20. GÜN

36.1K 960 61
                                    

Merhaba kuzular,

Beğeni ve okuma oranları gerçekten çok güzel bunun için çok teşekkür ederim. Ama yorum sayılarında aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Neden yorum yazmıyorsunuz ki? Bence yorumlarda çok eğlenebiliriz. O yüzden lütfen yorum yazın ki ben de sizin görüşlerinizi bileyim.

Sizin görüşünüz benim için çok değerli. Hatta bir okuyucum nerede kelime hatası yapmışım söylemişti ve onu hemen düzelttim.

Yani hatam varsa saçmaladıysam söyleyin ki bende kendi hatalarımı görüp düzelteyim.

Teşekkür ederim kuzular.

İyi okumalar! XOXO

Atlas'ın öpücükleriyle güne gözlerimi açmak oldukça güzel bir başlangıçtı. "Gıdıklanıyorum.", dedim gözlerimi açmadan. "Çok güzel olduğunu biliyor muydun?", "Teşekkür ederim.", utanmıştım. Gözlerimi açıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Yataktan kalkmaya yeltendiğimde Atlas beni belimden tutup kendisine çekmişti. "Sevgilim işe gitmem gerekli.", dediğimde dudak büzdü. Çocuk gibiydi gerçekten. "Asya ben bir kaç günlüğüne şehir dışına çıkacağım.", duyduklarımla kaşlarımı çatıp ona doğru döndüm, "Bu nerden çıktı?", "Yeni bir otel projesi için Antalya'ya gitmem gerekli. Arkadaşım İlhan'nın yeni aldığı arazisine yapılacak otelin sorumluluğunu bana verildi.", dediğinde bu sefer dudak büzen bendim. Atlas dudaklarımı öpüp, konuştu. "Merak etme bir kaç günlük bir şey.", yanımdan hiç ayrılmasını istemiyordum. Bir kaç günde ona o kadar çok alışmıştım ki, onsuz kendimi eksik hissediyordum. "Ne zaman yola çıkacaksın.", Atlas derin bir nefes alıp konuştu, "Bu gece.", şaşırmıştım. Daha önce bana böyle bir şey söylememişti. "Dün eve gelmeden önce aldım projeyi.", dediğinde sanki içimi okumuş gibiydi. Dün günün yarısını yatakta konuşmadan geçirdiğimiz için neden daha önce haberim olmadığını şimdi anlamıştım. Atlas'ın beline kollarımı dolayıp sarıldım. Onu işteyken bile çok özlüyordum. Bir iki güne nasıl dayanacaktım hiç bilmiyordum. "Merak etme seni sürekli arayacağım." dediğinde gülümsedim. Gerçekten onu çok seviyordum.

~~~~

Ağızım üzerine koyduğum elimi daha çok bastırdım. Heyecandan ölmek üzereydim. Ayakkabılarını görebiliyordum. Giyinme odasında takım elbiselerin arasına saklanmıştım. Umarım beni göremezdi. Atlas'ın ayakkabıları görüş açımdan çıktığında derin bir nefes aldım. Bu iddiayı kesinlikle kazanmalıydım. Birden Atlas takım elbiselerini çektiğinde çığlık attım. Hiç beklemiyordum. Atlas'ın zaferle aydınlanan yüzüyle birlikte olduğum yerden kalkıp kaçmaya çalıştığım sırada Atlas belimi tutmuştu. "Şş güzelim ben kazandım.", "Ya haksızlık bu!", "Oyun bozanlık yapma Asya.", "İyi tamam tamam!", Atlas belimi bırakıp yüzüme baktı. "Söyle ne istiyorsun?", dedim ellerimi belime koyup. Atlas yeni çıkan sakallarını kaşıyıp konuştu, "Bu hakkımı döndüğümde kullanacağım.", dediğinde kaşlarımı çattım. "Neden?", şimdi niye kullanmadığını anlamamıştım. Bana doğru gelip dudaklarımı öptü. Geri çekildiği sırada konuştu, "Hadi yemek yemeye.", kolumu tutup giyinme odasından çıkartmıştı. Sorduğum soruya cevap vermemesinin üzerinde durmadım. Öğrenirdim ben nasıl olsa.

Atlas dünden kalan yemekleri ısıtmıştı. Şükür ocağın altını yakmasını beceriyordu. Birlikte mutfak masasına oturup önümüzdeki kaselerde dolu olan mercimek çorbasını yudumlamaya başladık. Gözlerim Atlas'ın üzerindeydi. Ona bakmaya doyamıyordum. "Bu otel işi ne?", Atlas gözlerini bana çevirip ağzındaki lokmasını yutup konuştu. "İlhanı tanırsın, İlhan Cengiz. Antalya'daki çoğu otelin sahibi kendisi.", söylediği isimle durdum. Beynimdeki tarama işlemi son bulduğunda konuştum, "Ha şu karısını asistanıyla aldatan.", dediğimde Atlas gözlerini devirdi. "Özel hayatları bizi ilgilendirmiyor Asya.", dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. "Çok yakın arkadaşım demiştin değil mi?", ona bakmadan konuştuğum iğneleyici laflarım yüzünden bana bakıyordu. "Arkadaşım dedim. Ayrıca bir sorun mu var?", diye sorduğunda omuz silktim. "Yoo neden olsun? Tabii sen de beni aldatmayı düşünüyorsan orası ayrı.", dedim gülerek. "Asya! Saçmalıyorsun ama.", çorbamdan bir kaşık daha alıp ağzıma götürdüm. "Her neyse, onun aldığı yeni arazi için otel çizimleri yapacağım. Onun için oraya gidip görmem lazım.", dedi. "Asistanınla evet.", dediğimde sinirli bakışları üzerimdeydi. "Neler oluyor?", "Hiç hiç bir şey. Senin adına sevindim.", dedim.

Önüme koyduğu yemek tabağıyla konuşmaya başladı. "Emre nasıl?", kaşlarım çatık halde karşıma oturmasını seyrettim. Emre ne alakaydı ki şimdi? "İyi.", dedim. Üzerinde konuşmak istediğim bir konu değildi. "Kovmamışsın.", dediğinde tavrının nedenini anladım. "Sen dünden beridir bunun tavrını mı yapıyordun yani?", dedim. Sinirlenmiştim. Atlas elindeki çatalı bırakıp derin bir nefes aldı. "Adam sana asıldı ama sen halen onu kovamamışsın.", Emre'yi kıskanmasını anlamıyordum. Alt tarafı bir korumaydı. Tabii eski sevgilim olduğu gerçeğini bilmediği için bir sorun olarak görmesini anlamıyordum. "1.si bana asılmadı. 2.si kimi kovup kimi kovmayacağıma ben karar veririm.", Atlas birden sofradan ayağa kalktığında ne kadar öfkeli olduğunu görebiliyordum. Ben de ayağa kalkıp karşısında durdum. "Ne demek kovup kovmayacağıma ben karar veririm? O adamda bir şey var! Sana bakışları normal değil!", dediğinde gözlerimi yumdum. Emre'yi kovamazdım, onu kovacak param yoktu. Bunu Atlas'a söyleyemezdim çünkü o parayı kendisi ödemeye kalkardı. Ayrıca Emre'nin her şeyi Atlas'a söyleme potansiyeli de vardı. Şu anlık Emre'yi gözümün önünde tutmak Atlas'ın yararına olurdu.

Eğer Atlas gerçekleri öğrenirse Emre'yi öldürebilme ihtimali varmış gibi duruyordu. Emre ismiyle bile tüm vücudu nasıl kasıldığını görebiliyordum. Allahım ben ne yapacağım ya? "Atlas sevgilim olman hayatıma karışacağın anlamına gelmiyor. O benim korumam senin değil. Ne yapacaksam ben karar veririm sen değil! Ayrıca başımda Emreden daha büyük bir sorun var unutma istersen!", dediğimde Atlas camın önüne gidip bana sırtını döndü. Gerçekten Emre'yi hayatımıza sokmak istemezdim ama yapacağım bir şey yoktu.

Şu an o gerizekalı yüzünden Atlas'ı üzdüğüme o kadar pişmandım ki anlatamam. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı hiç bilmiyordum. Gerçekten etrafım sarılmış gibi hissediyordum. Atlas'ı korumaya çalıştıkça asıl zararı ben veriyordum ona. "Sanırım bu iş seyahati ikimiz içinde iyi olacak gibi.", dediğinde gözlerim doldu. "Ne yani benden ayrılıyor musun?", dediğimde pencerenin üzerindeki bakışlarını bana çevirdi. "Ara verelim diyorum Asya. Sende bu süre zarfında hayatındaki önceliğimi gözden geçirirsin.", dediğinde kafamı çevirdim. Lanet olasıca Emre. Her şekilde hayatıma çöken bir bela gibisin.

Sanırım artık vakti gelmişti. Atlas'ı kaybedeceğime her şeyi bilmesini tercih ederdim. Ama bunu şimdi söylemek istemiyordum. Vakti değildi. Biraz sakinleşmesi gerekliydi. Geldiğinde her şeyi ona anlatacaktım. "Tamam. Ara verelim. Geldiğin zaman beni ararsın.", yüzüne bakmadan mutfaktan çıktım. Kapının önündeki çantamı alıp salona girdim. Telefonumu da alıp salondan çıktığımda Atlas karşımdaydı. "Nereye gidiyorsun?", "Evime. Sana iyi yolculuklar.", dedim ve evden çıktım. Bana engel olmamıştı.

Gerçekten kırılmıştı sanırım. Ne yapacağımı bilmiyordum ki! Göz yaşlarımı tutup arabaya bindim. Ağlamayacaktım. Bu ayrılık değildi sadece biraz uzak kalacaktık o kadar, sonra her şeyi Atlas'a anlatacaktım. O zaman beni anlayacaktı. Yolların karanlığı, trafiğin olmayışı İstanbul'u bu saatlerde daha fazla seviyordum. Çok geçmeden evimin önüne geldiğimde kapının önünde Emre'yi gördüm. Bu tesadüfü neye borçluydum acaba. Her şey onun yüzünden bu hale gelmişti. Arabadan hırsla inip Emre'nin önüne geldim. "Senin burada ne işin var!", çok öfkeliydim. Oldukça öfkeliydim. Atlas'ı onun yüzünden kırdığım için çok ama çok öfkeliydim. Emre bana hiç bir şey söylemeyince göğüsüne yumruk atmaya başladım. Birinci yumruk, hareket yok. İkinci yumruk, hareket yok. Üçüncü yumruk, hareket yok. Göz yaşlarımı tutmaya çalıştıkça daha fazla akmaya başlamıştı. Yumruk sayılarım artıyordu. Emre'yi ittiriyordum ama yerinden bile oynamıyordu. Nefes alamaz hale geldiğim sırada, Emre kollarımdan tutup beni kendine çekip sarılmıştı. Bana sarılsın istemiyordum ama onu ittirecek gücüm kalmamıştı. "Senin yüzünden! Her şey senin yüzünden!", ağlaya ağlaya konuşuyordum. "Senden nefret ediyorum." dedim. Ondan nefret ediyordum. Atlas benim için çok değerliydi. Onu kaybetmek istemiyordum. "Onu kaybetmek istemiyorum Emre...", Emre saçlarımı okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu halen. Nefes alamıyordum. "Nefes alamıyorum.", dedim geri çekilip. Hıçkırıklarım daha çok artıyordu. Ciğerlerim kitlendiğini hissediyordum. "Tamam sakin ol. Asya hemen doktora gideceğiz sakin ol tamam mı!", söylediklerini duymuyordum. Nefes alamıyordum. Boğulmuşum gibi hissediyordum. Gözlerim kararıyordu. Buna rağmen tek derdim Atlastı.

ATLAS (+18)Where stories live. Discover now