ve saf sevgiden yapılmış bir dünyada yeniden doğsun istiyordu.

Jinnie.

Seokjin o yoğun, tutku dolu sesi hafızasından silemiyordu. Ve bunun için kendinden nefret ediyordu.

Aynanın önünde kendini izlemeyi kesip duşakabine ilerledi, banyonun ışıkları dışarıda yağan yağmurdan dolayı kesilip kesilip geliyordu ve Seokjin elektrikler kesilmeden acilen duş almalıydı. Tenindeki izler silinmese de belki günahları suda akıp kaybolurdu.



Başka şeyler düşün.

Başka şeyler düşün.

Başka şeyler düşün.

Hibrit salonun ortasında boş boş dikilirken zihnini Seokjin'den uzak tutmak için elinden geleni yapıyordu ama hyungunun şu an duşta, tamamen çıplak ve kendi izleriyle kaplı bir halde olduğunu düşündükçe aklını dağıtmak oldukça zordu.

"Kahretsin," diye hırladı Taehyung. Acilen banyoya gidip kendini rahatlatması gerekiyordu ama banyonun kapısının önünden geçmek bile onu tetikleyebilirdi; hyungunun ferahlatıcı kokusu başını döndürüyor, lila gözlerini mora çeviriyordu.

Taehyung salak değildi, Seokjin söylemese bile rutunun yaklaştığını ve yakında bir hafta sürecek olan kızgınlık dönemine gireceğini biliyordu. Rutundan korkmuyordu, hatta ne kadar geç olursa o kadar iyi olurdu, böylece hyungla arasında olan yaş farkı daha da azalırdı.

dandelion || taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin