on

3.5K 298 256
                                    

yn: onuncu bölümün şerefine özel smutımsı bir şeyler yazdım aman tanrım bu benim ilk smutım.... hikayenin başına kocaman "smut içerir" yazıp da on bölüm sabretmek bile başarıydı bence. iyi okumalar<3 

*

on: crystal snow


Çarşının ortasına konumlanmış dükkan dışarıdan bakılınca bile düzgün, temiz ve yeşil duruyordu. Birkaç kedi kapının kenarına konumlanmış, kendilerini yalayarak soğuktan korunmaya çalışıyordu. Taehyung taşıdığı çilek kasasını içeri girip tezgahın üzerine bıraktı; saatlerdir çalışıyordu ama yorgun olduğu söylenemezdi, vücudu insanlara oranla daha çevik ve daha güçlüydü.

Seokjin bir müşteriye gülümseyerek veda ettiğinde adam Taehyung'a bakmadan dışarı çıkmıştı bile, Taehyung boş bakan lila gözlerini hyunguna çevirdi. Kolundaki ve boynundaki izleri saklasın diye boğazlı, pembe bir kazak giymişti. Kulaklarına kadar uzanan dağınık siyah saçları, parıldayan kahve gözleri ve pembemsi dolgun dudaklarıyla "tatlı" kelimesinin vücut bulmuş haliydi.

"Taehyung!"

Tiz sesli bir haykırış kulağına çarptığında kulaklarını büktü, elinde iki kasayla dükkana girmeye çalışan sarı saçlı oğlanı fark edince deri bir nefes verdi ve gözlerini devirip kasalardan birini elinden aldı.

"Jimin, sana kendini zorlama demiştim," diye azarladı Seokjin, diğer kutuyu da alırken.

Jimin gözlerini devirdi. "Parmağım kutulardan birine sıkıştı, yoksa ikisini de taşırdım ben." Ellerindeki tozu silkeledikten sonra üzerindeki kot ceketi düzeltti. "Dışarıdaki tüm kutular bitti, bir bunları dondurucuya yerleştirmek kaldı. Ben hallederim hyung, sen gidebilirsin."

Seokjin başını iki yana salladı. "Evde canım çok sıkılıyor, bari burada durayım. Ayrıca Namjoon hyung geleceğini söylemişti, onu bekliyorum."

Taehyung dudaklarını dişledi. Namjoon hyung. Beyaz saçlı, Yunan heykellerine benzeyen güzel bir yüze ve esmer tene sahip olan insandan nefret etmiyordu ama sevdiği de söylenemezdi. Ah, hayır, kesinlikle sevmiyordu. Seokjin'in onu her gördüğünde parıldayan gözleri Taehyung'u rahatsız ediyordu.

Jimin depoya geçtiğinde Taehyung da tezgahtaki meyveleri düzenlemeye başlamıştı. Elinin altındaki taze fesleğenlerin kokusu burnuna çarpınca derin bir nefes çekti. Fırtınadan dolayı istediği gibi ormana gidemiyordu ve bu toprağı, ağaçları ve kaplan olmayı özlemesine sebep olmuştu.

"Hoş geldiniz!" Seokjin içeriye giren yaşlı kadına neşeyle şakıdı. Kadın Seokjin'e gülümseyerek karşılık verdi ama Taehyungla göz göze gelince hafifçe irkildi.

"B-bu-"

"Taehyung," dedi Seokjin, hala gülümsemesini yüzünde tutarak.

"B-bu bir hayvan!"

Kadın korkuyla konuşunca Taehyung gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu, bazı insanların hibritlere aşina olmadığını biliyordu. O yüzden genelde depoda çalışmaya dikkat ederdi ama bugün çok fazla kişinin uğramayacağı düşüncesiyle Jiminle yer değiştirmişlerdi. Müşteleri her zaman tatlı gülümsemesiyle karşılayıp onları saniyesinde kendine aşık eden Jimin her zaman daha fazla satış yaptırırdı.

"Hibrit," diye düzeltti Seokjin. Taehyung kadına rahatsızlık vermemek için tezgahın arkasına, Seokjin'in yanına geçince konuşulanları duymuyormuş gibi başka şeylerle ilgilenmeye başladı.

"Aman tanrım, hayatımda ilk defa böyle bir hibrit görüyorum!"

"Kaplan hibriti," dedi Seokjin, suratındaki gülümsemenin ardında birazdan çeneni kapamazsan seni kapı dışarı edeceğim gibi gizli bir mesaj yatıyordu ve Taehyung istemsizce sırıttı.

dandelion || taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin