XXVIII.

32.3K 1.6K 770
                                    

Kar taneleri, acele etmeksizin gökyüzünde savruluyordu. İçimde öylesine bir sevinç vardı ki, yukarı doğru sıçrayıp erişebildiğim tüm kar tanelerini avucuma toplamak istiyordum. Bitişiğimde yürümekte olan Onat'ın kolu, omzuma değmese belki yapabilirdim bunu. Havaya olanca gücümle sıçrar ve gizlemekte olduğum kocaman gülümseyişimi açığa vurarak kar tanelerini yakalamaya çalışırdım. İçimdeki bu yeni enerji kaynağını bu şekilde harcardım.

Aramızda uzayıp gitmekte olan bu sessizlik beni rahatsız etmekten çok mutlu ediyordu. Düşünmesini istiyordum Onat'ın. Birlikte attığımız ve atacağımız adımları düşünmesini, kafasını toparlamasını istiyordum. Hiç beklemediğim bu öpücük bana cesaret vermişti bir anlamda. Kalbimi ona koşulsuz şartsız açabileceğimi göstermişti. Onun da bunu görmesini istiyordum. Öpücüğüne nasıl da sımsıkı tutunduğumu hissetmesini istiyordum. İçim içime sığmıyordu adeta. Taşkın bir hareket yapmamak adına kendimi bastırmaya çalışıyordum fakat sırıtışıma bir türlü engel olamıyordum.

Tufan'ın evinin bulunduğu bahçe kapısının önüne geldiğimizde, Onat aralık bıraktığı bahçe kapısını benim için açarak geriye çekildi ve kendime engel olamayarak başımı kaldırıp yüzüne baktım. Lacivert gözleri parlıyordu ve dudağındaki harika gülümseyiş yerini koruyordu. Yüzüme hücum eden kanla birlikte başımı eğdim ve gülümseyişine kendi kendimi daha çok gülerken buldum. Tam bir aptal aşık gibi göründüğüme adım gibi emindim şu anda.

Onat arkamdan bana yetişerek elimi kendi avucunun içerisine aldı. Eli sımsıcaktı. "Üşümüşsün," dedi Onat ciddi bir sesle olduğu yerde durarak. "Diğer elini de uzat."

İkiletmeden dediğini yaptım ve diğer elimi onun benimkini sarmak için hazır bekleyen avucunun içine bıraktım. Onat buz gibi ellerimi kendi sıcak ellerinin arasına aldı ve ellerimi avuçlarının içinde birleştirerek bir top gibi sardı. "Teşekkür ederim," diye mırıldandım gözlerine kaçamak bir bakış atarak. "Ellerim sık üşür, bu yüzden artık fark etmiyorum ne kadar üşüdüğünü."

"Sana bir çift eldiven bulmalıyız o zaman," dedi Onat dudağının kenarı kıvrılırken. "Ellerini ısıtmak için her zaman yanında olamayabilirim."

Bu cümle alelade bir cümle değildi. Kalp atışlarımın bu denli hızlanmasını sağlayan şey de tam olarak buydu. Bu cümlenin anlamı, Onat'ın yanımda olduğu her an ellerimi avuçlarına alabileceği anlamına geliyordu. Bir şeyler söylemek için dudaklarımı araladım fakat gürültülü bir kapı açılma sesiyle birlikte olduğum yerde sıçrayarak bakışlarımı evin kapısına doğru çevirdim.

Tufan'ın kapı önünde dikilmiş ve boş bakışlarla bize bakıyor olduğunu gördüm. Bakışları ilk önce birkaç saniye aramızda bulunan ellerimizde gezindi, dudağının çok ama çok hafif bir kısmı yukarı doğru kıvrıldı fakat mutluluğu bakışlarına kadar ulaşamadan kayboldu. Üzgün görünüyordu ve düşünceli. Yüreğimde filizlenen sıkıntı işte bu şekilde başladı. Ellerimi Onat'ın avuçlarından endişe ile çekerek Tufan'ın üzgün suratına baktım. "Engin nerede?"

"Birkaç dakika oluyor çıkalı, onu görmediniz mi?" Tufan'ın ses tonu her şeyi anlatıyordu sanki. Endişe ve sıkıntı yüreğimde git gide kabarırken zorlukla yutkundum ve başımı çevirip sanki Engin'i görebilecekmişim gibi arkama doğru bakmaya başladım.

"Nereye gideceğim dedi?" diye sordum telaşlı bir sesle etrafıma bakınmaya devam ederken. Engin'i nasıl olur da göremezdim? Belki yanımdan gelip geçmişti ama ben o kadar dalgın ve dünyadan soyut haldeydim ki onu görememiştim.

"Bilmiyorum," dedi Tufan bitkin bir sesle başını iki yana sallarken. "Bir şey söylemeden çıkıp gitti."

Onat'ın kaşlarının arasında beliren çizgi, hiçbir şey anlamadığını gösteriyordu. Bir şeyler sormak istiyor fakat bir yandan da sormak için emin olamıyor gibi görünüyordu. Fakat benim bir an önce Engin'in peşine düşmem gerekiyordu, bu nedenle Onat'ın sorularını sonraya saklaması lazımdı. Hızlı adımlarla evin kapısına doğru ilerledim ve Tufan'ın yanından rüzgar gibi geçtim. Çantam salonda bulunuyor olmalıydı, cüzdanım olmadan hiçbir yere gidemezdim. Evin içerisinde koşar adımlarla salona ulaştığımda, az önce neşe ve kahkaha ile doldurduğumuz evin ne kadar da boş ve yapayalnız gözüktüğüne inanamıyordum. Tufan bu kocaman evde nasıl yaşayabiliyordu bu kadar ruhsuz görünürken? Çantamı bulduğum sırada Onat ve peşi sıra Tufan'da salona girmişlerdi.

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin